ANTALYA’DA ABDALLIK, BEKTÂŞÎLİK VE ALEVÎLİK
Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Demre’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.
Hünkâr Hâce Bektâşi VelîHorâsânî
Asıl adı Muhammed Bektaş olan Hacı Bektaş Veli’nin doğum ve vefat tarihleriyle alâkalı farklı rivâyetler bulunduğu için 606-646/1209-1248 tarihleri arasında,Türkmenistan sınırına yakın ve günümüzde İran’ın bir şehri olan Nişâbur’da doğduğu söylenebilir. Hacı Bektaş Velî’nin yazdığı Velâyatnâme'de, Hacı Bektaş'ın babasının Hz. Ali (r.a.) soyundan Horasan hükümdârıİbrahimü's-Sânî (Seyyid Muhammed b. İbrahim b. Mûsâ), annesinin ise Nişabur şehri âlimlerinden Şeyh Ahmed'in kızı Hatem olduğu yazılıdır. Bu hususta şu kayıtları görmekteyiz: Sultan İbrahimü's-Sâni ile Hatem veya Hatme 24 yıl evli kaldıkları hâlde çocukları olmaz. Sultan İbrahim, şehrin ileri gelenlerini toplayarak, bir erkek çocuğunun olması için dualar edilmesini, Kur'an-ı Kerim'den hatimler yapılmasını ister. Buna karşılık ihsanlarda bulunur. Bir hafta kadar hatimler yapılır, dualar edilir. Nitekim Hâteme Hatun, Sultan İbrahim'den gebe kalır, müddeti dolunca da nur topu gibi bir erkek çocukları olur. Çocuğunun adını "Bektaş" koyarlar:
Göricekyüzüni oğlunun o mâh
Adını Bektaş virdi onun şâh
Prof. Dr. Esad Coşan, Makâlât adlı çalışmasında "Bektaş"ın lakap olduğunu, zirâ "o zamanlarda âlim ve asil kişilerin -İranlı veya başka bir soydan olsa bile- muhakkak dini mahiyette bir ismi bulunduğunu" belirtmektedir.
"Hacı" lâkabı ise, Vilâyetnâme'de yer alan bir kerâmet sonucu Bektaş'ın asıl adıyla birlikte anılagelmiştir. Vilâyetname'ye göre, Hacı Bektaş'ın hocası Lokman-ı Perende Horasan'dan hacca gittiğinde; Arafat'ta vakfeye geçildiği zaman, arkadaşlarına: “Bugün arife, bizim evde şimdi bişibişirirler” demiş. Bu hâl Hacı Bektaş'a malûm olmuş, Lokman'ın evinde pişirilenbişilerden bir tepsiye koyarak, bir dakika içinde Arafat'a ulaştırmış, orada bunu yemişler. Hac dönüşü Nişabûr halkı kendisini karşıladığı ve tebrik ettiği zaman, Lokman: "Asıl Hacı olan Bektaş'tır, hepimiz onu kutlayalım" diyerek onun bu kerâmetini halka duyurmuştur.
647-744/1275-1343 yılları arasında yaşamış olan Ebu’l-Ferec el-Vâsıtî, Hacı Bektaş Velî için yazdığı bir silsilede onu doğrudan Ahmed Yesevî’ye başlı göstermektedir. El-Vâsıtî’nin yaşadığı dönem, Hacı Bektaş Velî’nin yaşadığı döneme yakındır ve verdiği bilgilerin gerçek olma ihtimali yüksektir. Lakin Ahmed Yesevî, Hacı Bektaş Velî’den yaklaşık bir asır önce vefat ettiği için bu bilgi, aradaki isimlerin atlanmış olmasından dolayı eksik kalmıştır.
Aslen Horasanlı olan ve Nişâbur şehrinde doğduğu bilinen Horasan Erleri’nden Hacı Bektaş Veli/Hünkâr Hâce BektâşiHorâsânî, şeyhi Şeyh Lokman Perende’nin dergâhında üç yıl hizmet ettikten sonra, şeyhinden mânevî emanetleri ve icazetini aldı. Şeyhinin, "Müjdeler olsun ki Kutbu’l-aktâblık" senindir; kırk yıl hükmün vardır. Şimdiye dek bizimdi, bundan sonra senindir. Biz bu yokluk yurdunda çok eğlenmeyiz, âhirete gideriz. Var, seni Rum'a saldık. Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik. Rûm abdallarına seni baş yaptık” demesiyle, Hacı Bektaş, Anadolu'ya gelmek için yola çıktı. Hacı Bektaş Veli’nin kaleme aldığı Velâyetnâme adlı eserdeki bu kayıt, tarihî kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük'e geldiği zaman İdris Hoca ile karısı Kutlu Melek (Kadıncık Ana)in misafiri oldu, kendisinin ilk müritleri de bunlardır.
Menkabelere göre Hacı Bektaş Velî’nin, Kutbeddin Haydar, Hacım Sultan, Akçakoca, Sarı Saltık, Karaca Ahmed, Tapduk Emre, Yûnus Emre, Seyyid Mahmud-ı Hayrânî, Osmancık (Osman Gâzi), Alâaddin Keykubad, Ahî Evran ve Kırşehir emîriNûreddin b. Caca ile görüştüğü kaydedilmektedir.
Hacı Bektaş Veli, 690-738/1291-1337 yılları arasında vefat etmiştir. Ziyâretgâh olan türbesi Nevşehir’in Hacı Bektaş İlçesi’ndedir.
Not: Dizi makalemizin dördüncüsü “Hacı Bektaş Velî’nin Eserleri” üzerine olacaktır.