Su; sıfır santigrad derecede donar!
Pekala bitki, yani “yeşil“ kaç derecede donar?
Bir kaç yıl önce kaleme aldığımız yazımıza da yukarıdaki ifadelerle başlamıştım ve “Mutlaka sıfırın altında, denildiğini duyar gibiyim!“ diye devam etmiştim…
Evet! normal şartlar altında açıkta veya bitki içinde bulunan su; sıfır santigrad derecede donar! Tabii donmayla birlikte bitki içinde yer alan suyun yani bitki özsuyunun iletim kanallarındaki yaşamsal hareketi durduğunda yaşam sona erer… Buna göre bitkilerin geneli “yeşil“ kavramıyla ifade edildiğinde; “yeşili dondurmak“ olumlu bakılacak bir durum değildir. Çünkü donan her yeşil; doğadan ayrılan bir “oksijen üretim fabrikasının“ yok olması demektir.
O halde; doğrudan sözcük anlamıyla bakıldığında “yeşili dondurmak“ demek; yeşil örtünün kaybolması, oksijen üretiminin azalması demek oluyor. Böyle bir durumun gerçekleşmesi ise kesinlikle arzu edilecek bir durumu ifade etmiyor. Çünkü yeşili korumak, yeşil örtüyü muhafaza etmek ve sürdürülebilir gelişimini sağlamak tüm insanlığın görevidir, görevi olmalıdır.
Buna göre; yazının konusu yeşilin fiziksel olarak donmasını ele almaktan ziyade, yukarıda ifade edildiğinden farklı bir anlamı taşıyor. Buna göre “yeşili dondurmak“ kavramsal olarak “yeşili yok etmek“ anlamına gelmiyor. Tam tersine her nerede bitki örtüsü varsa; o yeşil örtüyü olduğu gibi korumayı ve geliştirmeyi ifade ediyor.
Bu nedenle bu yazı; önemli bir isteği, arzuyu ve ideali konu olarak ele alıyor ve dolayısıyla bu yönüyle iddialı bir yazı olmayı hedefliyor. Ya da biz öyle olmasını istiyoruz.
ÇALIŞMA YÖNTEMİ; süreci bir yatay kesit analizi yaklaşımıyla ve bugünkü tarih itibariyle ele alıyor ve yukarıdan bir fotoğraf çekerek başlatıyoruz. Fotoğrafta görünen yeşil alanları donduruyoruz, sabitliyoruz ve böylece korumaya alıyoruz… Ve biz bu çalışma veya toplumsal projeyi kısaca “YEŞİLİ DONDURALIM“ diye ifade ediyoruz.
Yeşil ve Kent Ormanı
Tüm dünyada yeşili korumak ve geliştirmenin öneminin farkında olan ve yeşile gönül vermiş sivil toplum kuruluşları yeşili korumak yönünde olağanüstü gayret içerisindeler.
Özellikle kent içinde yeşille karşılaşmak, yeni kuşakların yeşile olan yakınlıklarını ve duyarlılıklarını geliştirmek bakımından anlamlıdır.
Hatırlıyorum, Almanya’da bir kentin tanıtım kataloğunda “Kent merkezinden beş dakika yürüdüğünüzde kendinizi bir ORMANIN içinde bulursunuz.“, diyordu. Söz konusu kentte bulunduğum bir dönemde bu iddiayı test etmek istedim ve yaya olarak denedim. Hakikaten beş dakika sonra; gün ışığının giremediği sık ve yüksek ağaçlarla kaplı bir ormanın içinde kendimi buldum. İçerisinde ise düzenli bisiklet yolları, yürüyüş yolları, oturma ve çocuk oyun alanları yer alıyordu…
Ve işte bu! “KENT ORMANI KENTİN İÇİNDE OLMALI“ı tezini destekleyen müthiş bir örnek diye, söylendiğimi hatırlıyorum…
Bu arada bazı örnekler olsa da; genel olarak bizdeki kent ormanları diye isimlendirilen plantasyonları düşündüm. Onlara kent merkezinden bırakın beşi, yürüyerek ellibeş dakikada bile ulaşmak zordu…
O halde bunlar kent ormanı değil, olsa olsa “kent sınırı veya kent dışı ormanlarıydı.“
Özellikle günümüzde Kent Ormanları gelişmiş dünyanın gelişmiş kentlerinin vazgeçemeyeceği doğal zenginlikler arasındadır ve çağdaş kentlerin “OLMAZSA OLMAZLARI“ durumundadır…
O halde bizim kentlerimizde de 5 değilse de 15, bilemediniz 30 dakikalık bir yürüyüşle ormana ulaşmak yönünde bir planlama yapmak gerekli değil midir? sorusunun cevabını bulmak gerekiyor.
Beton Toprak Yutar !
Burada özellikle başta İstanbul Atatürk Havalimanı olmak üzere kent içinde kalmış ve kent dışına taşınmak durumunda olan kamu tesislerinin, stadyumların ve diğer alanların Kent Parkı (Millet Bahçesi) haline dönüştürülmesinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu yeri gelmişken belirtmek gerekir.
