31 Aralık 2023 itibarıyla ülke nüfusu 85 milyon 372 bin 377. Bir önceki yani 2022’ye göre 92 bin 824 kişilik bir artış söz konusu. 2024’te de benzer bir artış olduysa bugün 85,5 milyona yakın bir nüfusumuz var diyebiliriz.
Küsuratı boş verelim ve rakamı yuvarlayalım; Nüfusumuz 85 milyon…
UYAP istatistik bilgi sisteminden elde edilen verilere göre, yakın zamanda geride bıraktığımız 2024 yılında 16 Temmuz– 6 Ağustos arasında 990 bin 798 yeni icra dosyası açılmış. Yine aynı verilere göre 2024’te ülke genelinde açılan icra dosya sayısı ise 5 milyon 855 bin 591. Ve bunları da ekleyince ülke genelinde icra dosya sayısı 22 milyon 587 bin 32’ye ulaşmış durumda…
Bu rakamı ortalama 3’le çarpın, hadi abartmayalım ikiyle çarpın, eder 50 milyon.
Yani neresinden bakarsanız bakın, nasıl hesaplarsanız hesaplayın ülke nüfusunun üçte ikisi icralık…
Daha bunlara ‘varlık yönetim şirketleri’ne devredilenler dahil değil ki, bunların da sayısı 3 milyona yaklaşmış durumda.
Rakamlara devam edelim.
2024 yılı Ocak ayı itibarıyla ülkemizde asgari ücretle çalışan kişi sayısı 15 milyon 22 bin 900. Yine 2024 verilerine göre şu anda ülkemizde 10 milyon 523 bin 105'i SSK, 2 milyon 849 bin 668'i BAĞ-KUR ve 2 milyon 478 bin 471'i Emekli Sandığı olmak üzere toplam 15 milyon 851 bin 244 emekli var. Bunlara bir de EYT emeklilerini eklersek (ki, bunların da sayısı 5 milyona yakın) yaklaşık 20 milyon emeklimiz mevcut…
En düşük emekli maaşının halen 12.500 TL olduğunu ve emeklilerin önemli bir bölümünün en düşük maaşa talim ettiği gerçeği düşünülürse sanıyorum yukarıda zikrettiğimiz 22 küsur milyon icra dosyasının kimlere ait olduğunu anlamak zor olmasa gerek…
Aylardır yaşadığımız yüksek enflasyon, giderek daha çok can yakan hayat pahalılığı, paranın bol sıfırlı kağıt parçasına dönüşmesi vs. hepimiz bizatihi yaşadığımız için bunları saymıyorum bile. Ve böylesine karanlık bir tabloda toplumun geldiği depresif nokta…
Hemen hergün karşılaştığımız şiddet olayları, aile dramları, ‘çaresizlik’ intiharları ve giderek büyüyen, içinden çıkılmaz bir hale gelen kaos ortamı.
Hızla bir yerlere sürükleniyoruz…
Toplumun önemli bir bölümü ‘var olma, ayakta kalma’ savaşı veriyor. Dile kolay, 23 milyona yakın insan her gece ‘haciz’ kabusları görüyor. Biryandan bankalar, diğer yandan varlık şirketleri, gerek arayarak, gerek mesajlar atarak taciz ederken, bu geniş kitle anı, günü kurtarmaya çalışıyor. ‘haciz ve taciz’ kıskacından kurtulamıyor insanlar. Bu yüzdendir ki gülmeyi unuttuk. Bakın çevrenize görürsünüz. Etrafımız patlamaya hazır dinamit misali insanlarla dolu. İçinde bulunduğu sarmaldan kurtulamayanlar çevresindekilere sarıyor. En küçük, fındık kabuğunu doldurmayacak meseleler bile kanlı kavgalara, yaralama hatta ölümlere yol açacak olaylara dönüşüyor.
Kimse kimseyi düşünmüyor, herkes sadece kendini, ailesini düşünüyor. Merhamet, vicdan hak getire. Yardımlaşma, dayanışma duygusu, arkadaşlık, dostluk hepsi mazide kalan romantik kavramlar artık.
Ve tüm bunlar olurken ülkeyi yönetenler Lafonten’den masallar anlatmaya, pembe tablolar çizmeye devam ediyor.
Yazık. Çok yazık…