Manavgat – Alanya arasında, 2647 rakımlı ‘Barçın Dağı’ civarından çıkar, bir müddet ‘Uğuz Deresi’ namı ile aktıktan sonra Alara adını alan ve munsabına (denize döküldüğü yere) kadar bu adını muhafaza eden ‘Alara Çayı’ vardır ki, Manavgat kazası ile Alanya kazalarını ayıran bu çaydır. Çayın sol sahilinde ve Manavgat-Alanya şosesinden bir saat kadar güneyinde pek değerli olduğu halde tarihlerimizde bunlar hakkında hiçbir şey yazılmadığı gibi isimlerine bile tesadüf edilmemektedir.
Bu eserlerden biri ‘Alara Kalesi’ ve diğeri ‘Alara Kervansarayı’dır. Alara Kalesi, çayın kenarında pek yüksek, münferid ve ucu sivri bir taş dağ etrafında yapılmıştır. Bu helezonî şekilde olarak vilayetimizde başka kale yoktur. Tepeye çıkmak için dağa oyulmuş muntazam merdivenler varsa da taşla dolmuş ve kısmen bozulmuştur. Dağın sivri olan tepesinde harap bir halde iki ufak kubbeli bir Selçuk hamamı vardır ki burada Selçuk boyaları görülüyor. Burada Selçuk çini parçalarına da tesadüf etmiştim.
Alara Kalesi az harâbî görmüş kalelerdendir. Cümle kapısının sağ duvarında iki parça Selçuk kitabesi görülüyorsa da noksandır. Alara Köyü’nün cami duvarında dahi 70 cm kutrunda (çapında) bir yuvarlak taşta ‘Allahu Rabbi es-Sultâni’ kitabesinin de buradan götürüldüğü anlaşılıyor. Bu kalenin Selçuklar tarafından fethi hakkında Farsça olan İbni Bibi ‘Zikr-i Feth-i Kale-i Alara Ber-Desti Bendegânî Sultân’ faslı altında mâlûmât vermektedir. (Cilt 4: Tabı Seide F. J. Brill 1902, sahife 104)
Kale, Alaaddin Keykubad İbni Keyhusrev tarafından 617 hicrî yılında yani 1220’de fethedilmiştir ki 717 yıl önce demektir. Kalenin tarzı inşası diğer hiçbir kaleye benzemediğinden görülmeye layık bir kaledir.
İkincisi Alara Kervansarayı’dır. Mezkûr kalenin yanında ve çayın kenarında bulunan bu kıymetli âbide, Susuz Han’ı gibi şah eser sayılacak derecede bir handır. Bu nadide eser hiçbir tarihçi tarafından görülmemiş olmalıdır ki hakkında hiçbir şey yazılmamıştır. Han, Alaaddin Keykubat İbni Keyhusrev yani kale fatihi tarafından 629’da yaptırılmış olduğu üstündeki muntazam kitabeden anlaşılıyor. Han, kalenin fethinden 12 yıl sonra yapılmıştır. Alaaddin’in bu hanı yaptırmak için hiçbir fedakârlıktan çekinmediği görülüyor. Han, 706 seneden beri eski metanetini muhafaza etmektedir ve az bir para ile eski halini alabilecek derecededir. İçinden sahası 45.50 X 34.20 metre tertibinde olup üstü düz ve örtülüdür.
Tarz-ı inşası, vilayetimizde ve görebildiğim diğer sekiz Selçuk hanlarından hiçbirisine benzemez. Bu hususta kendisinin ayrıca bir hususiyeti vardır. Kapısında diğer hanlarda olduğu gibi tezyinat yoktur. Duvarları ve pek güzel olan kemerleri kâmilen yontma taştan ve çok sağlam olarak yapılmıştır. (Süleyman Fikri Erten, Alara Hanı, TürkAkdeniz Dergisi, Şubat 1937, Sayı 1, syf. 13)
