Elmalılı ile Akseki Arasındaki Mektuplaşmalar
Vazife yaptığı Şer’iyeVekâleti’nin ilgası üzerine Dârülfunûn İlâhiyat Fakültesi hadis ve hadis tarihi müderrisliğine getirilen Ahmet Hamdi Akseki, Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin isteği üzerine Nisan 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliği Hey’et-i Müşâvereâzâlığına tayin edilmişti. Akseki bu görevinde iken, Elmalılı ve Akif ile imzalanan sözleşmeye Diyanet İşleri Reisliği’ne vekâleten imza atmış, uhdesine verilen meâl ve tefsir konusunu bizzat kendisi takip etmeye başlamıştı.
Mukâvele sonrası Akseki, tefsire dâir konuları İstanbul’a geldiği zamanlarda Elmalılı ile yüzyüze görüşerek veya Ankara’da Diyanet İşleri Reisliği’nde olduğu dönemlerde mektuplar yazarak takip ediyordu. Elmalılı’da tefsir ile alâkalı konularda gelen mektuplara cevaplar veriyor veya kendisi de mektuplar yazıyor, Akseki’den cevâbî mektuplar alıyordu.
Akseki, Elmalılı’ya 1927-1940 tarihleri arasında tespit edebildiğimiz kadarıyla yirmi mektup yazmıştır. Elmalılı ise Akseki’ye beş mektup yazmıştır. Bu mektuplardan 1927 yılına ait dört mektup bulunmakta, mektuplaşmaların yoğun olduğu tarihler 1934-1940 yılları arasını göstermektedir.
Elmalılı’nın, Akseki’ye yazdığı mektuplar 33,5x20,5 cm ebatlı, çizgisiz nohûdî renkli kağıtlara rika el yazısı ile yazılmıştır. Akseki’nin yazdığı mektupların kağıtları çizgili ve çizgisiz muhtelif kağıtlardan olup, farklı renk ve ebatlardadır. Akseki mektuplarını oldukça bozuk ve zor okunan rika el yazısı ile yazmıştır.
Elmalılı ile Akseki arasındaki mektuplaşmalarda tarafların kullandıkları hitap şekilleri nahîfâne ve nâzikâne üslup taşımaktadır. Elmalılı yazdığı mektuplarda Akseki’ye hocası ve büyüğü olarak; “Taraf-ı ‘Âlîlerine, Kardaşım”, “Muhterem Fazılımız Hamdi Efendi Oğlumuz”, “Huzûr-i Fazîletlerine, Hem Gam-kisârım, hem dil-şikârım Muhterem Hamdim”, “Cenâb-ı Fâzılânelerine, Fâzıl Evlad!”, “Cenâb-ı Fazîletlerine, Muhterem Evlâd!” şeklinde hitap ederken; Akseki; “Huzûr-i Fâzılânelerine, Üstâd-ı Hakîm Efendim Hazretlerine”, “Üstâd-ı Fazâil-nihâdım Efendim Hazretleri”, “Huzûr-i ‘Âlîlerine, Üstâd-ı Muhteremim, Fazîletli Efendim Hazretleri”, “Fazîlet-penâh Efendim Hazretleri”, “Üstâd-ı Hakîm Efendim Hazretleri”, “Huzûr-i Fazîlete, Efendim Hazretleri”, “Yüksek Huzûra, Üstâd-ı Muhteremim Fazîletli Efendim Hazretleri”, “Huzûr-i ‘Âli-i FazîlânelerineÜstâd-ı Fazîlet-i Etemm Efendim Hazretleri”, “Huzûr-i Sâmî-i FazîlenâlerineÜstâd-ı Fazîletmeâbım Efendim Hazretleri”, “Yüksek Huzurlarına Üstâd-ı Hakîm, Üstâdü’l-küll, Efendim Hazretleri”, “Huzûr-i ‘Âli-i Fâzılânelerine, Pek Muhterem Üstâdım Efendim Hazretleri”, “Pek Yüksek Üstâdın Nazar-ı Tenkitlerine, Üstâd-ı Fazîlet-nihâdım Efendim Hazretleri”, “Fazîletli Hamdi Efendi Hazretlerine” şeklindeki hitap cümlelerini tercih etmektedir.
Elmalılı ile Akseki arasındaki mektuplar hitap başlığından sonra, kısaca sıhhat ve âfiyet temennîleri ve dualarla başlamakta, genellikle cevap verilen mektubun tarihi verilip, var ise gecikme sebebi açıklandıktan sonra asıl konuya geçilerek devam etmekte ve duâ ve hayır temennileri ile tamamlanıp, hicrî ve rûmî tarihler atıldıktan sonra, Elmalılı tarafından “Erenköyü’ndeKozyatağı’nda Hacı Hüseyin Paşa Köşkü’nde Münzevî Elmalılı”, “Elmalılı” şeklinde yazılıp altına imza atılırken, Aksekili tarafından “Ed-Dâî Aksekili”, “Ta’zimkârınız Aksekili” , “Duâcınız Aksekili”, birkaç tane mektubunda da sadece “Aksekili” yazılarak altına imza atılmaktadır.
