Çocukluğum hakkında anneme sorduğum zaman yaramaz ve ele avuca sığmaz bir çocuk olduğumu söyler hep, hani şu vardır ya mahalle bakkalının un çuvalını delen, evde tek başına kaldığında elektriğe merak salıp evin sigortalarını attırana kadar kendince buluşlar yapmaya çalışan çocuklar,;
Enrico Macias şarkılarını daha romantik bir atmosferde dinlemek uğruna,ampülleri sulu boya ile boyayıp onlarca duyu bir tek elektrik prizine bağlayıp evin sigortalarını attırmışlığım vardır mesela...
Evde vinç yapmak için Elektrik motorunu çıkarıp bozduğum aletler de az değildir ve Annem aletlerin motorlarını sökme konusunda ne derse haklıdır...
Anneme ziyarete gittiğimde hala salonun alt dolaplarını karıştırma huyumdan vazgeçtiğimi de söyleyemem...
Benim yaramazlıklarım böyle yaramazlıklardı hep...
Birşeyi ya da birşeyleri başka bir şeye dönüştürmek için özellikle kendi kendime kaldığım zamanlarda yeni birşeyler üretmeye kurulu yalnızlıklardı.
O zamanlar bir de küçük araba kolleksiyonum vardı.
Hediye gelen ve farları büyük olan arabaların bagajına kalem pili koyar, PTT görevlilerinin mahalledeki telefon şebekesini tamir ettiği günler yerlere saçılan ince kabloları sinsice takip eder,onlar gidince bu kabloları gizlice eve götürüp arabalarıma far yapardım.
Hatırlayan var mı bilmiyorum rengarenk ve incecik kablolardı bunlar.
Teknisyenin şebeke kutusunu tamir etme şekline ve bir sonraki şebeke kutusu tamirinde bu kabloların işine yarama ya da yaramama ihtimaline göre geride bırakacağı artık kabloların uzunluğu ,benim küçük dünyamın büyük köprülerine dönüşürdü aslında...
Bir de akvaryumum vardı, içindeki balıklara oksijen motorundan çıkan hava kesilmeden balıklara nasıl daha güzel ve özgür bir hayat sunabilirdim diye düşünürdüm.
Mesela balık akvaryuma bağlı bir cam kanal yardımıyla canı sıkılınca akvaryumdan çıkacak, gezecek, yandaki akvaryuma geçecek, biraz orda takılacak istediği zaman da geri dönecekti.
İki akvaryum arasında böyle bir kanal yapabilirliydim.
O zamanlar akvaryum motoru çok bulunan birşey değildi yaşadığımız yerde, ancak şehirde bulunurdu böyle şeyler...
İşte böyle heyecan dolu bir çocukluk yaşadım... Biliyorum evdeki bir çok şeyi bozdum...
Ama itiraf edeyim çok sıkılıyordum...
Önüme dizilen plastik fasulyelerden şekil yapmam isteniyordu.Fasulyeleri dizip dizip sonra bir vuruyordum hepsi yere savruluyordu.