Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin bu isteklerinin hangi duygulardan, bilgilerden ve dahi hangi dürtülerden kaynaklandığı konusunda yeterince bilgi ve bilinç sahibi oldukları kanaatinde değilim.
Nereden bildiğimi sorarsanız eğer,Yeni anne baba olmuşların davranışları gözlemciler için en açık belgedir. Çünkü bütün disiplinler ve normlar çerçevesinde çocuk terbiyesi üzerine ne kadar bilgisiz, çaresiz ve hatta ukala olduğumuzu da ispat edebilirim.
Bu sebepten dolayı konuyu başından itibaren bir değerlendireyim istedim.
Evlenen çiftlerin az da olsa bir kısmı derhal çocuk sahibi olmak istiyor. Sebepler arasında içgüdüsel tatmin, çevrenin beklentisi, aile bireylerinin beklentisi ve anne baba olmanın getirdiği sosyal statü. Çocuk sahibi olmak bir nevi başarıdır. Bu başarı hissini tatmak birçok çifte iyi gelir.
Son zamanların yükselen modası ya tek çocuk ya hiç çocuk ya da çok geç yaşlarda yine bir çocukla bu hazzı ve hissi yaşamaktır.
Çocuk sahibi olanların bu konuda ne kadar bilgi sahibi olduklarına bakacak olursak, yazının başında söylediğim gibi o noktada da durum pek parlak değil. Temel eğitim dahil tamamında ya süre ya da kalite problemi olanların eğitme sırası kendilerine geldiğinde çaresizlikten saçma sapan davrandığı görülmektedir.
Halbuki her konuda bilgi alınabilecek bir zaman dilimini yaşıyoruz. Cep telefonlarımız birer bilgisayar gibi. İstenilen bilgiye ulaşmak birkaç dakikayı geçmiyor.
Özellikle dikkatlerinizi çocuk terbiyesindeki bazı evrelere çekmek istiyorum.
İlk evre hamilelik süreci. Samimi ve bilinçli bir Müslüman olarak evliliği de çocuk sahibi olmayı da bir ibadet olarak kabul etmemiz gerektiğini söylemeliyim.
O yüzden hamilelik süreci ve devamında her konuda dikkatli davranıp annenin ve çocuğun ruh ve beden sağlığına dikkat ederek yaşamalıyız. Çünkü doğumdan önce de çocuk canlıdır. Hisleri vardır. Gelişim hızla devam eder. Yani her şeyden olumlu ya da olumsuz etkilenebilir.
Doğumla birlikte yedi yaşına kadar anne ve babanın eğitmenlik ve öğretmenlik dönemi olduğu bilinmelidir.
Bu dönem çocuğun zihinsel gelişimi ve karakter oluşumu için en önemli zaman dilimidir. Çocuk gelişimcilerin çoğunluğuna göre karakter oluşumunun %75-80 ‘i bu yıllarda oluşmaktadır.
Yani bebek- çocuk dediğimiz zaman dilimi aslında çocuğumuzun geleceği için en önemli ömür parçası imiş. Sakın ola bu konuyu hafife almayalım. Çünkü telafisi yoktur.
Yedi yaşına kadar anne-baba her söz ve davranışında aşırı dikkatli olmalılar ve yanlış anlamaya fırsat verecek her şeyden kaçınmalıdırlar.
Anne babanın ikili ilişkilerindeki içerik, ses tonu, davranışları ve seçeneklerindeki olumlu ya da olumsuz durumlardan bebeklerin etkilendiği bilimsel tespitlerle ilan edilmiş gerçeklerdir.
Bu sorumluluğu alan anne baba hamilelik döneminden başlamak üzere çocuklarını hesaba katmadan plan yapmamalılar. Ani gelişen durumlarda da çocukların etki alanında olmamalarına azami gayret sarf etmelilerdir.
Konuşmaya başlayan çocuklarla düzgün ve anlaşılır kelimelerle bire bir konuşulmalı,cevaplar doğru, ikna edici ve çocuğun yaş seviyesine göre olmalı, hiçbir çocuk için ‘’o ne anlar’’ cümlesi kurulmamalıdır.
