ANTALYA’DA ABDALLIK, BEKTÂŞÎLİK VE ALEVÎLİK
Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Demre’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası ile galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.
Dizi makalelerimizin bidâyeti Pîr-i Türkistânî Ahmed Yesevî Hazretlerine dayandığı için, bu makalemize, 1997 yılında üzerine Yüksek Lisans Tezi yazmak nasip olan Ahmed Yesevî’nin kısaca hayat hikâyesi ile başlayalım.
Ahmed Yesevî, Batı Türkistan’da, Çimkent’in doğusunda Tarım ırmağına dökülen Şahyar nehrinin küçük bir kolu olan Karasu üzerindeki Sayram kasabasında doğdu. Eski adı İsbicâb veya Akşehir olan Sayram, coğrâfî açıdan önemli bir kavşak noktasıydı. Ancak bazı kaynaklar Ahmed Yesevî’nin, Yesi/Türkistan’da doğduğunu kaydeder ki eskiden buraya Yassı denildiği, ancak zamanla Yası ve Yesi’ye dönüştüğü söylenmektedir.
Ahmed Yesevî’nin hangi tarihte doğduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, şeyhi Hâce/Hoca Yusuf Hemedânî’nin 535/1140’daki vefatı gözönünde tutulursa, onun mîlâdî XI. yüzyılın ikinci yarısında dünyaya geldiği kanaati oluşmaktadır.
Ahmed Yesevî’nin babasının Şeyh İbrahim adında yörede tanınmış bir sûfî olduğu ve soyunun da Hz. Ali’ye (r.a.) dayandığı kaydedilmektedir. Annesi de Şeyh İbrahim’in halifelerinden Musa Şeyh’in kızı Ayşe Hâtun’dur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Ahmed Yesevî ablası Gevher Şehnaz ile Yesi’ye giderek oraya yerleşti ve ilk tahsiline Yesi’de başladı. Küçük yaşına rağmen birtakım tecellilere mazhar olması ve yaşından beklenmeyen fevkaladelikler göstermesi ile çevresinin dikkatini çekti.
Ahmed Yesevî çocukluk çağlarında, ashâb-ı kiramdan Arslan Baba adındaki tanınmış bir ârifin teveccüh ve iltifâtına, hayır duâlarına mazhar oldu. Arslan Baba Yesi’ye gelerek, Rasûlullah’tan (s.a.v.) aldığı hurma emânetini Ahmed Yesevî’ye teslim etti ve onun eğitimini üstlendi.
Arslan Baba’nın elinde yetişen ve olgunlaşan Ahmed Yesevî’nin şöhreti her tarafa yayıldı. Arslan Baba’nın vefat etmesi üzerine Ahme Yesevî ilim ve irfânını arttırmak için Asya’nın önemli ilim ve irfan merkezlerinden biri olan Buhara’ya gitti. 27 yaşında Buhara’da Tayfûriyye/Nakşibendiye’den Hâce/Hoca Yusuf Hemedânî’ye (ö.1140) intisap etti/bağlandı.
Isfahan ve Semerkand’da uzun süre hadis ilmi tahsil eden Hâce Yusuf Hemedânî, hadis, usûl-i fıkıh, hilaf ve nazar ilimlerinde benzersiz bir âlim idi ve Nizâmiye Medresesi’nde dersler veriyordu. Hâce Yusuf Hemedânî’nin şeyhi olan Ebû Ali Farmedî aynı zamanda Huccetü’l-İslâm İmam Gazâlî’nin de şeyhi idi. Ahmed Yesevî, Hanefî fıkhında da âlim olan hocası Hâce Yusuf Hemedânî ile çeşitli yerlere yolculuklar yaptı. HâceYusuf Hemedânî’nin tarikat silsilesi ise şöyledir: Ebû Ali Farmedî – Cafer-i Sâdık – Kasım b. Muhammed – Selmân-ı Fârisî – Hz. Ebû Bekir – Hz. Muhammed (s.a.v.).
Rasûlullâh’ın (s.a.v.) sünnetine sımsıkı bağlı olan ve sâde bir hayat süren Hâce Yusuf Hemedânî’nin ahlâkî özellikleri tamamen Ahmed Yesevî’ye yansımıştı. Hâce Yusuf Hemedânî vefat edince, şeyhinin vasiyeti üzerine şeyhlik makâmına sırasıyla Abdullah Berkî, Hasan Endâkî, Ahmed Yesevî geçti. Kısa bir süre irşad makamında bulunan Ahmed Yesevî, mânevî bir işâret üzerine şeyhlik postunu Abdulhâlık Gucdüvânî’ye devrederek Yesi’ye döndü.
İslâm Asya’sının her yerinde mutasavvıfların geniş bir nufüsa mâlik oldukları, her tarafta tekkelerin binâ edildiği bu dönemde, Ahmed Yesevî’nin adı, Sır-Deryâ havâlisinde, Taşkend çevresinde hatta kuzeydoğudaki bozkırlarda geniş bir sahaya yayıldı ve meşhur oldu, etrafına binlerce ilim ve irfan talebesi Türkler toplandı.
Sayram’da, İmam Muhammed b. Ali soyundan gelenlere “Hâce” denildiği gibi onlara bağlı olanlara da aynı ünvan verildiğinden, Ahmed Yesevî’de “Hâce Ahmed”, “Hâce Ahmed Yesevî”, “Kul Hâce Ahmed” ünvanlarıyla anıldı.
Ahmed Yesevî hicrî yıl itibariyle 63 yaşına gelince, Rasûlullah (s.a.v.) dünyada 63 yıl yaşadığından, ömrünün geri kalanını toprak üstünde değil, toprak altında geçirmek üzere, yer altında kendisine üç arşınlık (2 metrekare) bir hücre kazdırdı. Vefat edinceye kadar bu hücrede hayatını geçirdiği kaydedilmektedir. Sayısız ziyaretçisi olan türbesi de Yesi’de/Türkistan’dadır.
Ahmed Yesevî’nin İbrahim adında bir oğlunun olduğu ve öldürüldüğü, soyunun Gevher Hoşnaz/Şehnaz adındaki kızıyla devam ettiği bilinmektedir. Semerkantlı Şeyh Zekeriyyâ, Üsküplü Şair Ata ve Evliya Çelebi gibi Ahmed Yesevî Hazretlerinin soyundan birçok ilim ve irfan ehli dünyaya gelmiştir.
Not: Dizi makalemizin ikincisi “Ahmed Yesevî’nin Eserleri ve Fikirleri” üzerine olacaktır.