ANTALYA’DA ABDALLIK, BEKTÂŞÎLİK VE ALEVÎLİK
Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Demre’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.
Şeyh Lokman Perende, Hacı Bektaş Veli’nin (ö.606-645/1270-1337) intisap ettiği, yetişmesine vesile hocası ve şeyhidir. Şeyh Lokman Perende, Ahmed Yesevî’nin müridi ve talebesi, ilim ve irfanla donatıp hilâfet verdiği mürdidir. Aslen Horasanlı olan ve Nişâbur şehrinde doğduğu bilinen Horasan Erleri’nden Hacı Bektaş Veli/Hünkâr Hâce Bektâşi Horâsânî, şeyhi Şeyh Lokman Perende’nin dergâhında üç yıl hizmet ettikten sonra, şeyhinden mânevî emanetleri ve icazetini alır. Şeyhinin, "Müjdeler olsun ki Kutbu’l-aktâblık" senindir; kırk yıl hükmün vardır. Şimdiye dek bizimdi, bundan sonra senindir. Biz bu yokluk yurdunda çok eğlenmeyiz, âhirete gideriz. Var, seni Rum'a saldık. Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik. Rûm abdallarına seni baş yaptık” demesiyle, Hacı Bektaş, Anadolu'ya gelmek için yola çıkar. Hacı Bektaş Veli’nin kaleme aldığı Velâyetnâme adlı eserdeki bu kayıt, tarihî kaynaklarca da doğrulanmaktadır.
Ahmed Yesevî’nin Eserleri ve Fikirleri
Ahmed Yesevî’nin tek eseri “Dîvân-ı Hikmet”tir. Dîvân-ı Hikmet’in Taşkend ve Kazan baskılarında bulunan Fakrnâme isimli mukaddime veya risâle Ahmed Yesevî’ye izâfe edilmekte ise de, bu eserin Dîvân-ı Hikmet yazmalarının hiçbirinde bulunmaması ve bu eserden bahsedilmemesi Ahmed Yesevî’ye âit olmadığını göstermektedir. Fakrnâme, Dîvân-ı Hikmet’in mensur bir mukaddimesi şeklindedir. Fakrnâme, Hacı Bektaş Velî’nin “Makâlât” adlı eseri ile hemen hemen aynıdır ve dört kapı (şeriat-tarikat-ma’rifet-hakikat) kırk makam tertibi üzere kaleme alınmıştır.
Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet adlı eserini, talebelerine ve coğrafyasındaki İslam toplumuna İslam’ın esaslarını, şeriat hükümlerini, tarikatın âdâb ve erkânını öğretmek gâyesiyle, Türkçe sâde bir dille ve halk edebiyâtı olan hece vezninde kaleme almıştır. “Hikmet” adı verilen bu şiirler, bazı dervişler tarafından yazılmış ve Yesevî dervişlerinin dilinden en uzak Türk obalarına kadar ulaştırılmıştır. Daha sonra “Hikmet” adı verilen bu risaleler bir araya getirilerek “Divân-ı Hikmet” adlı eser meydana gelmiştir. Bugüne kadar derlenebilen Yesevî’ye ait hikmetler 250’yi bulmaktadır.
Ahmed Yesevî’nin, “Hikmet” adını verdiği sanat endişesinden uzak, sade ve kuru bir ifade yanında didaktik/öğretici bir özellik taşıyan şiirlerini söyleme amacı; İslâm dinine yeni girmiş veya bu dini henüz kabul etmemiş Türkler’e İslâmiyet’in esaslarını, şeriat ahkâmını ve Ehl-i sünnet akîdesini öğretmek, Yeseviyye tarikatı müridlerine tasavvufun inceliklerini, tarikatın âdâb ve erkânını telkin etmektir.
Orta Asya Türk dünyasının en meşhur ismi olan Ahmed Yesevî’nin, İslam şeriatına ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sünnetine sıkı sıkıya bağlı olması, şeriat ile tarikatı kolayca telif etmesi, Yesevîlik tarikatının Sünnî Türkler arasında hızlı bir şekilde yayılıp yerleşmesini sağlamıştır. Ahmed Yesevî gibi, bilhassa Türkler üzerinde geniş bir sahada ve asırlarca tesirini devam ettiren ikinci bir şahsiyetten söz etmek zordur. Ahmed Yesevî XI. yüzyılda, XIII. yüzyıl Anadolu’su gibi özel ve çok önemli bir misyonu yüklenmiş, İslâm’ın tebliğ edilip anlatılmasında fevkalâde gayret göstererek bu konuda çok başarılı olmuştur. Hocası ve şeyhi olan Hâce Yusuf Hemedânî’de, Hristiyan ve mecûsilerin evlerine ziyaretlerde bulunur, onlara tatlı dil ve aklî delillerle İslâm dinini anlatırdı.
Ahmed Yesevî’nin yakın çevresinde doksan bin müridi toplandı ve yetiştirip icâzet verdiği çok sayıda halifesi oldu. İlim ve irfan dolu sînesinden doğan ve kalplere şifa sâde ve anlaşılır hikmetli sözleriyle geniş kitlelere ulaşan Ahmed Yesevî, Anadolu çoğrafyasını İslam toprakları kılan HORASAN ERENLERİ’ni yetiştirdi. Her türlü meslek kollarında da çalışan bu erler “Âhiyân-ı Rûm” yani Anadolu Âhiliği’nin de kurucuları oldu.