Bu aşamada çağımızın kaçınılması güç bir zaafı haline gelen, moda ve modern! kültürün altında ezilen ahlak ve din eğitiminden bahsetmem gerekmektedir.
Tüketim çılgınlığı ve dünyalık hazlar üzerine kurulan bu dönemin yaşam döngüleri kendi içerisinde günlük ya da belirli zaman dilimlerinde değişebilen kendi sözüm ona ahlakını üretti. Bu ahlak sadece sistemlerine bağımlı insan üretimine katkı sağlamaktadır.
Dini ve yerel kültür disiplinlerini ilkel ilan ederek gözden düşürdüler. Mümkün olmayan gereksiz şeyler başlığı altında sıraladılar. Bu çalışmalar o kadar hızlı oldu ki neler olduğunu anladığımızda ciddi manada manevi bir erozyona uğramış olduğumuzu gördük.
Sadece bilinçli ve inançlı toplum bilimciler, ilahiyatçılar, eğitim uzmanları, sosyologlar ve bu alanı gözlemleyen duyarlı insanlar cılız da olsa halkın dikkatini çekmeye çalıştılar.Bu istila hareketi hala da devam etmektedir.
O yüzden gücün elimizde olduğu ve tek yetkilinin biz olduğumuz bu ilk dönemde çocuğumuzun eğitimini ve terbiyesini yaşına ve usulüne uygun olarak yapmalıyız. Bu konu hiçbir mazeretle ertelenmez, ertelen memelidir.
Modern dünyanın ‘’ Ben çocuğumu öz güvenli ve özgür yetiştireyim, o nasılsa büyüyünce tercihlerini doğru yapacaktır’’ tezi bu zamanın en aldatıcı ve süslü cümlesidir. Çünkü sen özgür bıraksan da moda ideoloji onu bir dakika bile özgür bırakmayacaktır.
Özellikle buluğ çağına kadar terbiye edilmemiş bir gence sonradan bir şeyler vermek, adeta gayrimüslim birinin İslam’a girmesi kadar zor olur. Genç artık ruhuna kolay kolay dini ve onun ahlakını alamaz.
Güzel dinimiz ne bilimle ne de zamanın getirdiği güzel ve faydalı yeniliklerle çatışır. Piyasadaki kötü dindar görünümlü örnekleri dinin aslı gibi görerek bu tuzağa düşmeyin ki çocuklarınızı da düşürmemiş olursunuz.
Kurandaki ahlaki ilkelerin insanlık için huzur kaynağı olduğunu asla unutmayalım. Sevgili Peygamberimizin de Kuran ahlakının eğitiminden geçtiğini kendi dilinden öğrendiğimizi hatırımızdan asla çıkartmayalım.
Unutmayalım: Ailesinin terbiye edemediğini okul terbiye eder. Okulun terbiye edemediğini çevresi terbiye eder. Çevresinin terbiye edemediğini ya hastane ya hapishane ya da kabirler terbiye eder.
İş işten geçmeden çocuklarımıza yaşlarına göre Davranış eğitimi, mahremiyet eğitimi, cinsel kimlik eğitimi nezaket eğitimi, helal haram kavramlarını, hak hukuk kavramlarını, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma, sabır, aile, anne-baba ve aile büyükleri konusu hem teoride hem de pratikte uygulanmalı.
İman ve ibadet eğitimlerinde de yaşa ve seviyeye azami dikkat göstermeliyiz ki sevdirerek öğretimi ve uygulamayı her zaman ön plana almalıyız.
Bu duruma dikkat edenlere Rabbimizin yardımı da hak olacaktır. Çünkü fiili duayı yapıp sözlü dua yapma ve karşılığını bekleme hakkını elde etmiş olurlar.
Rabbimin rızasına uygun bir şekilde yaşayarak iki cihan mutluluğunu kazanan bilinçli kullarının arasında olma isteğimizi canlı tutalım ve ona göre yaşayalım.
Allah yar ve yardımcımız olsun. Hoş olun Hoşça kalın Allaha emanet olun.
Allah razı olsun muhterem Hocam.