Bugünlerde muazzam bir kalabalığın içerisinde yaşıyoruz veya yaşamaya çalışıyoruz. Özellikle betonlara hapsolmuş doğamızda yani şehrin göbeğinde telaş içinde ilerliyoruz. Dünya nüfusunun giderek artması, insanların ihtiyaçlarının katlanarak çoğalması ve iş ihtiyacı duyan insanların şehirlere göç etmesinden dolayı şehirler dayanılmaz bir kalabalığa maruz kalıyor.
Herkes başka bir düşünceye sahip yaşıyor.
Amacımız ne?
Nereye varmak istiyoruz?
Her gün gördüğümüz binlerce yüz gibi biz de bir hayali kovalıyoruz anladığım kadarıyla. Tanımadan, birçoğuna dokunmadan yaşadığımız bu hayatta bu kalabalığa nasıl ayak uydurabiliriz? Bunu başarmak zor görünse de yapılması gereken şeyler var. Yüksek tahammül seviyesine sahip olmalı ve bazı ince çizgilerimizden vazgeçmeliyiz. Özene, düzene ihtiyaç duyan bu sistemde aykırı olmak kişiye özgür hissettirse de uzun vadede kişiye zararı dokunan bir şey aykırı yaşamak. En iyisiyse kişilerin birbirinin özel alanına girmeden bu ipin üzerinde beraber yürüyebilmesidir.
Başka başka insanlara çarparak eğleniyor, geziyor ve anı yakalamaya çalışıyoruz. Kalabalığa alışmak için gürültüye de alışmak gerekiyor, tanımadığın yüzlere bakarak, günün sonunda sayısız fikre saygı duyarak iç içe yaşamak bira zaman alır. ‘Kalabalıkta yaşamaya hiç alışkın olmayan birisi ne yapabilir?’ sorusuna verilecek en iyi cevapsa empatidir. Kalabalıkta yaşamak için her insanın farklı bir durum veya telaş içinde olduğunu görüp kendini onun yerine koymaktan geçer. Gürültüye, telaşa, strese alışabilirsiniz ama empati yapmadan sabırlı davranamaz ve bu şehrin sokaklarında ve kalabalığında kendinize yer edinemezsiniz.
Fiziksel olarak kaybolduğunuzda bir dönüş yolu bulabilirsiniz fakat zihinsel olarak kaybolursanız dönüş yolunu bulmak zor olacaktır. O yüzden yaşamın içinde ve insanlarla iletişim halinde olmak kıymetlidir, kalabalığı dinlemek bazen bir şeyler öğretir bizlere tecrübeler katar bazen de yorduğunu itiraf etmek gerekir. Bu yorgunluğu da kendinize vakit ayırarak hobiler edinerek atlatmanız gereklidir. Sonuç olarak kalabalığa karışıp kendinize bir yer bulmak şehrin ahengine ayak uydurmak bir süreçtir. İletişimden kopmadan, hayattan soyutlanmadan yaşamak alıştıktan sonra sizlere iyi gelecektir.