Rabb ve Erbâb
Dünyada selâm yurdunu kurmaları için, AllahuTeala’nınAdemoğulları’ndan taahhüt alırken Rabb kelimesiyle hitap etmesinin özel anlamı vardır. Yaratıldığında “Ben sizin Rabbi’niz değil miyim?”[1]hitabına mazhar olan insanoğlu, öldüğünde Münker-Nekir’in sorgusunda ilk olarak “Rabb’in kim?”[2] sorusu ile karşılaşmaktadır. Buradan anladığımızda şudur; insanın dünya hayatında “Rabb” kelimesinin ne anlama geldiğini bilmesi ve hayatını buna göre tanzim etmesi gerekmektedir ki taahhüdünü yerine getirebilsin. PekiRabb kelimesinin anlamı nedir?
Herşeyi sonsuz kuvveti ile idaresi altına alan, insanların idare edeni, yöneten, başa geçen, başkan, otorite sahibi, terbiye için her şeye sahip, kuvvetli ve kusursuz terbiyeci, nimet veren, Mâlik… besleyip yetiştirendir Rabb.[3]Kur’ân-ı Kerim’de 969 defa geçmektedir. Kulun Rabb’ini tanıyıp kabul etmesinin emâresi, dünya hayatında Rabbi’nin otorite ve idaresini kabul ettiği ve bu kurallar çerçevesinde dünyayı Selâm Yurdu kılma çalışmaları içerisinde hareket ettiği anlamındadır.
Allah tarafından gönderilen peygamberlere karşı çıkan ve onları yalanlayan güç ve iktidar sahipleri, hak ve hakikat davasını engellemek, çıkar, zulüm ve haksızlık üzerine kurdukları kendi düzenlerini devam ettirmek için, üstün ahlak sahibi peygamberlerle, her alanda kıyasıya mücadele edenler, onlarla savaşanlar,[4]Rabb’liğe özenen, Azap Yurdu’nun davetçileri, Selâm Yurdu’nun düşmanlarıdır erbâb. Allahu Teâlâ, rabbânîler olun[5] yani Rabb’inizin emirlerini ve nehiylerine ittibâ ederek, ilâhî adâleti tesis edip ahdinizi yerine getirin, asıl değil vekil olun (halîfe) buyurduğu halde erbâb, maddi güç ve iktidarları ile satın aldıkları din adamlarına istediklerini yaptırarak,[6] kutsal hukuk metinlerini tahrif etmişlerdir. Allah’ın hükümlerini değiştirerek, kendi koydukları hukuk kurallarını dinsel göstermek için de, din adamlarının beyânâtı ile icra edilir duruma getirmişler, Selâm Yurdu’nun aksine Azap Yurdu’nun davetçileri yani cehennem davetçileri olmuşlardır
“Onlara: "Allah'ın indirdiğine tabi olun!"dendiği zaman: "Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa, onun ardınca gideriz." diyorlar. Ya şeytan onları cehennnem azabına çağırıyor idiyse de mi onlara uyacaklar?”[7]
“Şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman kabul edin. O kendi taraftarlarını, cehennemlik olmaya dâvet eder.”[8]
Erbâb’ın bu sinsi yöntemi, seküler hukuka geçişin ilk adımını ve kaynağını oluşturan, aynı zamanda ilk seküler hukukçu olan şeytanın,[9] dostları[10] ve yeryüzündeki ins şeytanları[11] vasıtasıyla icraatına vesile teşkil etmektedir.
“Elleriyle kitap yazıp, biraz para almak için: "Bu Allah tarafındandır." diyenlerin vay haline! Vay o ellerinin yazdıklarından ötürü onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!”[12]
Allah’ın her peygamberle gönderdiği kesin yasaklardan; Fâiz, Zina, İçki, Kumar v.s. gibi toplumun ana yapı taşlarını oluşturan konular yasak olmaktan çıkarılarak, zâlim güç ve iktidar sahiplerininidârî ve ticârî menfaatlerine hizmet eder hale getirilmiş, Selâm Yurdu, Azap Yurdu’na dönüştürülmüştür.
Allah’ın otoritesini inkâr ile terör hâkim olduğunda zulüm ortaya çıkar ve azap, yani cehennem yüzünü gösterir. İnsanların ve toplumların zâlim olmaları ise, ilâhî irâdeye uymayan inanç, söz, fiil ve davranışları sebebiyledir.
“Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri, adaleti isteyip yaymak isteyenlerin canlarına kıyanları, can yakıcı bir ceza ile müjdele!”[13]
Selam Yurdu tâlipleri:
Hidâyete tâbi olurlar:
“Selâm (ve selâmet), hidâyete tâbi olanlara”[14]
Allah yolunda cihad ederler ve kimseden korkmazlar:
“Ey Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve: "Size selâm olsun." de. Onlar yakında bilecekler!”[15]
Sabrederler:
“Sabretmenize karşılık size selamlar, selâmetler! Dünya diyarının ne güzel âkıbetidir bu! ”[16]
Sâlih ameller yaparlar:
“Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun cennete!”[17]
Peygamber ahlâkıyla ahlaklanırlar ve Peygamber’e (s.a.v.) teslim olurlar:
“Biz hiç bir peygamberi, Allah’ın izni ile, kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik....” [18]
“Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey îmân edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslîmiyetle selâm verin!”[19]
Tevbe ve İstiğfâr ederler:
“Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman onlara: “Selam sizlere! ” de! Rabbiniz merhameti kendi Zatına temel bir ilke edinmiştir. Sizden kim bilmeyerek bir günah işler de sonra ardından tövbe eder ve halini düzeltirse Onun da gafur ve rahîm (çok affedici ve merhametli) olduğunu bilmelidir.”[20]
Allah’a hamd ve tesbih ile duâ ederler:
“Onların orada duaları; “Sübhansın Allah'ım! Her türlü noksandan münezzeh ve yücesin! ”, birbirlerine iyi dilek ve temennileri ise hep “selam! ” dır. Duaları “El-hamdülillahiRabbi'l-âlemin” “Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. ” diye sona erer.”[21]
Canlarını tatlılıkla ve meleklerin selâmı ile teslim ederler:
“Onlar ki melekler canlarını tatlılıkla alırlar: “Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun cennete! ” derler.” [22]
Ebedî kalmak üzere selâmetle Cennet’e girerler:
“Rab'lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevkolunurlar. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri “Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya! ” derler.”[23]