Osmanlı Devleti Döneminde Açılışı – Ekim 1898
Resûl-i Ekrem döneminde Medine’de Kur’an öğretiminin yapıldığı bir eve dârülkurrâ adı veriliyordu. Bu evin, ‘okul’ anlamındaki Arapça bir kelime olan ‘medrese’lerin doğuşunda bir başlangıç olduğu ileri sürülmüştür. Ancak ilk bina edildiği günden itibaren bir eğitim ve öğretim kurumu olarak da görev yapan Mescid-i Nebevî’yi ve orada bulunan Suffe’yi medresenin ilk modeli kabul etmek daha doğrudur. Mescidler (camiler) müstakil medrese binalarının inşasından sonra da dersane işlevini sürdürmüştür. Batı dünyasına ilim ve kültür açısından yeni ufuklar açan Endülüs’te dersler çoğunlukla camilerde yapıldığından burada müstakil medrese binalarından pek söz edilmemektedir. Medrese denilince daha çok, Alparslan’ın ve ardından oğlu Melikşah’ın veziri olan Nizâmülmülk tarafından Nîşâbur ve bilhassa Bağdat’ta açılan Nizâmiye medreseleri akla gelmektedir. Bunların yanında Merv, Herat, Belh, Basra, İsfahan, Âmül, Musul, Cizre (Cezîretü İbn Ömer) ve Rey gibi şehirlerde de Nizâmiye medreseleri inşa edilmiştir. Bunların başta gelen özelliği hoca ve talebelerin barınacağı odalarının bulunmasıdır. Nizâmiye medreselerinin en ünlüsü 459/1067 yılında Bağdat’ta öğrenime açılan medrese olmakla beraber Nîşâbur’un zaman itibariyle önceliği vardır. Daha sonra Nizâmülmülk ülkenin çeşitli şehirlerinde medreseler yaptırmış ve bunların devamını sağlamak için vakıflar kurdurmuş, böylece âlimlerin ve öğrencilerin geçim endişesi taşımaksızın ilimle uğraşmasını sağlamıştır. Yine Selçuklular döneminde Cürcân, Rey, Hemedan, Yezd, Şîraz, Kirman, Merv ve Kâşân’da birçok medrese inşa edilmiştir. Antalya’da da Selçuklu Devleti döneminden Karatay Medresesi, II. Gıyaseddin Keyhusrev Medresesi gibi birçok medrese bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nde ise sayısız medrese en ücra köşelere kadar açılmış ve yüzyıllarca hizmet etmiştir.
İlkokul/İbtidaiyye, ortaokul/Rüşdiye ve Lise/İdadiye eğitim ve öğretim şekli Osmanlı Devleti’nin 19. asırda kullandığı bir modeldi. 1847’de ilk ve orta öğretimin işlerini yürütmek üzere Mekâtib-i Umûmiyye Nezâreti kurularak başına Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi getirildi ve sıbyan mektepleriyle rüşdiyeler ıslah edildi. 20 Nisan 1857’de bu nezâret müsteşarlığa dönüştü. 10 Şubat 1864’te Mekâtib-i Sıbyân-ı Müslime kuruldu. 1882’de bu daire Mekâtib-i İbtidâiyye adını aldı.
Rüşdiye Mektebi, Tanzimat döneminde Batı tarzında oluşturulan, zamanla ilk öğretim kademesiyle birleşen orta öğretim kurumudur. Rüşdiyelerin açılmasını hazırlayan süreç, Sultan Abdülmecid’in 1845 yılında, Tanzimat Fermanı’nda sözü edilen düzenlemelerin gerçekleştirilmesi için ülkede Avrupaî standartlarda yeni bir eğitim sistemi kurulmasını öngören bir ferman yayımlamasıyla başladı. Gerekli ön hazırlıkları yapmak üzere aynı yıl oluşturulan Muvakkat Meclis-i Maârif, Ağustos 1846’da sunduğu raporda sıbyan ve rüşdiye mektepleriyle dârülfünundan meydana gelen, Avrupa’da olduğu gibi üç kademeli bir eğitim sistemi kurulmasını teklif etti. Bu projeyi gerçekleştirmek için bir danışma ve karar organı niteliğindeki Meclis-i Maârif-i Umûmiyye ile bu meclisin kararlarını uygulayacak Mekâtib-i Umûmiyye Nezâreti tesis edildi. İlk rüşdiye 1847’de, daha sonra Maarif nâzırlığına kadar yükselecek olan Mekâtib-i Umûmiyye Nâzırı Kemal Efendi’nin özel gayretleriyle İstanbul’da Dâvud Paşa Mektebi’nde açıldı. Bu okulda “usûl-i cedîde/yeni usuller” yöntemlerine göre eğitim ve öğretim gerçekleştirildi. İlk öğretim yılının sonunda Bâbıâli’de padişahın huzurunda yapılan sınavda öğrenciler üstün başarı gösterince ertesi yıl rüşdiyeler beşe çıkarıldı. Okul sayısındaki artış medrese dışında usûl-i cedîdeye göre öğretmen yetiştirecek bir okulun açılmasını zorunlu hale getirdi. 