Hırçınsa deniz ve rüzgar, durur karşında dik ama asil tavrıyla efe gibi,
fakat sakin ve dalgasız maviye karşı, hep bir beyefendi...
Antalya’nın Beyi !
Beyler gibi yaslanır bulutlar,
Yamaçlarına Beydağları’nın,
Zirvesine oturur çoğu zaman ak ve mavi
Portakal çiçeği gibi özgün ve sadedir,
Kimi zaman Akdeniz gibi hırçın gri, kızıl bulutlar,
Kimi zaman kar, kış, kıyamet dolaşır,
Zirvelerinde Beydağları’nın...
Kış gelir; beyaz örtülü konuğunu ağırlar sevgiyle,
Lakin yeşildir her dem taşı, toprağı, kayası; kışa inat!
Bahar gelir; neşelidir, heyecanlı bir küçük çocuk gibi,
Lale sümbül döker yollarına,
Yetmez! zirveleriyle, yaylalarıyla
Gece gündüz çizer siluetini güzel Antalya’nın…
Ve fakat başı gökte olsa da gözü hep engindedir,
Ve atar geçer imzasını her mevsim,
Sevdalısı olduğu güzel Antalya’ya, Beydağları...
Yaz gelir; su gibi aziz olur,
Ulaşır çağlayanları ve çaylarıyla, susamış gönüllere
Çatlayan el ve dudaklara ilaç misali...
Güz gelir hüzün çöker üstüne
Kızarır bulutları, dalları, yaprakları,
Al, al olur yanakları...
Hırçınsa deniz ve rüzgar,
Durur karşında dik ama asil tavrıyla efe gibi,
Fakat sakin ve dalgasız maviye karşı, hep bir beyefendi...
En güzelisin sen Akdeniz’in,
Sevgilisisin sen Antalya’nın Bey'im…
Bulutları, ışık hüzmelerini kıran, dağıtan, uçuran, savuran
Ve sonra mavide ve yeşilde, denizde ve gökte,
Sevgide ve barışta buluşturan asil tavrınla,
Tüm evreni, küreyi, insanlığı selamlar,
Kucaklar, sarar sarmalarsın
Bilmem kaç tanedir, yüce kollarınla...
Orhan Özçatalbaş,
11 Ocak 2015, Antalya