Tabi ki kent merkezinde hala yeşil dokuyu koruyan bazı kentlerimiz olduğunu biliyoruz Doğal olarak bunların “yeşili betona kaptıran“ kentlere göre, çok ama çok şanslı oldukları kesin. Ve aslında bugün; yeşili koruyamayan ve “yeşili betona teslim etmiş“ olan kentler ise aslında tahmin edilemeyecek kadar zor ve kötü durumdadırlar… Ve ne yazık ki yeşili koruyanlara göre; koruyamayanların yapmaları gereken çok iş, almaları gereken çok yol var…
Geçmişte kent içinde ve sınırında ormanlar bulunuyorken, yani kentlerimiz geniş yeşil alanlara sahipken; yerleşim alanlarının genişlemesi ve yanlış kentleşme ile “BETON TOPRAK YUTAR!“ tezi ne yazık ki güncele hakim olmuştur.
Bir örnek olarak; son yıllarda önemli yeşillendirme/ağaçlandırma çalışmaları olmasına rağmen Antalya’ya yukarıdan bakıldığında bugüne kadar kent içindeki tarım toprakları ve yeşil alanların nasıl beton tarafından yutulduğu ve insafsızca yok edildiği net olarak görülebiliyor.
Hatta hemen her dönemde betonun yeşili yutmak için hazırlandığı pek çok kez görüldü.Tabii söz konusu yeşil/canlı alanlar betona karşı güçsüz kalmak üzere olmanın getirdiği ruh haliyle adeta gözyaşı döküyor... Ve gözyaşları Düden olup denize dökülüyor…
Bu kapsamda ne yazıkki geçmişte betonun toprak yutma işlevi, tarım topraklarını tehdit etme durumu kent plancıları ve yerel yönetimler tarafından çok güçlü olarak farkedilememiş olsa da; artık fark edilmektedir. Bunun bertaraf edilmesi için akılcı ve sürdürülebilir yaklaşımlarla örülmüş uygulamalara geçmek gerekiyor!
Antalya Örneği
Genel olarak kentlerimizde benzer özellikler taşıyan kentsel planlama stratejileri yeşili korumayı amaçlasa da bu amaca ulaşmakta farklı zorluklar ve engeller söz konusudur. Yazının bu bölümünde konu bu çerçevede ele alınmıştır.
Kısaca bu bölümde; hangi yerleşim yeri için yeşili dondurmak konusu ele alınmak isteniyorsa (örnek olarak alınan Antalya yerine o kentin adı yazıldığında) O kent için öne çıkan görüşler benzerlik gösteriyor.
Buna göre konuyu Antalya örneğiyle şekillendirdiğimizde kent içinde hala yeşili korumak ve geliştirmek yönünde Antalya’nın hala şansının devam ettiği görülmektedir ki; bu mutluluk vericidir.
Ancak bu şansın ne kadar daha sürdürülebileceği konusunda ise belirsizlik, hatta yeşilin kaybedilmesi yönünde çeşitli rizikolar olduğu görülmektedir. Bu gidiş ise doğal olarak; tüm Antalyalıları ve doğayla barışık, doğal kaynakların korunması ve gelecek kuşakların refahı üzerine kaygı duyan ve bu değerler üzerine titreyen tüm vatanseverleri kaygılandırmaktadır, dahası kaygılandırmalıdır…
Antalya Keşif Gezileri
Zaman zaman Antalya’yı keşfetmet için yaptığımız gezileri ve çektiğimiz fotoğrafları düşünerek bunları gözden geçirdiğimizde (veya “google map“ ten Antalya’ya yukarıdan baktığımızda) Antalya’nın korunması gerekli yeşil alanlarını veya ormanlık alanlarını daha da açık görmek mümkün oluyor. Böyle bir bakışla Antalya’ya yukarıdan bakıldığında aşağıda özetlenen olumlu ve olumsuz yargı ve kaygıların oluştuğunu belitrmek gerekiyor. Buna göre;
1- Antalya kent merkez bölgelerinde hala küçümsenemeyecek genişlikte yeşil alanlar, ağaçlarla kaplı vardı, bu çok önemliydi. Sevindim.
2- Bu alanların önemli bölümü bakımsızdı ve bakımsız olarak hayatiyetlerini devam ettirseler de “betonun yeşili yutma olasılığı vardı”. Kaygılandım.
3- Yine bu alanlar kentleşmenin baskısı, betonun tehditi altında stres içindeydi ve betonun toprak yutmak için sabırsızlandığı, anlaşılıyordu. Ürperdim.
4- Ve bu alanların Antalya Kentinin en önemli zenginliği olduğunu düşünen ve ilgilenmesini beklediğimiz ve çok önemsediğimiz özellikle sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ise; ne yazık ki “yeşili dondurmak yönünde inisiyatif almak için” ortada yoktular… Üzüldüm, ümitsizliğe kapıldım.
