SONUÇ
Selçuklular zamanında inşâ edilen, yer yer 20-25 metreye ulaşan yüksekliği, 5 metreye varan genişliği ile 2 km’yi aşan
Antalya kale surlarının, dönemin imkânları göz önüne alındığında çok kısa zamanda tamamlanması, Selçuklu emirlerinin, Konya, Sinop kale surlarında olduğu gibi şahsî imkânlarıyla Antalya surlarının büyük kısmını sultanın em- riyle üstlenmeleri, devlet idârî yapısının sağlamlığını, dev- let imkânlarının genişliğini, devlet adamlarının sultana o lan bağlılığını ve kitâbelerde kullandıkları metinler devlet ricâlinin samimi Müslüman olduklarını göstermektedir. Burç ve surları yaptıran Selçuklu emirlerinin bir kısmının devşirme olması, surların yapımında ve kitâbelerin mer- mere hak edilmesinde Rum ustaların istihdam edilmesi, kale içinde gayr-i Müslimlerin iskân edildiği doğu tarafın- daki burç ve surlarda yer alan kitâbelerin sağ ve sol kon- sollarında haç işâretinin olması da, Selçukluların tebaasın- da bulunan gayr-i Müslimlerle herhangi bir probleminin olmadığını göstermektedir.
Selçuklular, Antalya’da inşâ ettikleri kale burç, sur ve yapı- ların muhtelif yerlerinde, Roma ve Bizans dönemi taş ve mermer devşirme malzemeleri süsleme unsuru ve yapı malzemesi olarak kullanmışlardır. Aynı devşirme malze- melerden ağırlıklı olarak mermer blok ve sütunları, sur, burç ve yapı kitâbeleri olarak değerlendirdikleri, bazı kitâ- belerin arkalarındaki Roma ve Bizans dönemi yazı ve şekil- lerden anlaşılmaktadır. Yazıyı mermere ve taşa haketmekle anlatılmak istenilen konuların ve verilmek istenilen mesaj- ların olabildiğince kalıcı olması ve kitâbelerin insanların erişemeyeceği yüksekliklere konularak çeşitli sebeplerle yapılması muhtemel tahribatlardan korunması sağlanmış- tır.
Tarih boyunca mermere ve taşa hakedilen yazılarda sanat- sal formlar kullanılmış, yazının içi ve çevresi bitkisel ve hay- vânî motiflerle tezyin edilerek görsel estetik elde edilme- ye çalışılmıştır.
Yazı, Selçuklu döneminde olduğu gibi diğer İslam devlet- lerinde de önemli bir bezeme unsuru olarak kullanılmakt- adır. Antalya kitâbelerinde, Selçuklu’ya âit bir yazı formu kabul edilen Selçuklu celî sülüs tarzı uygulanmıştır. Kitâbe- lerdeki yazılarda, harflerinin birbirine yakınlığı, dikey harf- lerin genellikle yanyana dizildiği ve yazının istiflerle girift bir durumda olduğu görülmektedir. Elif, ra, kef, vav ve lam- elif harfleri, 12. yüzyılın son çeyreği ile 13. yüzyılın son ya- rısı arasında bünyelerinde gelişim olmuş, sivri ve köşeli formlar gittikçe azalmış ve günümüz celî sülüs harf karak- terlerine çok yakın müdevver yapıya dönüşmüşlerdir. Elif, lam, kef gibi dikey harfler aşağıya doğru gittikçe incelmiş ve elif harfleri hafifçe sola kıvrılmıştır. Yazının yazıldığı ka- lem kalınlığı ve hareketlerinin yansımadığı ve tezyîni işâr- etlerin kullanıldığı kitâbelerde, tarih ilerledikçe diğer harfl- erinde yapıları köşelerini kaybederek yuvarlak formlar o- luşturmakta, harf bünyeleri ölçülerini korumaktadır. Keşi- deli harflerin helezon şekliyle yazılarak girift bir hâl aldığı
kitâbelerde ise hatâyî motiflerin ve rozetlerinde kullanıl- dığı görülmektedir. Selçuklu sülüsü, zamanında kullanılan muhakkak ve reyhânî hatlarına göre daha çok hareket ba- rındırdığından, 1/3 ölçü sistemiyle harflerin eni, boyu, de-
rinliği, düz çizgilerin dağılımı ve tüm ana elemanlar Sel- çuklu sülüsünün dönemin diğer yazılara oranla daha gös- terişli olmasını sağlamaktadır. Kitâbelerdeki Selçuklu celi
sülüsünün anatomik yapıları ile günümüz celî sülüsünün anatomik yapıları ise birbirine çok yakındır.
Sanat eseri hüviyeti yanında, hukuk, idare, sosyal yaşantı,
siyaset, iktisat, din, edebiyat, dil v.b. alanlara birinci dere- ceden kaynaklık eden Selçuklu taş kitâbelerinin yüzyıllar- dır birçok bâdireler atlatmış olması kaçınılmazdır. Ancak; “Antalya kasaba surları muhtelif devirlerin mahsulü ol- mak ve hâssaten Selçukîlere âit müteaddit kitâbeleri hâvî bulunmak itibariyle çok mühimdir..”(Ek 2) cümlesiyle baş- layan iki sayfalık vilâyet müfettişinin raporu olmasına rağ- men, Antalya kale surlarının büyük bir kısmının 1930’lu yıllarda maalesef yıkılması ve yıkım esnasında sayısız eser ve kitâbenin kaybolması anlaşılır gibi değildir. İlim, irfan ve sanatla Anadolu coğrafyasını y oğuran Selçuklu mede- niyetinin, Antalya’da yüzyıllardır ayakta duran, Selçuklu izlerinin bâkiyesi olan ve her türlü eziyeti gören âbidevî
eserler, yetkililerin ilgi, alaka, bakım ve muhafazasına muhtaç haldedir.
Daha önceki araştırmalarda; kitâbelerin içkale surlarına bitişik inşâ edilen evlerin çatılarının altında kalması, ki- tâbelerin rahatlıkla görüldüğü halde araştırmacılar tara- fından tam okunamaması, kitâbelerin yanlış veya bir kısmının okunması ve yapılan tercüme hataları yaptığı- mız saha çalışmaları ile büyük ölçüde giderilmeye çalı- şılmış, ortaya çıkardığımız kitabelerle de döneme âit eksik parçaların önemli kısmı tamamlanmıştır. Antalya ili kale içi ve kale dışında bulunan yapılardaki taş kitâbe- ler ve Antalya Müzesi Envanteri’nde kayıtlı olan taş kitâ- beler üzerinde yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkardığı- mız çok önemli kayıp kitâbeler gösteriyor ki, bulunabi- lirliği çok yüksek olan bildiğimiz ve bimediğimiz diğer
kayıp kitâbeler de araştırmacılar tarafından keşfedilme- yi beklemektedirler. Ortaya çıkardığımız kayıp kitâbeler,
Selçuklu medeniyeti ve Antalya tarihi hakkında bilinme- yen veya yanlış bilinen birçok konuya da ışık tutmuş ve açıklık getirmiştir.