(Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Finike’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın kendilerine ait olan veya kendi yazdıkları eserlerden hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.)
Kaygusuz Abdal’ın Eserleri
Kaygusuz Abdal’ın manzum olarak; Dîvan, Gülistan, Mesnevî-i Evvel, Mesnevî-i Sânî, Mesnevî-i Sâlis, Gevher-nâme, Minber-nâme, Dolab-nâme, Salât-nâme; mensur olarak; Budala-nâme, Miğlâta-nâme, Vücud-nâme, Risâle-i Kaygusuz Abdal; manzum-mensur eserleri; Sarây-nâme ve Dil-guşâ’dır ve toplamda 15 eseri vardır.
3. Mesnevî-i Evvel: Birinci Mesnevî’nin, Ankara Millet Kütüphanesi, no.167; 805; Süleymaniye, Düğümlü Baba Bölümü, no. 411/1; Süleymaniye, Haşim Paşa, no. 19 ve İstanbul Belediye Kütüphanesi, Osman Ergin Bölümü, no. 1407’de birer nüshası bulunmaktadır.
Mesnevî’nin başlangıcında, münâcât/Allah’a yakarış ve “vahdet-i vücûd” görüşü anlatılmaktadır. Allah’ın isimlerinin, sayılan ve sayılamayan peygamberlerde tecellî ettiği vurgulandıktan sonra, Allah’ın nerede olduğu ve mahiyeti üzerinde durulur. Allah yedi kat yerde mi, yoksa yedi kat gökte midir, vücut mu, can mı, erkek mi, dişi mi sorularına “vahdet-i vücut” anlayışı çerçevesinde cevaplar verilir. Cevapları anlama kudreti ise ancak âşıklarda olur.
Mesnevî’nin ilerleyen bölümlerinde Feridüddin Attar’ın “Mantıku’t-tayr” adlı eserindeki konular ele alınır. Kafdağı’nda mekân tutan ve bütün kuşların sultanı olan Simurg’u arayan otuz bin kuştan birinin ona ulaşması ve aynada cemâlini gördüğünde, görünenin kendisinin olduğunu anlaması anlatılır. Daha sonra Kaygusuz, bir derviş olarak,yedi yüz yetmiş mahallesi, üç yüz altmış çarşısı, on iki burcu ve dört yüz dört sipahisi, on iki kapısı olan bir şehre desturla girer ve bütün şehri dolaşır. Kaygusuz, şehri gezince müşküllerinin hallolduğunu ve özünü bildiğini söyler.
Kaygusuz,Mesnevî’ye bir pîre/tarikat şeyhine bağlanmanın gerekliliğini anlatarak devam eder. Merâtib-i erba’a/Dört mertebe olan şeriat, tarikat, marifet ve hakîkata ancak bir şeyhin yol göstermesi ile vâsıl olunacağını söyler. Daha sonra, insanın ana rahmindeki oluşumu ve dünyaya gelişi, hayatta geçirdiği oğlanlık, yiğitlik, kemal/kırgıllık ve pirlik olan dört safha anlatılır ve insanın ömrünü boşa geçirmemesi öğütlenir. İnsan, hayatta iken “Yol Eri”ne bağlanarak sağı, solu, hayrı ve şerri mutlaka öğrenmelidir.
Kaygusuz, “bir gönüle iki sevgi sığmaz” der. O halde insan nefsi bırakmalı, ona tâbi olmamalıdır. İnsan Ahmed huylu, Îsâ nefesli ve Eyyüb sabırlı olmalıdır. Dünyada herkes er olamaz, herkes de er kimdir bilmez. Evliyânın kim olduğunu er bilir. Dünya bir gör-geç evidir. İnsan için dünyaya gelmekten murad, mal ve mülk sahibi olmak değil, “Allah’ı bilmek”tir. Herkes kendine uygun iş yapar. İnsan konuşur, hayvan otlar. Leyleğin yeri gülistan değildir. Bülbülün yeri gülşen, baykuşun vîrânedir. Saksağan, bülbül gibi ötemez, her çiçek ise güle benzemez. Her sedeften inci çıkmaz. İğne, kılıcın yaptığı işi yapamaz. Kelebek uçmakla kuş olmaz…
Kaygusuz’un Birinci Mesnevîsi’nden örnek beyitlerle konuyu bağlayalım:
Cümle eşyânunöninde bir çırâk
Birlik ortasında sıgmazzîk u zâk
Birlik ehlinde bulındı bu nişân
Birligebirikdi cümle cism ü cân
Bir güneşden aydın olupdur ‘âlem
Birlik oldı kem ü bes ü puhtehâm
Bir çırâknûrında cümle pervâne
Sala digelsün bu cümle bir ihvâna
Bir pâdişâhdurgörinen bir sarây
Gâhi bedr ü gâh hilâldür bu bir ay
Bir vücûdoldı bu cümle kâ’inât
Birligedelîlolupdur her sıfât
Cümle ‘âlem bir sadefdür bir güher
Birlik oldı bir gör iysâhib-nazâr
Birgülistândurhezârândürlü gül
Bir yire geldi birikdi cümle yol
Birligi söyler birikdi cümle dil
Her gönülde bitdibirlikden hâsıl
Ol kişi kim bu haberi söylemiş
Bir ‘aceb vasfı hikâyet eylemiş
Kaygusuz Abdal dimişler bir fakîr
Kulak ol bir dem sözini dinle bir
Rûm ilinde Bekdâşîdür ol ‘âşık
Abdâlolmış cümle ‘âlemden fârık
Evliyâoldı delîli bürhânı
İnsân-ı kâmilde gördisultânı
Maglatadimişbunı hoş söylemiş
Bir nice sözler beyânın eylemiş
Okuyanlar hayr ile yâd eylesün
Hû diyübenrûhını şâd eylesün
Söz budur kim söyledümhatm-i kelâm
Virresûlünrûhına yüz bin selâm