Bu yazı dizimizde Antalya’nın fethini hazırlayan sebepleri, Antalya’nın neden fethedilmesi gerektiğini, fethe kadar yaşanan hadiseleri farklı bir şekilde ele almaya çalışacağız.
Öncelikle “Fetih” ne demek? “Cihad” ne demek? kısaca değinelim.Arapça’da “açma, yol gösterme, hüküm verme, galibiyet ve zafere ulaştırma” anlamlarına gelen “fetih” kelimesinin çoğulu fütûh, fütûhâttır.
Fetih kelimesi öncelikle ve daha çok, kalbi ve aklı İslâm gerçeğine açmak, ikinci olarak da İslâm mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak anlamına gelir. Fetih kelimesinin bu yorumu Rasûlullah’ın (s.a.v.) hadis-i şeriflerinden ve Kur’ân-ı Kerîm’deki âyet-i kerîmelerden açıkça anlaşılmaktadır. Medine’nin savaşsız fethedilmesi ve İslâm’a kazandırılması hakkında Resûlullah’ın (s.a.v.), “Ülkeler ve şehirler zorla alınır; Medine ise Kur’an ile fethedilmiştir” dediği nakledilmektedir (Belâzürî, I, 6). Kelimenin mecâzî kullanımını gösteren Kur’ânî delil ise Feth sûresinin, “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik” meâlindeki ilk âyetidir. Çünkü bu âyet-i kerîme ve daha sonra gelen âyetler askerî bir zaferin ardından değil, Mekkeliler’le hicrî 6 (628) yılında yapılan Hudeybiye Antlaşması’nın arkasından inmiştir. Birçok sahâbî bu antlaşmayı kendilerini, Rasûlullâh-ı (s.a.v.) ve İslâmiyet’i küçük düşürücü mahiyette bulmuş ve bu durum onları hoşnutsuzluğa ve hatta itaatsizliğe sevketmişti. Halbuki Resûl-i Ekrem (s.a.v.), insanların Allah’ın davetine en çok barış ortamında kulak vereceğini bildiği için Mekkeliler’in önerilerini kabul etmişti. Nitekim vahiy onun bu görüşünü desteklemiş ve Hudeybiye Antlaşması’nı “feth-i mübîn” (apaçık bir fetih) olarak nitelendirmiştir.
Kur’an-ı Kerîm’in birçok yerinde fetihle birlikte ondan türeyen çeşitli kelimelerin geçtiği görülür. Bunlar arasında terimin, savaşla bir yerin İslâm hâkimiyeti altına alınmasını göstermesinin yanında hüküm ve kazâ anlamında kullanılmış olması dikkat çeker (es-Secde 32/28-29); fâtihîn de “hükmedenler” anlamını taşımaktadır (el-A‘râf 7/89). Feth sûresinin 18 ve 27. âyetlerindeki “fethan karîben” (yakın fetih) ibaresi Hudeybiye Antlaşması’ndan sonraki Hayber’in fethine, Nasr sûresinin 1 ve Hadîd sûresinin 10. âyetlerindeki “el-feth” kelimesi ise Mekke’nin fethine işaret etmektedir. Böylece Kur’ân-ı Kerîm’de fethin hem savaş hem davet ve tebliğ yoluyla gerçekleştirilebileceği açıklanmış bulunmaktadır.
Cihad ne demek?
Arapça’da “güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” mânasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefsi terbiye etme gayreti için kullanılmıştır.
Fetih, mü’minin maddî ve mânevî alanda elinden gelen bütün çabayı gösterdikten, mücâhede ve cihad ettikten sonra kendisine ve muhataplarına madde ve mânânın kapılarının açılmasıdır.
Antalya’nın Fethi’ne gelmeden önce,
628’deki Hendek Savaşı’nı
648’deki Kıbrıs’ın Fethini,
655’teki Zâtü’s-savârî Savaşını (Finike Muharebesini)
Farklı tarihlerde 15-16 defa yapılan İstanbul’un Fetih Girişimlerini
Ve 1071 Malazgirt Zaferini anlamadan Antalya’nın Fethini anlatmak yüzeysel kalacaktır.
Neden mi, yazı dizimizde birlikte görelim.