İnsan yaratılışı gereği hassas bir yapıya sahiptir, bu nedenle herhangi bir günde herhangi bir olayda kolayca başımıza bir şey gelebilir. Gün içinde yaşanacak alelade bir durum bile hayatımıza dönüşü olmayan zararlar verebilir, olasılıklar hep vardır. Fakat ülke gündemini ele aldığımızda insan canının bizim ülkemizde daha az kıymeti olduğunu gözle görebilir, her gün okuduğumuz veya izlediğimiz haberlerle de doğrulayabiliriz. Bununla ilgili yüzdesel bir oran veremesek bile en azından çoğunuz benimle aynı fikirdesinizdir. Sosyal medya platformları üzerinden kayıtları paylaşılan kazalar, ellerinde silahla gezen ‘çocuklar’, trafikte geçirilen cinnetler her zaman anlık bir hayati risk içindeyiz. Evden çıkmaya korkar hale gelmiş bir toplum, yaşanılan dönemin psikolojik hastalıklarının (anksiyete, asosyallik vb.) artmasına da neden oluyor.
Son günlerde karşımıza çıkan olayları ele alacak olursak ihmaller ve kurallara uymayan şahıslar nedeniyle birçok vatandaş körü körüne hayata gözlerini yumdu. Otelde kafasına baca düşmesi, kaldırımda yürürken arabayla ezilmek, yaya geçidinde son sürat çarpılmak, otobanda trafiği beklemeden motorcunun önüne atlamak gibi birçok nedenden insanlar hayatlarını kaybetti. Bu ve benzeri olayları gördüğünde insan durup bir düşünmeye başlıyor.
Sırada ne var?
Ne kadar güvendeyim?
Kaza ve ihmaller dışında herhangi bir silahlanmış ve çeteleşmiş kişilerin çatışmaları arasında da bulabiliriz kendimizi. En yakın örnek İstanbul’da Şehit olan Polisimiz Şeyda Yılmaz’ın vefatıdır. Polisin silahını alıp yine polise doğrultacak hatta öldürecek ayarda bir anlayış hüküm sürüyor.
Bu ihmaller, silahlanmalar ve arsız çeteleşmelerin önüne geçebilmek için ağır yaptırımlar uygulanması gerektiği hakkında birçoğumuz hemfikiriz. Caydırıcı cezalar uygulanmadıkça, emniyet ve güvenlik güçlerine saldıranlara bile sert müdahaleler yapılmadıkça bunları yaşamaya devam edeceğiz. Akabinde ceza yazmak dışında tutuklamaların yapılmadığı, binalarda ve inşaatlardaki denetimlerin sıkılaşmadığı bu dönemde bu olanların önüne geçmekte kuvvetle muhtemel imkansızdır. Devletin birçok kademesinde tanıdıklarıyla iş yapan ve mafyacılık oynayanlara yol verilmemeli, denetimler rüşvetsiz usulünce uygulanmalıdır. Aksi takdirde biz vatandaşlar olarak bu endişeli ve paranoyak tavırlarımızda haklıyız. Can güvenliğinin ayaklar altına alındığı bu dönemde gerçekten hayatımız tehlikede.