Antalya’nın Kapılarını Aralayan Malazgirt Zaferi Öncesi İstanbul’un Fetih Girişimleri:
Müslümanları İstanbul'un fethine yönelten sebeplerin başında Peygamberimizin (s.a.v.) “Konstantiniyye elbet fetholunacaktır. Onu fethedecek emîr ne güzel emîrdir ve o ordu ne güzel ordudur” müjdesi gelmekte idi. Diğer açıdan Müslümanların İslam’ı duyurma, yayma ve dünyaya açma gayreti ve İslam devletinin siyasi sınırlarının genişletilmesi ve nüfuzunun artırılması çabası da hedefler arasında idi. Sâsânî İmparatorluğu'nun yıkılması ve ardından doğu, batı ve kuzey istikametinde gerçekleştirilen fetihlerden itibaren Müslümanlar artık mahalli hâkimiyet düşüncesinden dünya hâkimiyeti fikrine intikal etmişlerdi. Bunu gerçekleştirmek için ele dönemin iki süper gücünden biri olan Bizans İmparatorluğu'nun merkezi İstanbul'un fethi temel hedef haline gelmişti.Bu çok önemli ve stratejik bir faktördü. Araplar Dört Halife döneminin sonuna doğru, dönemin iki süper gücünden biri olan Sâsânî İmparatorluğu'nu yıkmışlar, Bizans İmparatorluğu ile karşı karşıya kalmışlardı. Bizans’ın da, Kuzey Arabistan, Ortadoğu, Kuzey Afrika topraklarına hâkim olmuşlar ve Anadolu içlerine kadar uzanmışlardı. Emevî halifesi Muaviye b. Ebî Süfyan'ın (r.a.) Dört Halife döneminde yirmi yıl valilik yaptığı yer, kısa süre önce Bizans toprağı idi. O nedenle Araplar, Bizans İmparatorluğu'nun bölgedeki kara ve deniz üstünlüğüne son vermek gerektiğinin farkında idiler.
Bizans donanmasıyla İslam donanması arasında meydana gelen Zatü's-Savârî savaşında galibiyet elde etmeleri Müslümanların gücünü kanıtladı ve özgüven kazandırdı. Bu galibiyet, yeni seferler ve özellikle İstanbul'un kuşatılması için deniz yolunun açılmasını temin etmiş oldu. Bizans yönetimi, Antalya’nın Finike açıklarında Müslümanlarla gerçekleşen Zatü's-Savârî (34/655) savaşındaki yenilgisinden sonra Doğu Akdeniz'deki hakimiyetini sürdürmesinin güç olduğunu anlamıştı. O nedenle Batı Akdeniz'de henüz elinde bulunan yerleri korumayı tercih etti. Ama Muaviye (r.a.), imparatorun gücü yettiği takdirde hücumdan geri durmayacağını da biliyordu.
İstanbul'un fethi Muaviye (r.a.) için bir başka açıdan da büyük önem arz ediyordu. Zira o, bu fethin gerçekleşmesini Müslümanlar için birleştirici/kaynaştırıcı bir unsur görüyordu. Muaviye (r.a.), hedefini gerçekleştirebilmek için önce donanmayı güçlendirdi ve onun döneminde İslam donanması 1700 gemiye ulaştı. Suriye sahillerindeki Arvad adası (Eski bir Fenike şehri ve adası) İstanbul kuşatmaları için bir üs haline getirildi. Antakya, İskenderun ve Tarsus arasında bulunan şehirleri aldı. En önemlisi yaz ve kış seferlerini gelenek haline getirdi. Anadolu'ya yapılan seferler yaz ve kış olmak üzere yılda iki defa tertiplenmeye başlandı. Bizans İmparatorluğu üzerinde dâimi bir baskı oluşturan bu seferlerin nihai hedefi hiç şüphesiz başşehir İstanbul'du. Bu seferler esnasında Fedâle b. Ubeyd, Cünâde b. Ebî Ümeyye, Süfyan b. Avf gibi komutanlar ön plana çıktılar.
İstanbul’un fethi için Emevîler döneminde 665, 667, 672, 712 ve 722 tarihlerinde beş sefer; Abbasîler döneminde 782, 854, 869 ve 970 tarihlerinde dört sefer, toplamda dokuz sefer düzenlendi. Fetih için düzenlenen ilk seferlerde Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ebû Sa'lebe el-Huşenî, Avf b. Mâlik, Münzir b. Zübeyr b. Avvam, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Ömer, Hz. Hüseyin, Eblı Şeybe el-Hudri (r.anhüm) gibi meşhur sahabîlerde yer aldı. Emevî ve Abbâsî döneminde yapılan dokuz kuşatmadan da herhangi bir sonuç alınamadı.
Selçuklular döneminde de İslam ordusunun ana ve ilk hedefleri arasında İstanbul’un fethi yer almakta idi. Henüz deniz seferlerini tecrübe etmemiş olan Selçukluların İstanbul’un fethi için karadan ilerlemeleri gerekiyordu. Karadan ilerlemek demek, Anadolu’nun fethi demekti. Bu güzergâhta yer alan seferlerin en çetin savaşı ise Bizans ile 1071 yılında Malazgirt’te yapılacaktı.
“Antalya’nın fethi” yazı dizimizin yedincisinde Malazgirt destanı ve sonrasına bir göz atalım inşallah.