648 Kıbrıs’ın Fethi: İslam Ordusunun İlk Donanması ve Hala Sultan
Peygamberimizin (s.a.v.) kendisine teyze diye hitap etmesi ve mahremi muamelesi yapmasının sebebi, mübarek anneleri Hz. Amine ile Hala Sultan’ın (r.a.) süt kardeşi olmalarından kaynaklanırdı. Yani Hala Sultan Peygamberimizin (s.a.v.) süt teyzesidir. “Hâle” kelimesi, Arapçada “teyze” demektir. Bu yüzden, Osmanlılar Ümmü Haram’a (r.a.) ismi ile hitap etmek yerine Rasûlullah’a (s.a.v.) nisbetini ifade eden ve Arapça’dan gelen bu kelimeyi tercih etmiş ve günümüze de “Hala Sultan” olarak gelmiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v) süt teyzesine beslediği muhabbet öylesine derin ve sevgi doludur ki, Medine’ye 6 mil mesafedeki Kuba Mescidi’ni Cumartesi veya Pazartesi günleri ziyaret ettiğinde Ümmü Harâm'ın (r.a.) evinde konaklar, yemek yer, hatta çoğu zaman öğle vakti orada istirahat eder, namaz kılıp imamlık yaptığı hadis-i şeriflerdeki rivayet edilmiştir.
Ümmü Harâm’ın (r.a.) rivâyet ettiğine göre, bir defasında Resûl-i Ekrem (s.a.v.) onun evinde öğle uykusundan gülerek uyanmış. Ümmü Harâm (r.a.) niçin güldüğünü sorunca uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Ümmü Harâm (r.a.) kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş ve Rasulullah da (s.a.v.) dua etmişti. Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış, Ümmü Harâm’ın bu defa ki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul'u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermişti. Ümmü Harâm (r.a.) kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ona Akdeniz’i fethedenler arasında olduğunu söylemişti.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) muhabbet beslediği Ümmü Harâm (r.a.) birçok sefere ve savaşa katılmıştır. Bu seferlerde ve savaşlarda yaralılara yardım etmiş, erzak taşımış ve dahi birçok hizmette bulunmuştur. Huneyn ve Uhud gibi çetin savaşlarda bulunmasının yanı sıra zevci Ubade b. Sâmit (r.a.) ile birlikte İslam ordularının Suriye seferlerine de katılmıştır.
Hz. Osman döneminde Suriye Valisi Muâviye b. Ebû Süfyân ve Mısır Valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh sahil şehirlerini ve ele geçirilen toprakları korumak, Bizanslılar’ın Akdeniz’deki gücünü kırmak amacıyla deniz seferlerine çıkmak için güçlü bir donanma inşa ettiler. İslam ordularının Kıbrıs’ın fethi için ilk kez donanma seferine çıkacağını öğrendiğinde ona müjdelenen şehadete kavuşma aşkıyla zevci ile beraber İslam ordusuna katılmıştı. Bu seferde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sahabelerinden Ebû Zer el-Gıfârî (r.a.), Ebü’d-Derdâ (r.a.), Talha bin Ubeydullah (r.a.), Eyüp el-Ensâri (r.a.) gibi isimler de bulunmaktaydı. Tamamen gönüllülük esası üzerine kurulan İslam ordusu, 648 yılında Kıbrıs’ın güneydoğusunda yer alan Larnaka tarafına çıkarma yaptı.
Hala Sultan (r.a.), Kıbrıs'a ulaşıldığında gemiden indikten sonra bindiği katırdan düşerek boynunun kırılması sonucu Larnaka'da şehadete ermiştir. Şehit düştüğü yerde defnedilmiştir. Hazîresi bugün Güney Kıbrıs Rum kesiminde kalan Larnaka yakınlarındaki Tuzla'da bulunmaktadır.
Hala Sultan, toprağa düştüğü ilk andan itibaren nuru ile Akdeniz’i ve Akdeniz'e kıyısı olan tüm medeniyetleri ve şehirleri aydınlatmıştır. Kıbrıs’ın fethi, İstanbul’a uzanan hedefte aşılması gereken engellerden biriydi, tıpkı Antalya gibi.
Yazı dizimizin dördüncü bölümde Antalya’ya çok yaklaşacağımız, Finike’de Bizans’lılarla İslam orduları arasında Akdeniz’de cereyan eden Zâtüs’savârî Savaşı’nı ele alacağız.