Değerli okurlarım, artık Avrupa’da beş milyonun üstünde vatandaşımızın varlığını bilmeyen yok. Bütün dünyaya dağılmış vatandaşlarımızın ise yaklaşık rakamı on milyon civarında olduğunu biliyoruz.
Yani aklının yarıdan fazlası Türkiye’de olan on milyon vatandaşımız ekmeğini gurbette kazanıyor. Türkiye’de yaşayan herkesin yakınlarından birileri bu sayının içerisindedir.
Önceki gurbet deneyimlerim ve yeni gurbet yaşamımdan dolayı bazı hususları yeniden dile getirme konusunu bu köşeye ve gurbetçilere olan borcum olarak görüyorum.
Milyonlarca bayrak ve vatan sevdalısı gurbetçilerimizin Türkiye’de yaşayanlardan en büyük farkı vatanlarını ve bayraklarını çok saf duygularla ve hesapsızca sevmeleridir.
Yıllarca horlandıkları, ötelendikleri, aldatıldıkları ve her izinden sonra mutsuzluk listeleri kabarık olarak geri dönmelerine rağmen yine de özlemlerinden ve sevgilerinden bir şeyler kaybetmemeleri en büyük farktır.
Bu insanların ne ihaleyle ne torpilli işlerle ne hamili kart yakınımdır muameleleriyle hiç ama hiç işleri yoktur.
Her sene bin bir çile ile Türkiye’de izin planlamaları yapılır. Kalabalık ailelerin bilet fiyatlarının yüksekliği ve Türkiye’deki astronomik seviyedeki araba kiralama ücretleri onlara 30-40 saatlik araç yolculuğuna sürükler.
Her ailenin minimum harcama bütçesi 5000 Euro ya da eş değer döviz miktarıdır. Bu paranın neredeyse tamamı yerel esnafın kasasına girmektedir. Tek bekledikleri aldatılmamak.
İç Anadolu bölgesinde Almancı fiyat listelerinden yerel halk da mustarip. Gurbetçilerimiz çaresiz. Kısa süre içerisinde neyin ne olduğunu anlamadan günü bitiyor. Bitmese de yılın yoğun geçen günlerinin ruhsal yorgunluğunu atma iç güdüsü her şeyin önünde geliyor ve ne olup bittiğini çok sonra anlıyor.
Akrabalarından ve de dostlarından da yeterli ilgiyi görmedikleri konusu da çok acı veren bir gerçek. Her anlatanın dilinde akrabaların içinde menfaati olmayan selam bile vermiyor cümleleri çok hüzünlü bir tablo.
Herkesin bildiği gurbetçi valizinin tartışmasız hediyeleri Eskiden sigara başı çekiyordu. Şimdi listeden düştü artık. Çikolata, çay ve bazı küçük ev eşyaları hala güncelliğini koruyor. Bu eşyalar sadece sevdiklerini mutlu etmek için satın alınıyor. Bir yerlerden ücretsiz alınmıyor.
Buna rağmen maalesef bütün cömertliklerine ve temiz duygularına rağmen onlar için özel, güzel ve mutluluk veren şeylerin yok denecek kadar az olması anlaşılabilir bir şey değil.
Önerilerim öncelikle devletten:
-
Lütfen Türk Hava Yolları gurbette yaşayanlar için yeni bir fiyat politikası uygulaması. 10 günde en fazla 1000 Euro harcayan ve bunu sadece otellere bırakan yabancı turist daha ucuza uçuyor. Gurbetçinin en az harcaması ise 5000 Euro ya da eş değer döviz. Bütün bu harcamalara rağmen çok pahalı biletlerle seyahat ediyorlar. Neymiş efendim ‘’Yüksek sezonmuş’ ’Bu hiç akıllıca ve insaflı bir uygulama değil. Göz bebeğimiz olan THY’den beklentileri vardır. Bir tanesi şudur:
-
Bu konuda turizm acentalarına uçak başına verilen teşvikin daha iyisini gurbetçilerin hak ettiğini söylemek adaletin, hakkaniyetin, vicdanın ve aklın gereğidir.
-
Bir diğer konu Yurtdışından gelen araçların Türkiye’de kullanım sürelerinin süresinin uzatılması ya da kaldırılması. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok. Aracın sigortası tam ve TÜV bakımları yapılmışsa daha ne neden istenilir ki? Bu insanlar bütün vergilerini yaşadıkları ülkeye zaten ödüyorlar. Bir de sadece izine gittikleri ülkeye neden bir sürü vergi ödesinler ki? Bu durum da adil değil. Hem de büyük haksızlık. Bu sebepten en ucuz araba kiraları 40 Euro’dan başlıyor artık. Aynı tarihlerde Avrupa’da üst segmend araba kiraları 20 Euro’dan başlıyor.
Yani Uçak biletlerinde, özel araç kullanım süresinde, araç kiralamada, eş dost akraba ilişkilerindeki ahlaksız tavırlar ve yerel esnafın insafsız fiyat politikalarındaki bu zulüm neticesinde yeni nesil artık Türkiye’de tatil ve yatırım yapma eğiliminden vazgeçiyor.
Bu fiyat dengesizliği artık enflasyonla da anlatılamaz seviyelerde olduğunu görüyoruz. Fırsatçılığın dinimizdeki haramlardan birisi olduğunu herkes bilebilir. Milletimiz sanki topyekûn intihar ediyor gibi görünüyor. Çünkü bu zulüm uzun süre devam edemez.
Kim kazanıyor ve kim kaybediyor? Cevap: Her iki taraf da kaybediyor. Tabiri caizse kendi bastığımız dalı kesiyoruz devlet ve halk ortaklığıyla.
Benden uyarması. Ne olur ciddiye alın ve iş işten geçmeden yurt içi ve yurt dışı Türkleri olarak Avrupa Şampiyonasındaki gibi al bayrağımızın altında bir ve bütün olalım.
Birbirimizi sevelim. Birlik ve bütünlüğün anlamını anlayalım. Bu coğrafya güçlü olunması gereken bir yerdir. Allah Cümlemizi hayırlı uyanıklıklar versin. Bu vesile ile hoş olunuz, hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.