1848’de bu amaçla İstanbul Fatih’te Dârülmuallimîn-i Rüşdî açıldı. Türkiye’nin ilk öğretmen okulu olan Dârülmuallimîn-i Rüşdî’den mezun olanların sayısı arttıkça taşradaki belli başlı yerleşim merkezlerinde de rüşdiyeler ortaya çıkmaya başladı. Rüşdiyelerin mezun vermesiyle saray ve Bâbıâli’nin büyük ümit bağladığı askerî idâdîler nitelikli öğrenciler bulmuş oldu. Aynı şekilde Tanzimat devrinden itibaren açılmaya başlanan sivil orta/yüksek öğretim kurumları için de öğrenci kaynağı oluşturdu. Tanzimat döneminde rüşdiyelerin mezunları genellikle devlet bürokrasisinde memur olarak istihdam edildi. Gerek bu durum gerekse mevcut rüşdiyelerden mezun olanların askerî okullardaki eğitim öğretime intibak etmekte zorlanması Bâbıâli’yi askerî idâdîler için askerî rüşdiyeler açmaya mecbur etti. 1875’ten itibaren İstanbul ve taşrada askerî rüşdiyeler kuruldu. (Cemil Öztürk, ‘Rüşdiye’, TDV İslam Ans. İstanbul, 2008, c. 35, s. 300-303)
Antalya’da inşa olunan ve 25 Şevval 1282/13 Mart 1866 tarihinde inşaatı tamamlanmak üzere olan Rüşdiye Mektebi’ne 60 talebe kaydolmuştu. Dâru’l-muallimin mezunu Şihabeddin Efendi yedi yüz elli kuruşla muallim-i evvel, Yenipazar muallim-i sanisi Mehmed Efendi 400 kuruş maaşla muallm-i sâni, Karahisarlıoğlu Hasan Ağa 100 kuruş maaşla kapıcı/bekçi olarak tayin olunmuş, Rüşdiye’de okutulacak kitap ve risalelerin Maarif Kütüphanesi’nden gönderilmesi kararlaştırılmıştı (BOA, İ.MVL, 550-24704; BOA, İ.MVL, 570-256229; BOA, A.MKT.MHM, 379-55). Antalya Rüşdiye Mektebi’nin Rika yazısı muallimliğine seksen üç kuruş maaşla Süleyman Efendi tayin edilmişti (BOA, A.MKT.MHM, 422-62).
İdâdî mektebi, Rüşdiye mektebi mezunlarını yüksek okullara hazırlamak için açılan, günümüzdeki liseye denk Osmanlı dönemi orta öğretim kurumudur. 1845 yılında Bahriye, Mühendishâne, Tıbbıye ve Harbiye gibi askerî mekteplere öğrenci hazırlamak üzere Askerî İdâdî Mektebi açıldı. 1869’da da sivil idâdîler açılmaya başladı. Ancak Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi’nde açılması öngörülen idâdîler, maddî imkânsızlıklar ve öğretmen yokluğu yüzünden planlanan ve ihtiyacı karşılayacak şekilde açılamamıştı. Eylül 1873’te hazırlanan müfredat programına göre ilk idâdîlerde okutulan başlıca dersler şunlardı: Kavâid-i Osmâniyye, Arapça, Farça, Kıraat ve kitâbet-i Türkî/Türkçe okuma ve yazma, Târîh-i umûmî-i Osmânî/Genel Osmanlı Tarihi, Mükemmel hesap/Muhasebe, Cebr-i âlî/Yüksek matematik, Coğrafya-yı umûmî-i Osmânî/Genel Osmanlı Coğrafyası, Jimnastik, Mükemmel hendese/Geometri, Müsellesât-ı müsteviyye/Trigonometri, Resim, Fransızca, Almanca, İngilizce. 1302/1885 yılında Bursa, Edirne, Yanya, Çanakkale, İzmir, Selanik, Trabzon, Rodos, Konya, Elazığ, Ankara, Üsküp, Priştine, Serfice, Gümülcine, Manisa, Adana, Halep, Kudüs, Maraş, Kırşehir, Çankırı, Teke, Bitlis, Muş, Kastamonu, İzmit ve Sivas’ta birer idadi açıldı.
