Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın mektuplaşmalarını iki bölüme ayırmış, birinci bölümde “Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Mektuplaşmaları” başlığı altında Elmalılı’nın Diyanet İşleri Reisliği ile mektuplaşmalarına yer vermiştik. İkinci bölüme konu olan mektuplar “Elmalılı ile şahıslar arasındaki mektuplaşmalar” ve “Elmalılı ile akrabaları arasındaki mektuplaşmalar” ara başlıkları ile iki kısımda incelenecektir.
Giriş
Mektup temelde bir haberleşme aracıdır. Fakat zamanla, sadece haber taşımakla kalmamış, duygu ve düşüncelerin ifade edildiği edebî vasıtalardan biri haline gelmiştir. Bu özelliği ile mektup bir edebiyat türü olarak kabul edilmiştir. Mektubun tarihi yazının tarihi kadar eskidir. Öyle ki “yazı”dan sonra “ibtidâ” mektup vardı denilse mübâlağa edilmiş olunmaz. Zira pek çok türden önce mektubun varlığı bilinmektedir.
Mektup; şiir, hikâye, roman gibi edebiyatın aslî türlerinden sayılmamaktadır. Ancak, bütün bu türlerde mektubun bir form ve anlatım tarzı olarak kullanılması oldukça dikkat çekicidir. Bunlara mektup tarzında yazılmış, gezi yazıları, makaleler ile tenkit ve münakaşa içeren metinler de ilave edilebilir. Dolayısıyla mektubun edebiyatta bir form ve anlatım tarzı olma gibi çok önemli bir yeri vardır. Mektuplar içerdikleri özellikler ve bilgiler açısından tarihi ve kültürel belge niteliği taşımaktadırlar.
Mektup yakın döneme kadar, haberleşme, duygu ve düşünceleri ifade etme aracı olarak varlığını sürdürmüş, farklı alan ve konularda yazılan mektupları saklayıp arşivlemek âdet hâline gelmiştir. Elmalılı örneğinde olduğu gibi, arşivlenip muhafaza edilen mektuplar üzerinde araştırmacıların yaptığı çalışmalar sonucu tarihi, ilmi, edebi ve kültürel alanlar gibi birçok konuda önemli bilgiler ve belgeler ortaya çıkarılmış, söz konusu mektuplar yazıldığı dönemlerin farklı yönlerine ışık tutmuştur.
Elmalılı’nın, ilmî ve siyasî özellikleri yanında, edebiyat ve sanat alanlarındaki çalışmaları geniş bir çevreye sahip olmasına zemin hazırlamıştır. Döneminin en önemli haberleşme vâsıtası olan mektup yazma Elmalılı içinde de kaçınılmazdır. O, uzakta yaşayan ailesine, arkadaşlarına özel mektuplarının yanında, vazife aldığı resmî daireler ve idarecilerine mektuplar yazmış, cevabî mektuplar almış ve en önemlisi bu mektupları arşivlemiştir. Yazdığı mektuplardan önemli gördüklerinden bir nüsha daha yazıp arşivlemiş, kendisine gelen yazışmaların kuvvetle muhtemel hiçbirini zayi etmemiştir. Fakat Elmalılı’nın vefatından sonra metrûkâtında kendisine ait eserlerde tespit ettiğimiz eksiklikler gibi yazdığı ve kendisine yazılan mektuplardan da kayıplar olduğu tarafımızdan tespit edilmiştir. Tespit ettiğimiz mektuplar dışında da kayıpların olma ihtimali çok yüksektir. Örneğin, Elmalılı tefsir yazma işini üstlendikten sonra yoğun mektuplaşma trafiği yaşadığı Akseki ile, 1927-1934 tarihleri arasında hiç mektuplaşmadıkları görülmektedir ki, bu hâlin yedi yıl devam etme ihtimali bulunmamaktadır. Mektuplarda kullanılan yazının -bir mektup dışında- Osmanlıca olması, Latinceye geçiş sürecinin zaman aldığını veya tarafların zaten bildikleri yazının kolaylığından dolayı Osmanlıcayı tercih ettikleri izlenimini vermektedir. Ayrıca mektuplarda kullanılan hitap şekilleri ve kurulan cümleler, tarafların birbirlerine olan saygı, sevgi ve hürmetlerini gösterirken, münakaşaya varan konularda birbirlerini incitmemek için kelimeleri özenle seçtikleri görülmektedir.