Antalya’da en güzel camilerden olup kapısı üstünde âtideki (aşağıdaki) kitabe mevcuttur:
Ola dâim Murad Paşa’nın / Rahmet-i Hakk revânına vâsıl
Yaptı bu câmi’i murad edinip / Kıldı ‘ukbâ sevâbı(nı) hâsıl
Ede hayrâtı(nı) Hudâ kabul (makbul) / Habîb ….. ana menzil (Cennât-i Adn ola ona menzil Târihuhu sene 978 – Parentez içi düzeltmeler tarafımızdan yapılmıştır)
Kitabenin altındaki tarihten anlaşıldığına göre bu cami 978/1570’de Murad Paşa tarafından bina olunmuştur. Vakıfnâmesinde “Murad Paşa bin Abdüsselâm” yazıyor.
Arabiyyü’l-‘ibâre (Arapça) olarak evkâf dâiresinde (Vakıflar Müdürlüğü’nde) mahfuz vakıfnâmesini ihtisâren (kısaltarak) tercüme ederek ehemmiyetine binâen ber-vech-i zîr (aşağıdaki şekilde) derç ediyorum( yazıyorum) (Terceme).
“Vâkıf merhum Murad Paşa bin Abdü’s-Selâm Karaman vilâyetinde emîru’l-ümerâ iken Antalya’da inşâ ettiği câmi-‘i şerif ile kasaba haricinde vâki imârethâne masrafı ve Antalya kazasında biri “Dizdar Alanı” ve diğeri Çonayır’da (Uzun Koyu ile Yenice Kahvesi arasında ve Uzun Koyu’ya bir saat kadar mesafede şimdi harap bir binadır ki yalnız pınarı kalmıştır) bina ettiği iki han masrafı bir de merhumun “Astidos” (Astidos kelimesi “Aspendos”tan galata olsa gerek. Şu halde “Köprü Suyu” üzerindeki köprü olması iktiza eder bu köprü hakkında Belkıs Tarihi’nde malumat verilecektir) nehri üzerinde yaptırdığı köprünün tamiri için kezâ Manavgat kazasıyla “Karahisar Tekke” (Gördüğüm Fransızca bir diksiyonerin rivayetine göre âtide zikredilecek olan Murtuna’ya “Karahisar Tekke” nâmı veriliyordu) arasında kalan “Astidos” nehri ile Dizdar Alanı mevzi-‘i marufunun (bilinen mahalin) ortasından cereyan eden “Düden” nehirlerinin ıslahı masrafı için hâl-i hayatında (hayatta iken) nukûd (nakitleri) ve akarâtından (gelirlerinden) vakıf müeyyed olarak sülüs malını (malının üçte birini) vakfetmiştir ki sülüs malı nukuddan seksen bin dokuz yüz dinar ettiği gibi akaratı da ber-vech-i zîrdir (aşağıdaki gibidir).
Sülüs malından olmak üzere Antalya’da tahtânî (tek katlı) iki ve fevkâni (iki katlı) iki han ile bir saf birbirine mulâsık (bitişik) üç hücre ile bir fırın ve mahzen (depo), menzil-i mezkûre muttasıl (zikredilen yere bitişik) bütün bostan ki ahır ve eşcâr-ı müsmireyi (meyve ağaçlarını) hâvi ve ortasından akan nehir, bostana muttasıl eşcâr-ı müsmire ve gayr-i müsmireyi (meyveli ve meyvesiz ağaçları) cami bütün bostan, kıble tarafından mekâbir-i müslimîne (müslüman kabirlerine) şimâlen Kepez ile tarafeynde (iki tarafında) tarîk-i âm (umumi yol), Dizdar Alan’da kâin eşcâr-ı müsmire ve gayr-i müsmireyi hâvi bütün bostan ve yine tarîk-i ‘âmiyle Kepez ve nehir ile mahdud (sınırlı) “Kerm” (üzüm bağı), iki taraftan tarîk-i âm ile mahdud olan vâkıf merhumun hanına karib bütün arz, üç taraftan tarîk-i âm ve sûfi’l-kirâmın mülki ile mahdud ve badem eşcarlı olan hane karib bütün arz, kıble ile şimal tarafında tarîk-i âm şarkan Mahmud bin Abdullah’ın mülkü garban Ali el-Hâbik’in mülkü ile mahdud birli arzında bulunan câmi-‘i meşhuranın bütün menzili, iki taraftan tarîk-i ‘âm ve Mehmed bin Sinan “Boz Irmak” ile mahdud olan Antalya kazasında “Karadiken” (Korkuteli’ne tâbi Bozova’da Abdi Bey ile Şevket Beyin Çiftliği. Vakıfnâmede zikredilen diğer mevâkiin hâl-i hazırda ne isimle tesmiye edildikleri malum olmadığı gibi mevkileri hakkında bir türlü malumat edinemedim) karyesinde (köyünde) mevcut iki kıta arzın kâffesi (bütün hepsi), İstanos (Korkuteli) kazasına tâbi “Genbe” nâhiye ve karyesinde vâki “Sandi Bucağı” ismiyle müsemma bulunan arz-ı meşhûranın (meşhur yerin) bütün mahsulü, Dizdar Alanı ve Umman Evgi ki kıble tarafından Çömlekçiler Topraklığı mevzii ile bed’ ederek (başlayarak) Koman Giryan Sarayı ile müsemma han ile maruf ve sûku’l-hınta (Buğday Çarşısı) ile Katın Kayası’nda nihayet bulan şarkan Kapı Kaya namıyla maruf cebelden (dağdan) bed’ ile (başlayarak) “Karalar” karyesinin (köyünün) yoluna kadar, garben “Torbalı” mezraasıyla “Kara İlyas”dan denize kadar vâkıf-ı müşârun ileyhin (vakfedenin) “Astidos” nehrinden akıttığı harkın iskâ ettiği (suladığı) “Çeltiklik Altı” mezraaların bütün nısfı (yarısı), sekiz bin dokuz yüz dinar altının kâffesi ki nısfı aslına tahkîkan dört bin dört yüz elli dinardır.
Vâkıf merhumun vakıfnâmesinde mezkur para ve arazi mahsulatının cihet-i sarfı (sarfedileceği yerler) hakkında şöyle kuyûdât (kayıtlar) mevcuttur:
Meblağ-ı mevkuf (vakfedilen meblağ) muâmele-i şer’iyye (İslam’a göre muamele) ile istirbah edilecetir ki (kazanç elde edilecektir ki) bunun öşrü (onda biri) her sene bilâ ziyade ve lâ noksan emîn (güvenilir), müteverri’ (haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınıp helâl ve mubahların bir kısmından feragat eden) bir mütevelli ve muktedir kâtip ile bir müstakim câbî (vergi tahsildarı) vasıtasıyla idare olunacaktır. Muamelesi rehn-i kavî ve kefîl-i milli ile olacak. Kezâ muâmele her sene tecdit edilerek (yenilenerek) her üç sene de bir kemâl-i ihtimam ile sicile yazılacaktır. Müddetin hitamında gerek esası ve gerek neması mütevelli ve katibin mehriyy-i tahtında Dizdar ismiyle maruf Antalya Kalesi’nin muhafızı yanında hıfzedilecektir. Mütevelli gerek aslından ve gerek hasıl olan parayı ancak huzûr-i hâkimde alabilecek, mütevelli, katip ve câbinin teslim ettiği para mukabilinde medyunundan bir şey aldığı tahakkuk ederse hâkim vasıtasıyla tedib olunacaklardır. (Devamı var)
Süleyman Fikri Erten, Antalya Livası Tarihi, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1338/1919, s. 92-94.