Alak sûresinde ikinci “OKU” emrinin yer aldığı üçüncü âyet-i kerimeyi okumaya çalışalım.
“İkra ve Rabbüke’l-ekrem” yani “Oku, Rabb’in sonsuz lütuf ve kerem sahibidir”Ey Habîbim! Okuduğun ve farkına vardığın, yüreğini ezen, seni bunaltan, insanlık şeref ve haysiyetini ayaklar altına alan bu konulara yıllardır çareler bulmaya çalışıyordun, ama yapayalnız, çaresiz, yardımsız ve ne yapacağını bilemez bir durumda çırpınıp duruyordun. Artık sana çareleri, çözümleri, insanlığı yaratılış ayarlarına, eşref-i mahlûkat özelliklerine kavuşturacak âyet-i kerîmeleri indireceğiz, İşte şimdi onları “OKU”. Artık ikinci bir okuma ile, Kur’ân-ı Kerîm’i OKU insanlara, Allah’ın âyetlerini tebliğ et.
Daha önce sahip olmadığın bunca nîmetleri sana bahşedecek Rabb’in, yüreğini ilim ve hikmet hazineleriyle doldurarak, seni çok daha büyük mertebelere, en yüce makâmlara çıkaracak ve sana dünya ve âhiretin huzur ve saadet kapılarını açacak. Rabbin sana ikram edecek de edecek.
Sen, sana indirdiğimiz âyetleri tebliğ et, daha önceki peygamberler gibi. Yapacağın davet ve tebliğde, seni okuduğun problemlerin çözümü konusunda karşılaşacağın her türlü sıkıntıya, engele ve zorluğa karşı Rabbin seni destekleyecek, sana yardımcı olacak, sana ilim ve irfanla ikram edecek.
Dördüncü âyet-i kerîme; “Ellezî alleme bi’l-kalem” yani “Rabbin, kalem ile öğretendir”
İnsanlığın atası ve ilk yaratılan insan olan Hz. Adem’in (a.s.) bitirdiği bir okul, aldığı bir eğitim, gördüğü bir tedrisat, diploması, icazeti yoktur. Onu bizzat Cenab-ı Hak eğitmiş ve ona meleklerin dahi bilemedikleri üstün bir ilim ve irfan bahşetmiş, her konuyu içine alan ilâhî bilgiler gönlüne ve hafızasına nakşedilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de bu konu Bakara sûresi 31 ve 32. Âyet-i kerîmelerde şöyle geçmektedir:
31. “Ve Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Adem’e eşyayı değerlendirme imkanı verdi. Varlıklar ile semboller arasında zihinsel bağ kurma yeteneği bağışladı; varlıkların niteliklerini, işlevlerini araştırıp öğrenme, eşyayı kullanma ve böylece varlıklar üzerinde tasarruf edebilme gücü verdi. Sonra onları, yani bu isimlerin karşılığı olan varlıkları meleklere göstererek:
“Eğer sözünüzde haklı iseniz, haydi bu varlıkların isimlerini ve özelliklerini bana söyleyin!” dedi. 32. Melekler: “Hâşâ!” dediler, “Seni her türlü eksiklikten, noksanlıktan tenzih ederiz! Biz, Senin bize öğrettiklerinden başka hiçbir şey bilemeyiz; her şeyi bilen sonsuz ilim ve hikmet sahibi ancak Sensin!”
Bilginin kaynağı ilâhîdir ve Ya Rabbi! Senin bize öğrettiklerinden başka bir şey bilmeyiz, bilemeyiz biz.
Hz. Adem’in (a.s.) okuma ve yazma bildiği, Bakara sûresindeki âyet-i kerîmelerden anlaşılacağı gibi, kendisine indirilen on sahife ile de anlaşılmaktadır. Zira okuma bilmeyen birisine on sahifenin indirilmesi abestir ve Allah’ın abes ile iştigalden münezzehtir, uzaktır.
Hz. Âdem’den (a.s.) son peygamber olan Hz. Muhmmed Mustafa’ya (s.a.v.) kadar insanlara gönderilen binlerce peygamber, Allah tarafından eğitilmiş ve gönderildikleri toplumların her açıdan en mükemmel kişileri olarak hazırlanmışlardır. Peygamberlere indirilen vahiylerde yazılmış, bir sonraki kuşaklara yazılı olarak aktarılagelmiştir. Bilginin aktarılması konusunda kalem, yani bilginin yazılarak kaydedilmesi en önemli husustur. İnsanlık tarihi boyunca, ilim/bilim hep yazı vasıtasıyla kaydedilmiş, muhafaza altına alınmış ve taliplileri tarafından öğrenilip geliştirilmiştir. Peygamber Efendimiz’de (s.a.v.) kendisine indirilen vahiyleri, sayıları kırk ikiyi bulan vahiy katiplerine yazdırmış, kayıt altına aldırmış ve Kur’ân-ı Kerim günümüze bu yazılı evraklar vasıtasıyla ulaşmıştır.