Elmalı ile Akseki arasındaki mektupların ilki, Elmalılı’nın 21 Şaban 1345/24 Şubat 1927 tarihinde yazdığı mektuptur. Elmalılı’nın üçüncü cüzü geciktirme sebeplerini dile getirdiği, Akif’in Â’râf suresini de gönderdiğini ve taksit ödemelerini talep ettiğini beyan ettiği ilk mektup şöyledir:
Taraf-ı ‘âlilerine
Kardaşım:
Çok selam eder gözlerini öperim. Sizi hayli intizârda bıraktım zan ederim. Teşrifinizi müteakip Âlûsî tefsirinin birinci cildiyle Ahkâm-ı Kur’ân’dan bir cild göndermiştiniz aldım. Ahkâm-ı Kur’ân bulmuştum, diğeri çok isâbet oldu teşekkür ederim. Zan ediyorum ki çok sürmeden üçüncü cüz’ü takdim edeceğim ve cevap yazacağım. Fakat birçok mâni’alar karşısında bugüne kadar ikmâl edemedim. İşte şu dakikadadır ki bitirdim ve lehü’l-hamdtebyîza veriyorum. Bu te’hirin iki sebebi oldu birisi gerek sûre-i Bakara’nın nihâyetlerinde ve gerek sûre-i Âl-i İmrân’ınbidâyetlerinde o kadar derin ve o kadar mefâsil ve yüksek hakâik ve meârif-i ilâhiyye karşısında kaldım ki imdâd-ı İlâhîye sığınarak geceleri gündüzlere katıp uğraştım. Anlayabildiğim kadar îzah etmekten kendimi alamadım. Bu arada ise tam bir ay hastalıkla ve hastalarla uğraşmaya da mecbur kaldım. Velhâsıl üzüldüm yoruldum. ‘Âdetâbî-mecâl kaldım. Bir an evvel beş on kuruş almaya ne kadar ihtiyâcım vardı bilseniz. Kış etrafımızı çevirdi, odun kömür duman olup gitt, bakkal defterleri doldu. Zâten yok olan rengimiz soldukça soldu. Hoca renksizliğini itiraf ediyor diyecek misin bilmem? Fakat ben bununla şafaklamıştım demek istiyorum desem de olabilir. ‘Azamet-i Kur’ân beni eritti, o benim öteden beri iman edegeldiğimden daha büyük bir mu’cize olduğunu her lahzada isbat ettikçe ediyor. Sûre-i Âli İmrân’ın başı büsbütün ‘ilmî, usûl, kelâm-ı hikmet, tasavvuf, fünûn-i tabi’iyye, ictimâ’iyyeilh. her şey. Dîn-i İslâm’ın isbât-ı hakîkkati, mesele-i ‘İsâ’nın halli, neler neler, ma’a mâ fîh bu sûredeni’tibârentahşivî bir uslüp tutacaktım, yapmadım değil lâkin yine biraz taştım. Bi-havlillâhi Teâlâ bitti. Bundan sonra öyle tahmin ediyorum ki üç dört cüz bu cüz’lerden birisi kadar olmayacaktır. Bu da lüzumu olmadığından değil, ikmâlini tesri’ ihtiyacındandır. Ve ben öyle zan eyliyorum ki siz onu daha ziyâdetensib edeceksiniz. Öylesine diyorum ki yazdıklarımı fazla gibi telakki edenler olacaktır. Biraz daha yazayım Âkif’in de fikrini alalım da belki bu yaz tab’ına cevâz veririz. Burada okuduğum zevâtşâyân-ı takdir buluyorlar. Ma’a hâzâ el-hak ben ancak Kur’ân’ın hakkını düşünüyorum. Sizin de fikrinizin beyanına muntazırım. Âkifsûre-i A’râf’ı da gönderdi.
Bu mektubuma leffen bir arzuhâli de takdim ediyorum. Zât-ı ‘âlinizi tevkil ettim oraca taksitlerimi alıp bana göndermenizi ricâ ederim. Birkaç gün sonra Ramazan geliyor, sür’at-i mümkine ile irsâli tam sırasında büyük bir ‘inâyet olacaktır. Birinci ve ikinci cüzlerin taksitlerini burada almış idim. Siz bu üçüncüden başlayacaksınız.
Reis Efendi hazretlerine arz-ı ihtirâm ve rüfekâ-yımuhteremenize hürmetle selâm eylerim Efendim. 21 Şa’bân 1345 (24 Şubat 1927)
Erenköyü’nde Koz Yatağı’nda Hacı Hüseyin Paşa Köşkünde Münzevî
Elmalılı İmza