(“Antalya Kalesi Tarihi” başlıklı makale dizimiz, Süleyman Fikri Erten’in 1919 yılında Osmanlı Türkçesi olarak yayınladığı 197 sayfalık “Antalya Livası Tarihi” adlı eserinden transkribedir. Erten’in, 1940 yılında Latin harfleriyle ve “Antalya Vilayeti Tarihi” adıyla tekrar yayınladığı 158 sayfalık söz konusu eserden bazı bölümler çıkartıldığı için, 1919 yılı yayınındaki “Antalya Kalesi Tarihi” hakkındaki önemli bilgiler okuyucunun istifadesine sunulmuştur.)
Antalya Kalesi kable’l-mîlâd (milattan önce) 185 inci senesinde Bergama hükümdarlarından Yunanca “Muhibbu’l-ehi” (kardeşini seven) mânâsına olan olan “İkinci Atal Filadelf” tarafından bina ve “Attaliya” tesmiye olunmuştur (isimlendirilmiştir). Bir zamanlar Avrupalılar tarafından “Satalya” ismiyle tanılan “Antalya” ismi bundan galattır/hatadır.
Saruhan Sancağı’nda bulunan “Alaşehir” dahi bu Atal Filadelf’in tesis-girdesi/kurduğu olup bânisi Antalya’yı ismi ve Alaşehir’i mahlası olan Filedelf’ten müştak/türemiş Filedelfiya ismiyle tesmiye etmiştir (isimlendirmiştir). Şu halde Antalya ile Alaşehir, bir zâtın nâmına yapılmış demektir.
Attalos’un Antalya Kalesi’ni hîn-i inşâsında (inşası sırasında) burada Yunanlıların, İranlılar tarafından tahrip edilmiş ve ismi henüz keşfedilmemiş bir şehir enkazı bulunduğu ve bu şehir âtîde zikredilecek olan ttiyatro vesâire enkazının, kalenin hîn-i inşasında gayr-i muntazam bir surette vaz edilmek (koyulmak) suretiyle istimal edildiği kalenin hedmi (yıkılması) esnasında çıkan heyâkil (heykeller) vesaireden anlaşılmaktadır.
Bir rivayete göre Antalya mevkiinde “Korikos” isminde bir şehir mevcut idi. Fakat bu rivayet henüz teyit edememiştir.
Şunu da unutmayalım ki; Korikos namıyla elde edilen sikkeler, bu Korikos olmayıp Mersin ile Silifke arasındaki meşhur eski Sevatay-Ayas’a yarım saat mesafede de Koruk namında bulunan harabenin sikkesidir.
Kodikos ile Korakazium (Korakesium/Alanya) şehirlerini birbirlerine karıştırmamalıdır. Korakazium “Alaiyye”nin (Alanya) ism-i kadimidir (eski ismidir). Bir rivayete göre “Lâerti” kelimesinden muhaffef (hafifletilmiş) olan “Alâiyye” namına darb edilen sikke üzerinde “Lâertiyyun” kelimesi görülmektedir.
Bazı seyyâhîn (seyyahlar) kitaplarında, Antalya’nın bulunduğu mevkii “Yalı Kenarı” demek olan “Aya Alos” namını verirlerse de hiç birisi iddiâsını ispat edememiştir.
Markus Atlası’nın tercümesi olan “Cihannümâ”, Antalya Kalesi’nin bânisini “Dahhâkmârî” olduğunu ve kalesi üç kattan ibaret olup her bir katında birer oğlunun iskân ettirildiğini yazıyorsa da doğru değildir.
Kale dahilinde kapı vesaire hufr edilirken (kazılırken) üç dört metre derinliğinde pek cesim (büyük) temel taşlarına tesadüf edilmesi ve kale duvarından kadim (eski) kitabe, münakkaş ahcâr (nakışlı taşlar) ve sütun parçalarının çıkması burası daha eskiden mamur bir halde bulunduğunu ispat ediyorsa da şehr-i kadimin (eski şehirin) ismine dair henüz bir kitabe dest-res olunamamıştır (elde edilememiştir).
Antalya şehir ve kalesinin banisi kimlerden olduğunu bilmek için âtideki (aşağıdaki) silsileyi muhtasaran bilmemiz iktiza eder.
İskender-i Kebir’in (Büyük İskender’in) M.Ö. 333 tarihlerinde vefatı üzerine nâ-mahdud (hudutları çizilmemiş) olan ülkesi ser-askerleri (komutanları) beyninde (arasında) otuz dört kısma taksim olunduğunda Pamfilya, Kilikya ve Firikya kıtaları M.Ö. 307’de Koesif galibiyetiyle krallık ünvanını alan “Antigon”un elinde idi.