Oğuz’un Kayı boyu ile Horasan Erenleri’nin aynı zaman diliminde Anadolu’da bulunmuş olmaları ve birlikte hareket etmeleri madden ve mânen büyük bir güç hâline gelmelerini sağlamış, gazâdan gazâya koşan Gâziyân-ı Rûm, kadınlar hareketi olan Bâcıyân-ı Rum ve İslam’ı Anadolu’nun en ücrâ köşelerine yayma gayret ve çabasında olan Abdalân-ı Rum ile Anadolu Müslümanların vatanı/yurdu hâline geldi.
Ahmed Yesevî’nin tesis eylediği ve Hacı Bektaş Veli’nin de yetiştiği Yesevilik tarikatının özellikleri şöyledir:
Tarikatın ahkâmı altıdır: 1. Ma’rifet-i Hak 2. Gerçek cömertlik 3. Hakîki sıdk 4. Yakîn-i müstağrak 5. Rızka tevekkül 6. İnce düşünce
Tarikatın vacipleri altıdır: 1. Allah’a yaklaşmak ve kemal sahibi olmayı talep etmek 2. Allah’a ulaşmayı arzulamak 3. Gece ve gündüz Allah korkusu 4. Her hâlükârda Allah’tan ümidini kesmemek 5. Gece ve gündüz zikre devam 6. Allah’a ulaşma fikrine devam
Tarikatın sünnetleri altıdır: 1. Namazı cemaatle kılmak 2. Seherlerde uyanık olmak ve istiğfar etmek 3. Dâima abdestli olmak 4. Allah’ın huzurunda olduğunu bilmek 5. Ta’zim üzere Allah’ı zikretmek 6. Şeyhin emir ve yasaklarına uymak.
Tarikatın müstehapları altıdır: 1. Hizmette güleryüzlü olmak 2. Gücü yettiğince misafirperverlik 3. Hizmeti ganimet bilmek 4. Hizmeti uzun tutmak 5. Hizmet neyi gerektiriyorsa öyle çalışmak 6. Ahmed Yesevî ve şeyhine duâ etmek.
Tarikatı âdâbı altıdır: 1. Tevâzu ve edeble iki dizleri üzerine oturmak 2. Kendisini herkesten aşağı görmek 3. Herkesi kendisinden faziletli bilmek 4. Cümle şeyh ve pirleri aziz ve veli bilmek ve karşılarında susmak 5. Meşâyıh meclisinde destursuz konuşmamak 6. Kendi şeyhini, velâyet sırlarını ve rumuz-i kerâmetlerini saklamak.
Ahmed Yesevî şöyle der: “Yetmiş ilim okumayınca ve yetmiş makamı geçmeyince şeyh olunmaz. Bu ilimler kırdört makam içinde dercedilmiştir. Her kim bu makamları tahsil etmeden şeyhlik etse, evliyâullahın nefretine uğrar.” Bu makamlar:
1.Bir daha bozmamak üzere edilen tövbe 2. Faydalı ilim 3. Yumuşak tabiatı yükseltme 4. Olgunluğuna erişen akıl 5. Tam bilinç 6. Tam teslimiyet 7. Uygun yücelik 8. Tam kanaat 9. Hz. Ebubekir sıdkı 10. Hz. Ömer yakını 11. Hz. Osman ibâdeti 12. Hz. Ali zikri 13. Hz. Hasan zühdü 14. Hz. Hüseyin fakr u fenâsı 15. Hz. İmam Muhammed Hanefî tevekkül-i küllü 16. Tam tahammül 17. Allah’ın nimetlerine şükür 18. Kazâlara rızâ 19. Belâlara sabır 20. Varlık ve yoklukta safâ 21. Sahip olunduğunda cömertlik 22. Üstün ihlas 23. Güzel ahlak 24. Haramdan kaçma, temizlik ve perhizlik 25. Genel tevâzu 26. Allah’tan dâima korku 27. Allah’tan her hâlükârda ümidini kesmemek 28. Acımak ve ağlamak 29. Allah için zevk ve şevk duymak 30. Allah yolunda kendinden geçmek 31. Lütufkâr ve mürüvvet sahibi olmak 32. İyilik ve cömertlik 33. Hak yolunda olma 34. Zâhirde huşû 35. Bâtında huzû 36. Def-‘i menâfîde diyanet, imtisâl-i evâmirde sıyânet 37. Hikmet, söz ve fiilin icrâ ve inşâsında tecrübe 38. Büyük günahlarda ısmet, küçük günahlardan kaçınmak 39. Ayrılık uzaklığı ve iştiyâk harâreti 40. Sevgi ve cinnet 41. Muhabbet ve meveddet-i Hz. Samediyyet (c.c.) 42. Allah’tan, kullardan ve hayvanlardan utanma, hicab 43. Ulaşmak için vermek 44. Allah’a yakınlık.
Not: Dizi makalemizin üçüncüsü “Hünkâr Hâce Bektâşi Veli Horâsânî” üzerine olacaktır.