655 Zâtü’s-savârî Savaşı: Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki hâkimiyetini sona erdiren savaş.
Gemi direklerinin çokluğundan dolayı “Zâtü’s-savârî” (savârî: gemi direkleri) adını alan savaş Arapça kaynaklarda Zü’s-savârî, Gazvetü’s-savârî olarak da kaydedilir. Hz. Osman (r.a.) döneminde Suriye Valisi Muâviye b. Ebû Süfyân ve Mısır Valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh sahil şehirlerini ve ele geçirilen toprakları korumak, Bizanslılar’ın Akdeniz’deki gücünü kırmak amacıyla deniz seferlerine çıkmak için güçlü bir donanma inşa ettiler. 648 yılında Kıbrıs’a başarılı bir sefer düzenlendi. Müslümanların Doğu Akdeniz’deki Bizans üslerine karşı yaptığı seferler ve Akdeniz’in doğu sahillerinde Müslümanların giderek güçlenmesi Bizans İmparatorluğu’nu endişelendiriyordu.
Zâtüssavârî muharebesinin hemen öncesinde Muâviye’nin İstanbul üzerine sefere hazırlanmakta olduğunu gören Trablusşamlı hıristiyan iki kardeş kendilerine katılanlarla beraber şehirde birçok kişiyi öldürüp buradaki filoyu yaktıktan sonra Bizans’a sığınmıştı
Bu süreçte Bizanslılar, Doğu Akdeniz’de müslüman Araplar’ın eline geçen yerleri tekrar kazanmak ve bölgede yeniden üstünlük kurmak amacıyla büyük hazırlıklara giriştiler. Muâviye (r.a.) güçlü bir filo oluşturmak için Mısır Valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh ile iş birliği yaptı. Kısa zamanda İskenderiye tersanesinde çok sayıda savaş gemisi inşa eden Abdullah b. Sa‘d, 200 gemiden meydana gelen Suriye ve Mısır filoları ile Akkâ’dan kuzeybatı yönünde açıldı. Donanmanın ikinci kumandanı Muâviye’nin temsilcisi Büsr b. Ebû Ertât idi. Müslüman filosu Güney Anadolu’daki Likya bölgesinde yer alan Phoenix (günümüzde Finike ve Antalya) açıklarında 500 gemiden oluşan Bizans filosu ile karşılaştı.
Müslümanların teklifi üzerine o gece herhangi bir saldırı düzenlenmedi. Savaş başlamadan Abdullah b. Sa‘d gemileri savaş düzenine soktu ve yaptığı konuşma ile askerlerini cesaretlendirdi. Bizans donanmasını bizzat İmparator II. Konstans sevk ve idare ediyordu. Savaş henüz şafak sökmeden başladı. Müslümanlar yakın mesafeden çarpışmayı tercih ederken Bizanslılar belli bir uzaklıktan savaşmak istediler. Önce oklar, mızraklar atıldı ve Bizans gemilerinin safları yarılana kadar karşılıklı olarak taşlar fırlatıldı. Bu sırada müslümanlar düşman gemilerinin teçhizatını imha etmek ve yelkenlerini kesmek için uzun kancalar kullandılar ve kendi gemileriyle Bizans gemilerini halat ve zincirlerle birbirine bağlayıp göğüs göğüse bir çarpışmaya giriştiler. Savaş öğleye doğru sona erdiğinde kaynakların bildirdiğine göre deniz dökülen kanlarla kızıla boyanmış ve gemilerin yıkılan direkleri her yeri kaplamıştı. Bu savaşta Ebü’l-Ferec İbnü’l-İbrî’nin kaydına göre Bizanslılar’dan 20.000 kişi ölmüş, müslümanlar da çok zayiat vermişti. Müslümanların kesin zaferiyle neticelenen savaşta İmparator II. Konstans, askerlerinden birinin imparator kılığına girmesi ve kendisinin onun kıyafetlerini giyip başka bir gemiye binerek kaçmasıyla esir düşmekten kurtuldu ve İstanbul’a gitti. Savaşın tarihi konusunda İslâm kaynaklarında 652 veya 655 yılları verilmektedir (Belâzürî, V, 167; Taberî, IV, 288; İbn Hubeyş, I, 379). Bizans tarihçisi Theophanes bu savaşı 6146 hilkat yılı (1 Eylül 654-31 Ağustos 655) olayları içinde anlatır.
Savaşın Müslümanların zaferi ile sonuçlanmasından sonra, İslam ordusu askerlerinden şehit düşenlerin defni ve yaralıların tedavisi için Finike’ye geçici yerleşim yapılmış, şehitler defnedilmiş, yaralılar tedai edilmiştir. Zâtü’s-savârî savaşının Hz. Osman (r.a.) döneminde olmasından dolayı, İslam ordusunun askerleri arasında çok sayıda sahabînin de bulunduğu muhakkaktır. Finike’de defnedilen şehitleri temsilen kendisini ziyaret ettiğimiz ashab-ı kiramdan Bedir Hazretleri’nin kabri bellidir ve Finike’de Bedir Hazretleri ve diğer kabirlerin bulunduğu bu kabristanlığa Araplar Mezarlığı denilmektedir.
Müslümanların Antalya kıyı sahillerine sefer düzenlediği ve Bizans donanması ile çarpıştığı ilk savaş Zâtü’s-savârî deniz savaşıdır. 648 yılında Kıbrıs’ın fethi sonrası Hz. Muaviye’nin (r.a.) İstanbul’un fethi için hazırlıklar yaptığı yıllarda vuku bulan ve Bizansın Akdeniz hâkimiyetine son veren bu savaşla, Antalya ve sonrasında İstanbul’un fethine Müslümanlar bir adım daha yaklaşmışlardır. Hedef ise, Hendek Savaşı’nda Rasûlullah’ın (s.a.v.) işaret edip müjdelediği ve komutanına ve askerlerine “ne mutlu onlara” dediği İstanbul’un fethidir.