Antigon ve oğlu Dimitriyus M.Ö. 301’de İpsos Muharebesi’nde mağlup olması üzerine sukût etmiştir ki (yönetimden düşmüştür ki) Asya-yı Suğrâ’nın (Küçük Asya’nın) en büyük kısmı, rakibi olan Selefkos’a (Seleukos) initkal etmiştir. Bunlarda iki buçuk asır hükümrân oldular. Büyük Antiochus’un, Romalılara karşı mağlubiyetinden sonra Lisa kısmı Roma hükümetinin nüfuz ve müdahalesiyle Bergama hükümetine iltihak etmiş ve Bergama’nın Roma hükümetine inzimanı (katılması) üzerine Romalıların himayeleri altında buraları bir hükümet-i mahsusa (özel yönetim) şeklinde gözükmüştür. Bilahare 650 tarihlerinde Romalıların vilayetleri adedine dahil ve 730’da Lisa kıtası da Roma İmparatoru “Kalud” (Claudius) tarafından istila ve idare-i müstakılesi ilga olunmakla (kaldırılmakla) Roma’nın vilayet-i âdiyesinden madut olmuştur (sayılmıştır).
İskender’den sonra Trakya kısmı Makedonya ile Marmara sahiline düşen Bergama tarafları İskender generallerinden Lisimahos’a ve Likya valiliği Nearhos’a ait idi. Lisimahos, Seleukos ile vukua gelen muharebeye giderken Bergama kalesine güvenerek orada elli dört milyon drahmi hıfzetmiş ve muhafızlığına tebaından Teyanlı Fileter’i tayin etmişti.
Suriye kralı Seleukos Nikador, Lisimahos’un hasmı olduğundan aleyhine Fileter’i tahrik ve gizliden gizliye kendisine yardım ediyordu. Fileter, efendisine hıyanetle memleketini zaptetti.
Lisimahos M.Ö. 282’de ve Seleukos M.Ö. 280’de katlonuldu (öldürüldü). Lisimahos’un vefatını müteakip Fileter ile Seleukos arasında muharebe açılmış ise de Seleukos’un maktuliyetinden (öldürülmesinden) sonra artık bir mâni kalmadığından Fileter, Bergama’da ilân-ı istiklal ederek on yedi sene icrâ-yı hükümet etmiştir.
M.Ö. 263’de Fileter’in vefatı üzerine yerine biraderzadesi (kardeşinin oğlu) Eumen, bunun yerine M.Ö. 241’de Birinci Attalos kuûd eyledi (tahta oturdu). Meşhur âlim olan Bergama Kütüphanesi’nin ilk parçalarını cem eden (bir araya getşren, toplayan) bu Eumen’dir. Attalos’un vefatı üzerine oğlu İkinci Eumen câlis-i hükümet oldu (tahta oturdu). Bu zât babasının mesleğinde giderek Romalılara son derece sadakat ibraz ettiği cihetle beynlerinde (aralarında) teekküd eden (kuvvetlenen) rabıta-i müvâlata (dostluk ilişkisine) riayeten muharebelerde alınan araziden Avrupa’daki müstemlekeleri ve Asya-yı Suğra’da Antiochus’a müteallik Toros önünde vâki bilâdı (şehirleri) Kestros -Aksu mansıbının garb tarafında bulunan Aspendos – Belkıs ile Perge-Murtuna arasında Pamfilya’daki memâliki (mülkleri) Bergama hükümetine rabt edildi (bağlandı). O vakte kadar buraları Antiochus’a ait idi.
Bu Eumon zamanında Pamfilya kıtası ezher-i cihet müterakki idi (her yönden gelişmiş idi). Gümüş ve bakırdan mamul eşya ve âlât-ı tezyiniyyesi (süs eşyası) ta Roma pazarlarında satılıyordu. Altın ve sırmalı kilim ve seccade gibi mensûcât, en mükemmel kayık imalı, u^lum-i riyâziye (matematik ilimleri), ulûm-i nücûm (yıldız bilimi), felsefe ve edebiyat ilimleri pek müterakki idi.
Bu devr-i terakki de livamızda (Antalya’da) Apollonios gibi riyâziyyûn (matematikçiler), Zenon gibi mühendis yetiştiği gibi livanın (Antalya’nın) her tarafında nazar-ı hayretle temâşâ ettiğimiz heykeller, kabartma resimler, münakkaş taşlar yapılmıştır. Pamfilya gemileri metanet (sağlamlık) ve sanayi nokta-i nazardan dünyanın her tarafında meşhur idi.
M.Ö. 159’da İkinci Eumon’un vefatı üzerine yerine biraderi İkinci Attalos mesned-nişîn-i hükümet olmuştur ki Antalya Kalesi’nin bânisi işte bu Attolos’tur. (Devamı Var)
Süleyman Fikri Erten, Antalya Livası Tarihi, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1338/1919, s. 27-40.