Manavgat Çayı kenarında Hisar nâmıyla maruf kalenin civarında bulunan munakkaş (nakışlı) lahit sandukaları Hazreti Muâviye ve Harun er-Reşîd orduları mücahidlerinden kalmış olduğu bazı kitaplarda zikredilmiş ise de esassızdır. Lede’t-tahkîk (yaptığımız çalışmada) bunların Selçukîlere âit olduğu anlaşılmıştır.
Türkçe yazılmış tarihlerde zîrdeki (aşağıdaki) satırlara da tesadüf ediyoruz: “Hârun er-Reşîd zamanında “İshak b. Süleyman” nâm kumandanın maiyyetinde bir ordu “Firikya” (Eskişehir, Kütahya ve Afyon) havalisine yürümüştü. İslam donanması Kıbrıs’ı muhasara ederek “Pamfilya” (Antalya) sahillerinde Bizans donanmasını perişan eyledi. Hatta bu muharebede esir edilen Bizans zabıtlarından Teofilus, Bağdad’a gönderilmiş ve burada ihanete kalkıştığı görülerek idam edilmiştir.
(Zâtü’s-savâri Savaşı: Müslümanların Doğu Akdeniz’deki Bizans üslerine karşı yaptığı seferler ve Akdeniz’in doğu sahillerinde Müslümanların giderek güçlenmesi Bizans İmparatorluğu’nu endişelendiriyordu. İstanbul'dan yola çıkan ve komutayı bizzat İmparator II. Konstans'ın yaptığı 500 gemiden oluşan Bizans donanmasını 200 gemiden meydana gelen Müslüman filosu Antalya Finike açıklarında karşıladı. Kıbrıs'ın fethinden (648) yedi yıl sonra 655 yılındaki söz konusu savaşa Müslümanların gemileri birbirine bağlanmasından dolayı "Zâtüs-savârî" yani "Gemi Direkleri Savaşı" adı verildi. Müslümanlar düşman gemilerinin teçhizatını imha etmek ve yelkenlerini kesmek için uzun kancalar kullandılar ve kendi gemileriyle Bizans gemilerini halat ve zincirlerle birbirine bağlayıp göğüs göğüse bir çarpışmaya giriştiler. Savaş öğleye doğru sona erdiğinde kaynakların bildirdiğine göre deniz, dökülen kanlarla kızıla boyanmış ve gemilerin yıkılan direkleri her yeri kaplamıştı. Çok sayıda şehit veren Müslümanların zaferi ile sonuçlanan savaşta Bizanslılar yirmi bin kayıp verdiler. Müslümanlar, sahabelerden ve tabiinden oluşan şehitlerini Finike’de, günümüzde Araplar Mezarlığı diye anılan ve temsili olarak “Bedir Hazretleri” diye isimlendirilen geniş bir alana defnettiler. Kâfi Baba Türbesi’nden başlayan ve çok sayıda sahabe ve tabiinin defni ile geniş bir alana yayılan Araplar Mezarlığı’nın izleri yok edilmiş, üzerinden yol geçirilmiş ve mezarlık günümüzde temsili küçük bir alana hapsedilmiştir.)
Antalya’nın iki saat kadar garb-i cenubisinde (güney batısında) bulunan Zeytin ve Yaysız Adası ismiyle yâd olunan ufak adanın kadim (eski) coğrafya ve haritalarda “Reşat” ismiyle mezkur olduğunu görüyoruz. Reşat ismiyle tesmiye olunmasına (isimlendirilmesine) sebep, bazı İngiliz müverrrihlerinin (tarihçilerinin) verdikleri malumata göre Hârun er-Reşîd zamanında bu ada Arap donanması için üssü’l-hareke (hareket üssü) ittihaz olunmasından (yapılmasından) neşet etmiştir (kaynaklanmıştır).
(Antalya ‘nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ile alâkalı arşiv ve belgelerde yer alan en erken tarih 860 yılıdır. Abbasi Halifesi Mütevekkil’in donanma komutanı Fazl b. Karin Antalya’yı ilk fetheden komutandır, lakin Müslümanların Antalya hâkimiyeti kısa sürmüştür.)
Kısas-ı Enbiyâ’nın sekizinci cüzünde diyor ki: “291/904 senesinde Halife Müktefî Billâh tarafından sevk olunan Tarsus gazileri Rumlar ile cenk ettiler ve Antalya beldesini fetih eylediler ve pek çok ganâim (ganimetler) aldılar.
Süleyman Fikri Erten, Antalya Livası Tarihi, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1338/1919, s. 41.