Tüm dünyada yeşili korumak ve geliştirmenin öneminin farkında olan ve yeşile gönül vermiş sivil toplum kuruluşları yeşili korumak yönünde olağanüstü gayret içerisindeler.
Özellikle kent içinde yeşille karşılaşmak, yeni kuşakların yeşile olan yakınlıklarını ve duyarlılıklarını geliştirmek bakımından anlamlıdır.
Hatırlıyorum, Almanya’da bulunduğum bir kentin tanıtım kataloğunda “Kent merkezinden beş dakika yürüdüğünüzde ORMANIN içinde olursunuz.“, diyordu.
Bu kentte bulunduğum bir dönemde bu iddiayı test etmek istedim, yaya olarak denedim ve beş dakika sonra; gün ışığının giremediği sık ve yüksek ağaçlarla kaplı bir ormanın içinde kendimi buldum. İçerisinde ise düzenli bisiklet yolları, yürüyüş yolları, oturma ve çocuk oyun alanları yer alıyordu…
Ve işte bu! “KENT ORMANI KENTİN İÇİNDE OLMALI“ı tezini destekleyen müthiş bir örnek diye, söylendiğimi hatırlıyorum…
Bu arada bizdeki kent ormanları diye isimlendirilen plantasyonları düşündüm. Onlara kent merkezinden bırakın beşi, yürüyerek ellibeş dakikada bile ulaşmak zordu…
O halde bunlar kent ormanı değil, olsa olsa “kent sınırı veya kent dışı ormanlarıydı.“
Kent Ormanları gelişmiş dünyanın gelişmiş kentlerinin vazgeçemeyeceği doğal zenginlikler arasındadır ve çağdaş kentlerin “OLMAZSA OLMAZLARI“dır…
O halde bizim kentlerimizde de 5 değilse de 15, bilemediniz 30 dakikalık bir yürüyüşle doğal bir ormana ulaşmak yönünde bir planlama yapmak gerekli değil midir?