Uğultulu ve rahatsız edici makinenin dişlileri kaç zamandır hiç durmadan dönüyordu...
Sırasını bekleyen çocuk; ileride ne olacağı, nasıl düşüneceği, nasıl giyineceği, nasıl yaşayacağıyla ilgili insanı şekillendiren ,bu en büyük fabrikanın içinde bulmuştu kendini...
Arkasına dönüp baktığında kendisi gibi bir çok insanın da ayrı ayrı bölümlerde sıraya girdiğini görmüştü...
Herkes ileride olmak istediği bölüme doğru gitme hakkına sahipti...
Çocuk birden korktu ve sıradan kaçıp merdivenlere doğru koştu, ikinci kattan olup biten her şeyi gizlice izlemeye başladı...
İnsanlar onlara sunulan bölümlerin önünü olabildiğince doldurmuşlardı, bir yandan sıra kavgaları çıkıyor, hayır ben önce geldim diyen bir kadın adama var gücüyle bağırıyordu, diğer bölmeler bir diğerine karışmasın diye çelikten korkuluklarla birbirinden ayrılmışlardı ancak birbirlerini görebiliyorlardı...
Bir siren sesi duyuldu, Fabrika yeniden çalışmaya başlıyordu...
İnsanlar bölümlere alınmaya başlamıştı...
Bölümlerden bir tanesi, “Dünyanın en mutlu ve başarılı insanı” olarak adlandırılmıştı...
Bir adam bölüme alındı, yukarıdan gelen bir miğfer adamın başına geçirildi, Bu miğfer adama Hırs ve ihtiras yüklüyordu, adam birden kahkahalar atmaya başladı, evet hepsinin sahibi olacağım, en iyi ben olacağım sesleri yükseliyordu, sonra miğfer adamdan ayrıldı...
Bölümüm ikinci aşamasına doğru yol aldı adam, burası “Yapman Gerekenler ” aşamasıydı, adama bir kulaklık takıldı, Dedikodu, Aşağılama Teknikleri, Yalan söyleme, Kıskançlık , Ayak kaydırma gibi olgular adama yüklendi...
Daha sonra “En güzel ve En Yakışıklı ” aşamasına geçti adam...
Burada adama 80 lerden beri insanın görsellik algılarının değiştirildiği süreci anlatan bir gözlük takıldı...
Giyim tarzları, teşhir, markalarla birlikte davranış şekilleri, nerde ciddi nerde neşeli olması gerektiği, hangi dizileri izleyip neyin peşinden koşması gerektiği, retinalarından beynin Sebral Korteksine işlendi...
Çıkış bölümüne yaklaşıldı, eline bir alet verildi adamın , bu barkotlamaya yarayan alet onun hiç yanından ayıramayacağı programlarla doluydu, asla kapanmaması gereken bir aletti bu, Adam barkotunu aldı ve bekleme salonuna alındı...
Sırayla gerekli işlemlerden geçen herkes bu odaya alınıyordu...
Kimisi sanat alanında, kimisi edebiyat alanında ,kimisi iş hayatında en başarılı ve en hırslı insanlar haline
gelerek bekleme salonunda yerlerini aldılar...
Barkotlama işlemi bitince bekleme odasından kaynaşma bölümüne geçildi...
Burası barkot sahibi herkesin kaynaşacağı ve donatıldıkları özellikleri birbirlerine karşı nasıl kullandıklarını öğrenecekleri bir alandı...
Heryer gerçek dünyayla eş bir yanılsama stüdyosu gibi kurgulanmıştı...
Bir an kendilerini dünyada zannettiler...
Şimdi sarılın diye bir komut geldi...
Gülerek ve sevgi sözcükleriyle birbirlerine sarıldılar...
Sonra ;şimdi aşık olun komutu geldi...
Birbirlerine belirlenen kriterlere göre aşık oldular...
Şimdi birbirinizi değiştirin ve tüketin komutu geldi..
Birbirlerini tüketip hemen yeniden aşık oldular...
Şimdi satın alın komutu geldi, çil yavrusu gibi alış veriş yapmaya koşturdular...
Aldılar, aldılar hep aldılar...
Şimdi aldıklarınızı gösterin komutu geldi...
Ellerindeki barkot sayacından, aldıklarını başka barkot araçlarına göndererek ne aldıklarını gösterdiler...
Şimdi daha iyisini alın ve yarışın komutu geldi...
Yarıştılar...
Sonra yine bir Siren sesi duyuldu...
Eğitim sone ermiştir...
Artık Hayata hazırsınız...
Haydi saldırın...
Fabrikanın kapıları açıldı...
Güneş yeni doğmuştu, hava ne sıcak ne de soğuktu..Gökyüzünde akşam mı sabah mı bir ara kimse anlamadı...Kızıl bir sabahla kızıl bir akşamın beraberliğinden zaman kavramı kaybolmuştu...
Ellerindeki barkotlarla dünyaya salındılar...
Küçük çocuğu kimse görmemişti, korkudan bir çınar ağacının tepesine kaçmıştı çocuk...
Burada Uykuya daldı...
Rüyasında bir yelkenliye binmiş, uçsuz bucaksız maviler üzerinde salınıyordu...Martılar geçiyordu başının üzerinden, yunuslar tekneyle yüzüyor ama tekneyi geçmiyordu...
Sonra birden uyandı;
Uzakta mantara benzeyen bir alev yığını gördü...
Bir an kafasını sıcağa döndü...
Sonra külü havaya savruldu...