Ve aslında ümitsizliklerin yeniden umuda dönüşmesi için bu yazıyı kaleme almaya karar verdiğimde; “ANTALYA’DA YEŞİLİ DONDURALIM!”, yani “YEŞİLİ YERİNDE KORUYALIM” mesajımı, bir kez de bu şekilde kamuoyuyla paylaşmak istemiştim. Dolayısıyla bu yazı; bir bakıma toplumsal görev olarak kabul ettiğimiz ve sorumluluk duyduğumuz bu konudaki önerilerimizi toplumla paylaşmak kaygısının sonucu olarak ortaya çıktı, denilebilir.
“YEŞİLİ DONDURALIM KAMPANYASI”
Bazı etkinliklerin başarıya ulaşmasında kampanyalar önemli işlev görmektedir. Bu nedenle kentlerimizde mevcut yeşil alanları ve doğal kaynakları korumanın bir hareket haline dönüşmesi ve toplumsal talep olarak ortaya çıkabilmesi için “Yeşili Donduralım Kampanyası” başlatmanın uygun olacağı söylenebilir.
Ve bu kampanya kapsamında neler yapılmalı konusunun son derece önemli olduğunu dikkate almak gereklidir. Bunlardan bazıları şöyle olabilir ve tabi ki yapılacak tartışmalarla bunu daha da geliştirmek mümkün olabilecektir.
Bunlar;
1- Kent içi ve çevresindeki ağaç varlığı ve yeşil alanların envanteri çıkarılmalı ve saptanmalı (ki bu yapılmıştır).
2- Mülkiyet devlete/kamuya aitse, bu yeşil alanlar derhal özel olarak korumaya alınmalı ve buralarda “YEŞİL mevcut durumuyla ve varlığıyla DONDURULMALI”.
3- Bu alanların mülkiyet durumu incelenmeli ve kamu yararı çerçevesinde tartışılmalı.
4- Mülkiyet özel şahıslara ait veya mülkiyet sorunu var ise; hak sahipleri mağdur edilmeden kamu yararı (Anayasa Md:35) dikkate alınarak Antalya’nın gelecekteki nefes alacağı alanlar olarak yine korumaya alınmalı; yani yine tekrar etmek gerekirse “Yeşil Dondurulmalıdır.”
5- Kent gelişim planlarında ve kentin potansiyel genişleme alanlarındaki mevcut yeşil alanlar da aynı anlayışla değerlendirilmeli, yeşil alanlar korumaya alınmalı, bir bakıma hiçbir müdahale ve kötüleşmeye yol açmamak üzere dondurucuya konulmalıdır.
6- Mevcut durumda yeşil alan olmayan yada rehabilite edilmeye ihtiyaç duyulan alanlarda ise “YEŞİLİ İHYA EDEREK DONDURMAK” yönünde plan ve uygulamalara yer verilmelidir.
7- Bunların yapılmasındaki gerekçeler güçlü bir şekilde ortaya konulmalıdır. Çünkü mevcut kaynakları korumanın maliyeti, unutulmamalıdır ki yeni alanların ağaçlandırılmasının maliyetinden daha düşüktür.
Antalya’nın “Yeşili Donduralım” Potansiyel Alanları
Daha somut, gerçekçi veriler ve bulguların akademik çalışmalarla ortaya konulmasının doğru ve yararlı olacağı kesindir. Buna göre kabaca olsa da olası “Yeşili Donduralım” alanlarının harita üzerinde belirlenmesi ve bu alanların “yeşili donduralım alanı” olarak yada “Millet Bahçesi” olarak ilan edilmesi üzerinde durulmalıdır. Ayrıca diğer potansiyel bölgeler başta olmak üzere diğer alanlarda da uyguma yapmak üzere süreç işletilmelidir.
Sonuç olarak; Antalya örneği üzerinden irdelediğimiz mevcut yeşil alanların; yeşil alan olarak muhafaza edilmesi veya uygun alanların yeşil alana dönüştürülerek kente kazandırılmasına yönelik düşüncelerimizin yer aldığı bu yazı; yukarıda da belirtildiği gibi tüm kentlerimiz için de geçerlidir. Bu şekilde; metinden Antalya sözcüğünü çıkarıp ilgili yerleşim biriminin adı yazıldığında o kent veya ilçemiz için kolay/basit olsa da anlamlı bir“YEŞİL YOL HARİTASI” çıkarabiliriz.
Bu düşünce kabul görüp yaygınlaştığında; bu yazı amacına ulaşmış ve “YEŞİLİ DONDURALIM KAMPANYASI” amacına ulaşarak söz konusu yaklaşım hayat bulmuş olacaktır. Bu şekilde tüm doğaseverler, bu yazının yazarı ve okurları ile gelecek kuşaklar “yeşilin dondurulmasıyla” ortaya çıkan sonucun mutluluğunu birlikte yaşayacaklardır…