ANTALYA’DA ABDALLIK, BEKTÂŞÎLİK VE ALEVÎLİK
(Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Finike’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın kendilerine ait olan veya kendi yazdıkları eserlerden hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.)
Kaygusuz Abdal’ın Eserleri
Kaygusuz Abdal’ın manzum olarak; Dîvan, Gülistan, Mesnevî-i Evvel, Mesnevî-i Sânî, Mesnevî-i Sâlis, Gevher-nâme, Dolab-nâme, Salât-nâme, Minber-nâme; mensur olarak; Budala-nâme, Miğlâta-nâme, Vücud-nâme, Risâle-i Kaygusuz Abdal; manzum-mensur eserleri; Sarây-nâme ve Dil-guşâ’dır ve toplamda 15 eseri vardır.
9. Minber-nâme: Minber-nâme’nin, Ankara Etnografya Müzesi, İstanbul Millet Kütüphanesi ve hususi kütüphanede olmak üzere üç nüshası mevcuttur. Minber-nâme türünde ilk eser yazan Kaygusuz Abdal’dır ve Türk Edebiyatı’nda bu türde çok az eser bulunmaktadır.
Kaygusuz Abdal’ın, Allah’ın varlığı, birliği, isimleri, fiilleri, sıfatları gibi konularda yazılmış “Tevhid” türü şiirleri, ilahileri, Allah’ın güzel isimlerini konu aldığı “Esmâ-i Hüsnâ” şiiri, Peygamberimizi (s.a.v.) öven naatları, güzel isimlerini konu alan “Esmâ-i Nebi” başlıklı bir şiiri ile, yaratılışın başlangıcı ve sonu, nereden gelip nereye gidildiği konularını ele aldığı “Devriye” adlı bir şiiri, nasihat vermek amacıyla yazdığı “Nasihat-nâme” şiiri, Nevrûz gününe dair “Nevrûz-nâme” şiiri, tarikata yeni girecek olanlara, tarikatın edeplerini ve erkânını anlattığı “Nutuk” adlı şiiri, rumuzlarla ve hislerle Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerdeki ifadelerin anlatıldığı “Şathiye”leri de bulunmaktadır.
Kaygusuz Abdal’ın, Minber-nâme adlı eserini yazmasına sebep olarak şu hadise rivayet edilmektedir: Kaygusuz Abdal seyahatleri sırasında bir şehre uğrar, o gün mübarek Cuma günüdür. Abdset alır ve camiye girer, Cuma hutbesinin okunduğu minberin karşısında iki rekat tahiyyatü’l-mescid (yeni ziyaret edilen camide kılınan iki rekatlık namaz) kılar ve dua eder. Cuma ezanı okunur, sünnet namazları kılınır ve imam minbere çıkarak hutbeyi okur. Kamet okunur ve Cuma namazı kılınır. Cuma namazından sonra imam kürsüye çıkar ve vaaza başlar. Cemaat de dağılmayıp vaaz ve nasihatı dinlemeye başlar.
Kaygusuz Abdal’da kalkmayıp vaazı dinler. Kaygusuz Abdal’ı gören imam “sakalını kırkan, uryan olanlar cennete giremez, namaz kılanlar şöyle olur, kılmayanlar böyle olur” diyerek çok sert vaaz eder. Bu sert ve kaba sözleri dinleyen Kaygusuz Abdal’ın gönlü çoşar ve ayağa kalkarak şöyle der:
Eyâ ’akl ile ’irfânem diyenler
Eyâ mülke Süleymânem diyenler
Eyâ bildüm diyenler cümle hâli
Eyâ vardum diyenler togrı yolı
Hak’ı bildüm diyü irşâd idersin
Yitersin minbere feryâd idersin
Ne bildün niye irdün işbu hâlde
‘Akıllar mât olupdur bu hayâlde
Buna ‘akl ile kimse irmemişdür
Göziyle Hakk’ı kimse görmemişdür
Bu bir deryâ durur akıllar irmez
Özinden geçmeyen Rabbini bilmez
Dilersen bulasın kevn ü mekânı
Özünden fârig ol Rabbini tanı
Ki sen senlügüni gider aradan
Bilürsin tâ seni kimdür yaradan
Sen ü ben eylemez ol kim kişidür
Sen ü ben eylemek şeytân işidür
Özinden gayrı kul görmez arada
Hakk’ı zâhir görür ag u karada
Dilersen olasın mahrem-i esrâr
Bu dünyâ kavgâsına uyma zinhâr
Ferâgat kıl cihânun kavgâsından
Ki nefsün kurtarasın fitnesinden
Hemân seyrâncısın seyrânun eyle
Sakın dime şu şöyledür bu böyle
Özüne gel özüne Tanrı dostı
Sana direm budur sözün dürüsti
Cihân halkınun iş budur hayâli
Hayâli gice gündüz mülk ü mâlı
Eger söyler olursan hak sözini
Çevirür yüzini örter gözini
Azâzil’dür Hakk’a eylemez ikrâr
Gerekse söyle ana bunca tekrâr
Binüpdür nefs atına hâ segirdür
İşitmez kulagı sankim sagırdur
Hemân birbirinün ‘aybın gözedür
Gönülden dürlü fitneler düzedür
Nic’idüp n’idecegini bilemez
Birinün ondugın biri dilemez
Eger mâlun varısa kavm u kardaş
Cihân halkı senünle cümle yoldaş
Eger kendü hâlinde bir ‘âşıkdur
Ana dirler ki iş sevmez ışıkdur
‘Âşık olsam adum tenbel Alâ’î
Eger sofu isem dirler mürâyî
……….
Tanrı Settâru’l-‘uyûb’dur hem Kerîm
Hem Rahîmdür hem ‘Alîmdür hem Halîm
Tanrı bilür günâhın her bendenün
‘Aybını yüzine urmaz kimsenün
Ol kadîrdür lutfıla ihsân kılur
Derdlülerün derdüne dermân kılur
Ben sadıkam zerk-i tezvîr bilmezem
Her bir işde gayrı tedbîr kılmazam
………….
Özinden yâd olanlar yâd olupdur
Bilişenler hemân azâd olupdur
Bilişmeyen bîgânedür özine
Zirâ bilmez vücûdı ne özi ne
Özin bilen kişi oldı haberdâr
Hemândem bir vücûd bir can ne kim var
Sözi ko fârig ol Kaygusuz Abdal
Bu sözden açılur bunca kîl ü kâl
Gönül Hakk’un evidür bî-gümân bil
Dudag anun kilididür dili dil
Eger dilüm hatâ söylerse iy dil
Dilim dilim, dilim, dilim dil iy dil