Elmalılı, Akseki’nin meâl ve tefsire olan sıklıkla müdâhelelerinden ve düzeltme taleplerinden oldukça rahatsız oluyor ve aralarında tartışmalar başlıyor ve dargınlıklar meydana geliyordu. Elmalılı’nın rahatsızlıklarına ve dargınlıklarına rağmen Akseki müdahalelerine ısrarla devam ediyordu. Artık tefsirin sonlarına yaklaşılmıştı, 29 Nisan 1937 tarihli Akseki mektubunda Elmalı’ya şunları yazıyordu:
T. C.
DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ
29 / 4 / 1937
Huzûr-ı ''alîlerine
Üstâdım Muhterem, Fazîletli Efendim Hazretleri
Sıhhat u 'âfiyette dâim olmanızı Cenâb-ı Hak'tan dilerim, ilmî bir mesele üzerine yazdığım bir mektuptan dolayı bana gücendiğinizi hissediyorum. Gücenseniz (de) gücenmesenizde ben bu suâllerin arkasını bırakacak değilim. Yalnız şimdilik meşgalenize bakarak muvakkat bir zaman için bıraktım. Evvelce de arz ettiğim gibi böyle şeylere gücenmek olamaz, her ne ise onu bırakalım.
Çoktan beri meâl kısımlarını okumayı bırakmıştım, Sadece tefsîri okuyarak başka nokta-i nazaran ta'kîb ediyorum. Çünkü meâle iliştiğim yerler içinde memnun olmadığınızı anlamıştım. Tebâreke'den beri usûlüdeğştirerek arkadaşlardan biri okuyor diğerleri dinliyor. Görülen yerlere işâret konuyor. Haylice dedi-kodu da oluyor. Meâl çok yerde bir mu'ammâ gibi zor, belki aslından da zor. Hele kıyâmeâyetlerde başlı başına üst ve alt tarafı ile münâsebeti olmayan birer cümle-i vecîze gibi oluyor. Ba'zen fazla Arapça ba'zan da en ileride bir Türkçe'ye gidiliyor.
Bendeniz artık bunlara da bir şey demeyeceğim. Yalnız başka ma'nâlarîhâm ve işrâb edecek şeylerden son derece ictinâb edilmesini ve bu husûsa dikkat olunmasını tekrar ricâ edeceğim. Çünkü bu başka şeye benzemiyor.
Bir de ba'zen fazla ve a'zamiliğe gidildiği söyleniyor. Gerçi Allah yoluna da'vetin biri de bu tarîk iledir. Bir de cümleler çok uzatılıyor. Ba'zen yarım sahîfe devam ettikten sonra bir nokta geliyor. Yazı gittikçe çok selâset kesb ettiği ve 'âdetâ akıcı bir hâle geldiği halde bu uzunluk yüzünden güç kavranan yerler oluyor. "Korunucu müttakîler" gibi ta'birler de biraz tuhaf görülüyor. Ya biri, yahud diğeri ile iktifâ olunmak daha muvâfık olmaz mı? Ma'amâfîh evvelce de arz ettiğim gibi bendeniz şimdi başka cihetlere o kadar dikkat etmiyorum. Diğer cihetle bakıyorum. İnşâallah yakında bu işi hüsn-i sûretle hitâma erince hal edilmesi îcâb eden mühim meseleler için yine başınızı ağrıtır ve ba'zan öfkelendiririm. Hürmetle ellerinizden öper ve devâm-ı 'âfiyetinizi dilerim Efendim hazretleri.
Ta'zimkârınızAhmed Hamdi – İmza”
Bu mektuptan üç hafta sonra Akseki bir mektup daha yazmıştır. Konu yine meâl ve tefsirdeki düzeltmelerdir. Mektubun son kısmında ise Hârût-Mârût, İskender Seddi, Hızır ve Mûsâ, Birinci Ad Kavmi gibi meselelerin tefsirde hal edilmesinin herkes tarafından beklenildiği ve bilhassa gençlerin zihinlerini meşgul eden konuların açıklığa kavuşturulmasının umulduğu ifade edilmekte ve mektup sonunda not olarak Robert Koleji mezunu bir şahsın sorusuna yer verilmektedir:
“…Geçen ki formaların birinde "Artık bundan sonra işi kısa kesmeye mecbur oluyoruz" deniyor. Her halde âyetlertefsirsiz bırakılmamalı. Daha ziyade temas-i diniyyeden mühim meseleler hal edilmeli. Rucûm-i şeyâtîn ve cin meselelerinde bunları hal edecek kuvvetli fikr ve mutâla'alar var. Bununla beraber birâz daha mühim cihetler kalıyor. Halbuki bu tefsirden herkes pek çok şey bekliyor. İki gün evvel Vahîd Bey’in aldığı bir mektupta şu suallere tesâdüf ettik: "Acaba Hârût ve Mârût, Sedd-i İskender, Hızır ve Mûsâ, 'Âd-ı evvel .... gibi bir çok meseleler hakkında Hamdi Efendi ne söylemiştir? Bunları nasıl hal etmiştir? E'âzım-ı sûfiyye bunlar hakkında birçok şeyler söylemişler. Futûhat'ta, Kitâbu'l-İbrîz'de ne kadar güzel fikirler var. Bi't-tab' Hamdi Efendi hazretleri bunlardan ne çok istifâde etmişlerdir..."
Bunu yazmaktan maksadım bu tefsirden çok mühim şeyler beklendiğidir. Fi'l-hakîka bunların çokları yapılmıştır. Münâsebât-i sûrede iyi gözetilmiştir. Fakat ben bi'l-hassa daha fazlasını isterdim. Birçok mühim ve muhtelefün fîh ve gençlerin dimağlarını işgal eden meseleler var ki onlar tamamen hal edilivermeli idi. Gönül böyle arzu ediyor. Her ne ise, galiba tefsirde bitmişe benziyor. Bendeniz evvel ve âhir yazacaklarımı yazdım. Bu vesile ile de saygılarla ellerinizden öper ve devâm-ı 'âfiyetinizi dilerim muhterem üstadım Efendim hazretleri. Aksekili 15 / 5 /1937 İmza
Dün de evime Robert Koleji mezunlarından biri gelmiş: “Bu tefsir ile gençlere ne verebildiniz?” diye soruyor. Ben de: “Çok şeyler” dedim.