Pers, Bergama, Roma, Bizans, Abbâsî, Selçuklu ve Osmanlı kültür ve medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, bilinen 2500 yıllık tarihi ile kadîm bir şehir olan Antalya, mâzisinde farklı milletlere ait derin izler barındırmaktadır. Bu izler Antalya’nın, şehir tarihi ve kültürüne ışık tutmakta, araştırmacılar için birinci dereceden zengin kaynaklar oluşturmaktadır.
Allah’ın adının yüceltilmesi gâyesi ve İslam dinini dünyanın her tarafındaki insanlara ulaştırma niyetiyle yola çıkan Sultan Alparslan, 1071 yılı Malazgirt Meydan Muhârebesi’nde Bizansı ağır bir yenilgiye uğratarak, Anadolu’nun kapılarını Müslümanlara açmıştır. Bu savaştan 14 yıl gibi çok kısa bir zaman sonra 1085 yılında Kutalmışoğlu Sultan Süleyman Şah, muhkem surlarından dolayı alınması çok zor olan Antalya’yı fethederek, Selçuklu bayrağını şehrin burçlarına dikmiştir.
Antalya’nın fethinden hemen sonra Selçuklular, zengin kültür, sanat ve medeniyeti ile şehirde maddî ve mânevî îmâr faaliyetlerine başlamış, Akdeniz bölgesinde dönemin en önemli ticârî limanlarından biri olan ve Anadolu halkının ihtiyaçlarının karşılanması noktasında kilit görevi gören şehri askerî bir üs hâline de getirmişlerdir. Bilhassa, I. Gıyâseddin Keyhüsrev, I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alaaddin Keykubad dönemlerinde, her milletten tüccarların bulunduğu Antalya Limanı’nın muhafazası için surlar tahkim edilmiş, kaleiçindeki müslim ve gayr-i müslim halkın huzur içerisinde yaşaması için içkale burçları ve surları inşâ edilmiş, limanın batı kısmına tersane kurularak güçlü bir donanma meydana getirilmiştir. Şehrin içerisine muhtelif alanlarda iç kaleler inşâ edilmiş, kontrol noktaları arttırılmış, yerli ve yabancılar için aşevleri, hanlar, hamamlar binâ edilmiştir.
Gayr-i müslim halkı inançlarında ve ibâdetlerinde serbest bırakan Selçuklular, onların ibadethanelerine ve eğitim-öğretim kurumlarına dokunmamış, bilakis onları koruma altına almış ve gerekli hizmetlerini görmüşlerdir. Selçuklu Sultanları, Antalya’ya yerleşen Müslüman halk için de, ihtiyâca göre çarşı, cami, mescid, medrese, tekke, zâviye ve türbeler yaptırmışlar, emirlerini ve beyleri de buna teşvik etmişlerdir. İnşâ edilen bu yapıların, kimin tarafından ve ne zaman inşâ edildiğine dâir inşâ kitâbeleri, zamanla tamirat yaptıranların tamir kitâbeleri ve binanın özelliğine göre iç veya dış kısma konulan mermer veya taşa hakedilmiş kitâbeler, Selçuklulardan günümüze kalan birinci dereceden çok kıymetli belgeleridir. Antalya şehrinin ecdadımızdan kalan tapularıdır.
Selçuklu, ilim ve irfan yüklü büyük bir medeniyettir. Bu büyük medeniyetin Antalya’daki izlerini takip etmek, silinmeye ve kaybolmaya yüz tutmuş Selçuklu mirasını gün yüzüne çıkararak yeni nesillerin dikkatlerine sunmak ve Antalya’nın bir Selçuklu şehri olduğunu belgelemek ise bize düşen vazifelerdendir. Selçuklulara ait bu büyük medeniyetin, tarihi ile alakalı bilgileri, sanatı ile alakalı özellikleri ve kültürel yapısını yazılı belgeler üzerinden tespit etme imkânı sağlayan Antalya Selçuklu dönemi kitâbeleri ise günümüze ulaşan eşsiz birer hazinedir. Antalya Selçuklu kitâbeleri üzerine yaptığımız beş yıllık çalışma ve araştırmanın meyvesi olan seri yazımızda, 97 adet kitâbeye yer verilecektir. Çalışmalarımız esnâsında ilk defa tarafımızdan ortaya çıkarılan 11 adet kitâbe ile daha önceki çalışmalarda yer verilmeyen kitâbelerde, 97 kitâbenin içerisinde yer almaktadır. Çalışmamızda, sözkonusu kitâbelerin çizimleri sanat değerleri de göz önüne alınarak hassas bir şekilde yapılmıştır. Çizimleriyle daha doğru okumanın yapıldığına inandığımız kitâbeler, konu ile alâkalı daha önce yapılmış yayınlarla karşılaştırılmış, okuma ve çeviri hataları, eksiklikler ve fazlalıklar giderilmeye çalışılmıştır.