II. Abdülhamid döneminde idâdîlerde önemli gelişmeler oldu. Bu okulların taşrada gelişmesini temin için vilâyet gelirlerinden bir kısmı “hisse-i maârif” olarak tahsis edildi. Alınan bu tedbirlerle idâdîlerin sayısının hızla artması sağlandı. 1888’de idâdîlerin öğretim süresinin dört yıla çıkarılması, vilâyet merkezlerinde gündüzlü olarak açılmış idâdîlerin köy ve kasaba çocuklarının girebilmesini sağlamak üzere yatılıya çevrilmesi kararlaştırıldı. Öte yandan idâdî bulunan yerlerdeki rüşdiyeler idâdîlerle birleştirildi. 1898-1899 öğretim yılında yedi yıllık idâdîlerde okutulan derslere ait haftalık ders dağıtım çizelgesi şöyle idi: Maa tecvîd-i Kur’ân ve ulûm-i dîniyye/Tecvitli Kur’ân ve dini ilimler, Türkçe, Edebiyat ve ahlâk, Kitâbet-i resmiyye/Resmi Yazışma, Arapça, Farsça, Fransızca, Kanunlar, Hesap, Usûl-i defteri/Muhasebe, Cebir/Matematik, Hendese/Geometri, Müsellesât/Trigonometri, Kozmografya/Gökbilimi, Makine, Hikmet-i tabîiyye /Fizik ve kimya, Mevâlid/Biyoloji, Coğrafya, Tarih, İlm-i servet/İktisat, Mâlumât-ı nâfia ve hıfzıssıhha/Faydalı Bilgiler ve Sağlığı Koruma, Hüsn-i hat/Hat Sanatı, Resim.
Teke/Antalya ahalisinin bir an evvel inşasını istedikleri Antalya İdadisi’nin/Lisesi’nin (1923 yılında idâdîlere lise adı verildi) açılması için Babıâli’ye yazılan dilekçeye cevap geciktiğinden, bunun için toplanıp başka yerlere sarf edilen paranın iadesi için 14 Rebiulevvel 1308/28 Ekim1890 tarihinde Maliye’ye tekid yazısı yazıldı (BOA, MF.MKT., 122-73). Maarif Nezareti’nin/MEB’in, Bâbıâli’den/Başbakanlık’tan Antalya’da inşa edilecek idadi mektebi için istediği ödenek, Teke sancağı maarif ödeneğine mahsuben bir kısmı Konya Valiliği’ne bir kısmı da Maarif Nezareti’ne 1 Zilhicce 1308/8 Temmuz 1891 tarihinde gönderildi (BOA., TS.MA.e, 1369-154). Konya Vilayeti 12 Rebiulevvel 1309/16 Ekim 1891 tarihinde Teke Mutasarrfılığı’na, Antalya'da yapılacak olan idadi mektebi için keşif defteri ve planının tanzim edilerek gönderildiği, inşaatın başlaması ve masrafların karşılanmasına izin verilmesi talebi üzerine, burada mekteb-i idadi yapıldığı, rüşdiyenin de yerinde bırakıldığı halde ne kadar öğrenci bulunabileceğinin açıkça tahkik edilerek bildirilmesinin istendiğini bildiren bir yazı gönderdi (BOA, 131-107). Teke Mutasarrıflığı ile Konya Vilayeti arasındaki yazışmalar sürerken, 21 Rebiulevvel 1311/2 Ekim 1893 tarihinde Konya Vilayeti, Antalya’da idadi mektebi talebinin, Konya vilayeti bütçesi yeterli olmadığından yerine getirilemeyeceğini bildirdi (BOA, MF.MKT, 182-116). Söz konusu bütçe sıkıntıları 1314/1897 yılına kadar devam etti.
İdadi mekteplere çok önem veren II. Abdülhamid Han, Antalya’nın da aralarında bulunduğu yerlere idadilerin açılması için gerekli bütçenin ayrılması ve gerekirse rüşdiye mekteplerinin idadiye çevrilmesi talimatını verdi. Bunun üzerine 3 Rebiulevvel 1316/22 Temmuz 1898 tarihinde, Antalya Kaleiçi Ambarlı’da bulunan Rüşdiye Mektebi’nin (günümüzde Antalya Olgunlaşma Enstitüsü), idadi mektebe çevrilip, gerekli olan memur ve muallimlerin seçilerek tayinleri yapıldı (BOA, MF.MKT, 408-20) ve 15 Cemaziyelevvel 1316/31 Ekim 1898 tarihinde Antalya İdadisi/Lisesi açıldı (BOA, MF.MKT.. 421-3). Belgeler çerçevesinde anladığımız Antalya’da idadi açılması için çalışmalar 1890 yılında başlamış ve bu süreç Antalya İdadisi’nin 1898 yılında açılmasına kadar sekiz yıl devam etmiştir. (Devamı -Antalya Lisesi Tarihi – 2 – Osmanlı Dönemi Dersleri, Öğretmenleri ve Okul Hademeleri)