Çoğu insanın bir birey olduğunu hissetmeye başladığı bir an vardır. Olgunluğun ilk sancıları bu şekilde başlar, bir şeyler başarmak için kendimizi hırpalar dururuz. Özellike ‘bu yaşımdan sonra’ demek insanı bir anda zehirler, halbuki insan sağlığı yerinde olduktan sonra isteyip yapamayacağı çok az şey vardır. En genel örnek kendimizden yaşça büyük insanlarla aynı sıralarda üniversite okuyabilmektir. Eğlenmek, gezmek, bir şeyler deneyimlemek için asla ve asla geç değildir. Bunun yanı sıra geç kalmışlık hissinin farklı türleri neredeyse sınırsızdır, işte tam bu noktada insan iradesine sahip çıkarsa her işin bir başlangıca ihtiyaç duyduğuna ikna olabilir.
Çevremizde hepimizin işittiği kalıp cümleler mutlaka var. Duyduğunuza emin olduğum; yaşım geçti evde kaldım, benim yaşımdakilerin çocuğu var, elimde bir işim yok, benim yaşımdakilerin evi arabası var vb. cümlelerdir. Hepsinden önce herkesin farklı bir hayatı olduğunu hepimiz iyi biliyoruz aslında ancak bunu kabullenmek bazen uzun zaman alıyor. Fırsatlar hayatın her yerinde olabilir mesele geç kaldığımızı düşündüğümüz şeyler için gerekli gayreti gösterdikten sonra olmadığına üzülmek yerine, olacağı güne kendimizi hazırlamaktır. İnsan hayatı öğrenirken bir yarışın içindeymiş gibi gelir, aslında yarıştığımız tek kişi kendimiz olmalıyız. Nasıl daha iyi yaparım, nasıl kendimi geliştirebilirim diye çabalamak daha önemlidir çünkü eninde sonunda birey kendine muhtaçtır. Hayat bir yarış değil ve bizlerde yarışçı değiliz.
Her yaşın ve herkesin bir zamanı vardır, bir an önce olmasındansa tam anlamıyla olması hepimiz için iyidir. Kimileri aşkı hayatın ortasında yaşlıyken bulur, kimisi parayı 18’inde kazanır, kimileri de okulunu 40’ında bitirir. Yapamadım, olmayacak, benden geçti gibi söylemleri hayatımızdan çıkarmalıyız sadece.Kendimizi strese sokmadan bu örnekleri ilham alıp zamanımızı beklemek ve sağlığımızı korumak iyi olacaktır. Özetlemek gerekirse; Hepimiz aynı durakta bindik bu trene, farklı duraklarda ineceğiz.