Askerî ve ticârî üs Antalya:
Bizans kaynaklarında “Attalos’un harika şehri” İslam kaynaklarında “Dârü’s-sagr, (uç, hudut şehri) Rum Diyarı’nın meşhur büyükşehirlerinden deniz kıyısındaki korunaklı ve kalabalık nüfuslu Antaliyye” diye geçen Antalya, kurulduğu günden itibaren Doğu Akdeniz’in en önemli askerî ve ticârî üstü olmuştur. Bu yüzden Anadolu’da hâkimiyeti ele geçirmek ve İstanbul’un fethini gerçekleştirebilmek için Antalya’nın kesinlikle Müslümanların hâkimiyetine girmesi gerekmektedir. Yazı dizimizde ifade ettiğimiz gibi Hz. Osman (r.a.) hilafeti döneminde Akdeniz havzası fetih hareketleri başlamış, Bizans donanması ile savaşlar yapılmıştır. Zâtü’s-savârî savaşı ile Bizans’ın Akdeniz hâkimiyetine son verilmiştir.
Antalya ‘nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ile alâkalı arşiv ve belgelerde yer alan en erken tarih 860 yılıdır. Abbasi Halifesi Mütevekkilin donanma komutanı Fazl b. Karin Antalya’yı ilk fetheden komutandır, lakin Müslümanların Antalya hâkimiyeti kısa sürmüştür.
Alparslan’ın 1071 yılındaki Malazgirt zaferinden sonra, Selçuklular Anadolu içlerine fetih hareketleri başlatmışlar, Selçuklu beylikleri farklı bölgelerde hâkimiyetlerini ilan etmişlerdir. Selçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmışoğlu Süleyman Şah (1077-1086), Türkmenlerin lideri olmuş ve 1075’de İznik merkezli kurduğu beylik 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ni tarih sahnesine çıkarmıştır. Süleyman Şah, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından kendisine bağlı olarak Sultan-ı Rum (Anadolu Selçuklu Devleti) olarak tayin edilmiştir.
Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Bizans İmparatorluğu ile 1081 yılında Drangon Anlaşması yapmıştır. Bu anlaşmaya göre Bizans, Anadolu Selçuklu Devleti'ne yıllık vergi ödemeyi kabul etmiştir. Bu anlaşma sonucu batı sınırlarını güvence altına alan Süleyman Şah doğu sınırlarını genişletmek için sefere çıktı. 1082 yılında Çukurova'ya girdi ve Tarsus'u ele geçirdi. Daha sonra bütün Kilikya bölgelerini ve Antakya'yı topraklarına kattı. Anadolu'daki fetihlerine de devam eden Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Antalya ve Antakya'yı ele geçirdikten sonra komutanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Buldacı Bey, 1085 yılında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethetti. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini ele geçirmiştir.
Antalya’nın Müslümanlar tarafından ikinci fethi 1085 yılında Süleyman Şah tarafından gerçekleştirildi ve şehir 1103’e kadar Selçuklular’ın hâkimiyetinde kaldı. 1103’te Bizans İmparatoru Alexis Komnenos’un kuvvetleri tarafından geri alındı. Bundan sonra Bizans ve Türkler arasında birkaç defa el değiştirdi. 1120’de Ioannes Komnenos burayı tekrar Bizans hâkimiyeti altına aldı. Bu sıralarda şehir önemli bir ithalât ve ihracat limanı durumunda olup Avrupa ve Mısır ticaret gemilerinin uğrak noktasıydı. Bu sebeple Antalya’da Bizans hâkimiyeti döneminde de bir müslüman tüccar kolonisi mevcuttu. II. Haçlı Seferi sırasında bir müddet Haçlı kuvvetlerine üs vazifesi gördü (1148).
1181’de II. Kılıcarslan’ın bu önemli ticaret merkezini geri alma teşebbüsü başarılı olamadı. Latinler’in İstanbul’u zaptından sonra Bizans İmparatorluğu taksim edilince bu sefer Aldobrandini adlı bir İtalyan’ın eline geçti.
1207 yılında I. Gıyâseddin Keyhusrev kaleyi kuşattı ise de Kıbrıs’tan yardım gelmesi yüzünden burayı zaptedemedi, ancak abluka altına aldı. Nihayet 5 Mart 1207’de Latin idaresinden memnun olmayan Rumlar’ın da desteği ile fethi gerçekleştirdi. Mübârizüddin Ertokuş’u valiliğe ve subaşılığa getirdiği gibi şehre bir kadı, imam, müezzin, hatip tayin etti; ayrıca kalenin surlarını onarttı ve bir de mescid yaptırdı. Fetih hakkı olarak şehrin en büyük kilisesi olan ve şehrin merkezinde yer alan Panaghia Kilisesi’ni camiye çevirdi (Şehzade Korkut Camii).
1211 yılında I. Gıyâseddin Keyhusrev’in vefatından sonra oğulları I. İzzeddin Keykâvus ile I. Alaaddin Keykubad arasındaki taht kavgalarında oluşan idâri zâfiyeti fırsat bilen Kıbrıs Kralı Montbeliard, 1212 yılında kanlı bir katliam ile Cuma baskınıyla şehri ele geçirerek Müslümanları hunharca şehit etti. Rumların işgali 1216 yılına kadar 4 yıl devam etti.
İdâreyi güçlendiren I. İzzeddin Keykavus 1216 tarihinde Antalya’ya sefer yaparak, bir aylık muhasara sonunda 22 Ocak 1216 yılında Antalya’nın hâkimiyetini ele aldı. Valilik tekrar Mübârizüddin Ertokuş’a verildi. Kale onarıldı, birtakım iktisadî tedbirler alındı, eski rıhtım ve mendirekler tamir edildiği gibi bir de tersane kuruldu. Böylece şehir aynı zamanda Selçuklular’ın Akdeniz donanmasının merkezi oldu ve buradaki valiler de “melikü’s-sevâhil”, “emîrü’s-sevâhil” olarak anıldılar. Hatta bu lakap, daha sonra buraya hâkim olan Tekeoğulları’nın beyleri için de kullanıldı.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra Antalya, Burdur, Isparta’da kurulan Hamidoğulları Beyliği döneminde 1361 yılında Kıbrıs Kralı Pierre Antalya’yı tekrar işgal etti ve şehri tamamen yağmaladı. Bu işgal 1373 tarihine kadar 12 yıl sürdü. 1373 yılında Mehmed Bey (Zincirbozan) Antalya’yı Rumların işgalinden kurtardı.
Yıldırım Beyâzid zamanında Antalya Osmanlı hâkimiyetine girmiş, 1402 Ankara Savaşı’nı kazanan Timur, oğulları vasıtasıyla şehri yağmalamıştır. 1472’de haçlı donanması tarad-fından son bir saldırıya uğrayan Antalya’nın limanı koruyan zinciri kırılmış, dış mahalleler yakılıp yıkılmış, ancak surlar aşılamamıştır.
1919’da Mondros Mütârekesi ile İtalyanlar şehri işgal etmiş, iki yıl süren işgalden sonra 1921’de İtalyanlar yağmaladıkları Antalya’yı terketmişlerdir. Antalya, Cumhuriyet döneminde aynı adlı ilin merkezi olmuştur.
DHA