ANADOLU SELÇUKLU BEYLİKLERİ DÖNEMİ
Mezar Kitâbeleri
Antalya, kuruluşundan 20. yüzyıla kadar çok önemli ticârî bir liman kentidir. Kara ulaşımı ve nakliyesinin zor ve meşakkatli olduğu, yolların bulunmadığı ve kış şartlarının da kıt olan bu imkânları dahi ortadan kaldırdığı dönemlerde, limanlar ulaşım ve taşımacılığın vazgeçilmez unsurları olmuşlar, yüzyılllar boyunca Akdeniz bölgesinin, her türlü ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Müslüman tüccarlar, Antalya fethedilmeden önce de şehirde ikâmet etmiş ve ticârî faaliyetlerde bulunmuşlar, hac ibâdeti, seyahat ve nakliyeleri için Antalya limanını kullanmışlardır.
Antalya’nın, 1085’te Selçuklu Sultanı Süleyman Şah tarafından fethinden günümüze 934 yıl, 1207’de Sultan Gıyâseddin Keyhusrev tarafından tekrar fethinden günümüze 812 yıl geçmiştir. Yüzyıllar boyunca Antalya’da yaşayan şehrin idârecileri, tâcirleri, esnafları, âlimleri, müderrisleri, şeyhleri, dervişleri, sanatkârları, zanâatkârları v.s. vefat eden sayısız Müslüman, Antalya mezarlıklarına, medrese, türbe ve cami hazirelerine defnedilmelerine rağmen, günümüzde bu mezarlıklar, hazîreler ve kabirler nerededir? Bu mezarlara dikilen kabir taşlarına ne olmuştur? Yoksa Antalya’da vefat eden Müslümanlar, mezarlarıyla birlikte göğe mi kaldırılmıştır?
Son yıllarda Antalya Kaleiçi’nde, Mevlevîhâne, Zincirbozan Türbesi ve çevresi, Nigar Hatun Türbesi ve çevresi, Yivli Minare Camii, Atabey Medresesi ve çevresi, Tekelioğlu Mehmet Paşa Camii ve avlusunda yapılan restorasyon ve kazı çalışmalarında onlarca mezar ortaya çıkarılmıştır. Maalesef bulunan mezarların herhangi bir belirtisi bırakılmadığı için yüz yıla yakın bir dönem, bu mezarlar çiğnenmiş, aziz hatıraları ayaklar altında kalmıştır. Kazılarda ortaya çıkan bu mezarlar, Kaleiçi’nde bulunan camii, mescid ve türbelerinde çevrelerinde sayısız kabrin olduğunu göstermektedir. Söz konusu yerlerde yapılan kazı çalışmalarında da bu mezarların ortaya çıkacagı âşikârıdır. Ne yazık kı farklı nedenlerden dolayı işgal altında kalan ecdadın kemikleri üzerine binalar dikilmiş, işgal edilmiş, târumâr edilmiş, rûhâniyetleri kendilerine uzanacak ve hatıralarına saygı gösterecek elleri ve yetkilileri beklemektedir.
Maalesef sebebini anlayamadığımız şeklide, Antalya’nın tapusu mâhiyetinde olan bu kabirlere âit kitâbelerden günümüze çok az mezar taşı ve sanduka kitâbesi kalmıştır. Antalya Müzesi Envanteri’ne kayıtlı 126 mezar taşının içerisinde, 300 küsur yıllık Anadolu Selçuklu döneminden, sadece 5 tane mezar taşı ve sanduka kitâbesinin olması inanılması güç olan bir gerçektir. Bu sorun Osmanlı döneminde daha da vahim bir durum arzetmektedir. Selçuklu dönemi mezar taşlarından üç tanesi ilk defa tarafımızdan tespit edilmiştir. Kalan 121 mezar taşı, yine ilk defa tarafımızdan tespit edilen Osmanlı dönemi kitâbeleri ile birlikte, “Antalya İli Osmanlı Dönemi Taş Kitâbeleri” başlığı ile hazırlanmakta olan kitabımızda incelenecektir.
Antalya Müzesi Envanter Defteri kayıtlarına girmemiş mezar taşlarının içerisinde Selçuklu Dönemine âit mezar taşları olma ihtimali yüksektir.
- 783/1381 tarihli Mezar Taşı
Hamidoğulları Beyliği dönemine ait mezar taşı, 71x36 cm ebatlarında, taş üzerine Selçuklu celî sülüsü ile yazılmıştır. Mezar taşının ön yüzüne beyit, arka yüzüne ise tarihi hakkedilmiştir.
Mezar taşı, Antalya Müzesi Envanter defterine, 24 sıra no ile kayıtlıdır.
Necmi Atik Özel Arşivi Necmi Atik Özel Arşivi
عز الدنيا بالمال و عز الاخرة بالاعمال الدنيا دار الفنا
Türkçe okunuşu: İzzü’d-dünyâ bi’l-mâli fî ‘izzu’l-âhireti bi’l-a’mâli ed-dünyâ dârü’l-fenâ
Türkçe çevirisi: “Dünyanın izzeti mai iledir, âhiretin izzeti amel iledir, dünyâ fânidir (âhiret bâkidir))”
فى اول من شهر شعبان سنة ثلاث و ثمانين و سبعمائة
Türkçe okunuşu: fî evveli min Şa’bâne senete selâse ve semânîne ve seb’amiete
Türkçe çevirisi: “783 senesi Şaban ayının ilk günü (21 Ekim 1381)”