1946 yılında keşfedilen ve Antalya’nın Yağcı Köyü sınırlarında yer alan Karain Mağarası, Antalya’daki yerleşik hayat konusunda binlerce yıl öncesinden (tahminen M.Ö. 6000-5000) izler taşımaktadır.[1] Tarihi kaynaklarda Antalya, günümüzde Kaleiçi olarak bilinen bölgede, Olbia ve Korykos adında iki köyden oluşmaktaydı.[2] Bölgeye, M.Ö. VII. yüzyılda Grekler, M.Ö. 547’de Farslılar ve M.Ö. 334’te İskender hâkim olmuştur.[3] Bergama Kralı II. Attalos (M.Ö. 159-138), çevresi, limanı, iklimi, tarıma elverişli toprakları, zengin su kaynakları ve coğrafî konumu ile her yönden câzibe merkezi olan Antalya’yı ele geçirir ve bölge de inşa ve îmâr çalışmaları yapar, Olbia ve Korykos’u birleştirir, bölgeyi şehir statüsünde tanzim eder ve bir deniz üssü kurar.[4] Adını kurucusu II. Attalos’tan alan ve Antik çağlarda Attaleai adı ile anılan Antalya, Atalia, Adalia, Ortaçağ ve Batı kaynaklarında Satalia, Arap ve Türk kaynaklarında ise Antaliyye, Adalya şeklinde geçmektedir.[5]
Bir dönem korsanların elinde kalan Antalya, M.Ö. 79 yılında Romalıların eline geçer ve M.S. 43’de Roma eyâletleri arasına katılır. Antalya’yı ziyaret eden tek Roma İmparatoru Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında Antalya’da büyük îmâr çalışmaları yapılır ve şehir tamamen muhkem surlarla çevrilir.[6]
Antalya 860 yılında Abbâsî donanma komutanı Fazl b. Karîn tarafından kısa süreli ele geçirilirse de, zaptı mümkün olmaz. Bizans tekrar şehre hâkim olur ve İmparator VI. Leon (886-912), Antalya dış kale surları önüne hendek kazdırır ve perde surları inşa eder.[7]
1077’de Alpaslan’ın Anadolu’ya girişiyle fetih hareketlerinin hızlandığı yıllarda Kutalmışoğlu Süleyman Şah (1077-1086) 1085 yılında Antalya’yı fetheder ve 1103’e kadar şehir Selçukluların idaresinde kalır. II. Haçlı seferinde (1148) Antalya haçlı askerlerine üs vazifesi görür. 1181’de II. Kılıçaslan şehri muhâsara eder ama alamaz. 1207 yılının ilk aylarında Giyâseddin Keyhüsrev (1205-1211) kaleyi kuşatır ve 5 Mart 1207’de Antalya’yı fethederek, Mübârezeddin Ertokuş’u subaşılığına/valiliğe getirir, şehre bir kadı, imam, müezzin ve hatip tayin eder. Kaleyi ve şehri onarımdan geçirir.[8]
1211 yılında şehid düşen I. Gıyâseddin Keyhusrev’in yerine tahta I. İzzeddin Keykâus geçer. I. Gıyâseddin Keyhusrev’in oğulları I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alaaddin Keykubad arasında yaşanan taht mücâdelesini fırsat bilen Antalya’daki gayr-i müslim ahâli ayaklanır. 1215 yılında, Kıbrıs’tan yardım alan Montbeliard, kara bir leke olarak tarihte yerini alan ve “bir Cuma baskını” adıyla bilinen kanlı bir katliamla şehri zapteder, Müslüman ahaliyi çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden tamamen kılıçtan geçirir ve bir kısmını yüksek kale surlarından kayaların üzerine atarak şehit eder. Durumu haber alan İzzeddin Keykâvus (1211-1220) ordusuyla Konya’dan derhal hareket ederek, 1215 yılının Aralık ayında Antalya’yı kuşatır ve 22 Ocak 1216 tarihinde şehri geri alır. İzzeddin Keykâvus, bu talihsiz katliamın tekrar yaşanmasını önlemek için, Kalekapısı’ndan başlayan ve Kırkmerdiven’de biten, sekiz burçtan oluşan iç kale surlarını inşâ ettirrir. Yaşanan talihsiz katliamı, şirkin iktidar olduğu dönemi, Antalya’yı fetih için denizden ve karadan bir aylık muhâsarada yaşanan mücâdele, cehd ve gayreti anlatan Anadolu Selçuklu Dönemi’nin en muhteşem Fetihnâme’lerini mermer taşlara yazdırarak bu surların ve burçların doğu taraflarına koydurur. Şehrin valiliğine yine Mübârezeddin Ertokuş’u tayin eder. Diğer surlar genişletilir ve yeni ilâveler yapılır, rıhtım tamir edilip, bir tersane kurulur. Antalya, Selçuklu deniz kuvvetlerinin merkezi haline getirilir, Emîrü’s-Sevâhil (Sahil Beyliği) ikâme edilir. Antalya ticaret limanı ve askeri üssü ile dönemin güçlü bir şehri olur. Güçlü bir donanmanın teşekkül etttirilmesiyle, Akdeniz sahillerinde başarılı fetih seferleri yapılarak, Antalya’ya olası bir saldırı için gerekli önlemler alınır.[9]
1220’de genç yaşında yakalandığı bir hastalık sonucu vefat eden I. İzzeddin Keykâvus’un yerine kardeşi I. Alaaddin Keykubad Selçuklu sultanı olur. I. Alaaddin Keykubad (1220-1237) dönemi Antalya îmâr faaliyetleri daha da hızlanır. Moğol zulmünden kaçarak Antalya’ya gelen Türkmenlerin yerleştirilmesi amacıyla I. Alaaddin Keykubad, 1225 yılında Kaleiçi’ne, İmâret Kapısı’ndan başlayan ve deniz kıyısında biten, 19 burçtan oluşan bir içkale inşâ eder. Gayri müslim tebaa bu surların doğu kısmına yerleştirilir. Bu dönemde, Alanya’da fethedilerek ikinci bir ticaret limanı ve askeri üs Alanya’ya inşâ edilir, tersane kurulur [10]
------
[1] Füruzan Kınal, Eski Anadolu Tarihi, Ankara, 1987, s. 9-12.
[1] Arif Müfid Mansel, İlkçağda Antalya Bölgesi, İÜEF Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları İstasyonu Yayınları No:1, İstanbul 1956, s. 3.
[1] Clemens Emin Bossch, Pamphylia Tarihine Dair Tetkikler (Çev. Sabahat Atlan), Antalya Bölgesinde Araştırmalar No:1, Ankara 1957, s. 13.
[1] Gülay Tigrel, “Alanya Yöresinde Antik Bir Liman”, Belleten, XXXIX, no:156, Ankara 1975, s. 613-628.
[1] Feridun Emecen, “Antalya”, TDVİA, c.I, s. 232-233.
[1] Mansel, s. 13.
[1] Besim Darkot, “Antalya”, MEB İslam Ansiklopedisi, c. I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1978, s. 460.