Bu yazımıza başlarken öncelikle ‘adalet’ kavramının ne olduğuna değinmek istiyorum. Dünyanın birçok ülkesinde çeşit çeşit yasalar, denetimler ve etik anlayışı mevcut ama ortak akla göre adaletin yerini bulması demek kişilerin yaşattığı sıkıntıların aynısı yaşaması demektir. Toplumlarda genel olarak bu beklenti içinde adaletin sağlanmasını bekler. Birçok yasaya, etik anlayışlara göre benimsenmiş bir kural olarak görülse de bence adalet çok öznel bir durumdur. Bu öznellik nedeniyle adaletin sağlanması ciddi kurumlarca sıkı bir denetim altında tutularak en tatmin edici şekilde uygulanmasından geçer. Bir ülkede yerinde ve zamanında getirilmeyen ve hatta denetlenemeyen bir adalet sistemi varsa işte o zaman vay halimize diyebiliriz. Çünkü adaletsizliğin boy gösterdiği bir toplumda kaosun devreye girmesi kaçınılmazdır.
Çeteler, hırsızlar, katiller, tacizciler vb. birçok sıkıntıların olduğu bir ortamda insanlar adalete güvensizlik duymaya başladığında veya o sistemin çalışmadığını fark ettiğinde kendi adaletini sağlama arayışına girer. Bu durumun da özellikle adalet sistemindeki kötü gidişattan faydalanmak isteyen kötü niyetli insanlarca kullanılması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu tarz kişi veya kurumlara bir açık kapı bırakmak devletlerin isteyeceği en son şey olabilir. Örneğin bir yakınınızın A kişisi tarafından başına bir şey geldiğini düşünelim ve sevdiğiniz insana yapılana karşılık hiçbir ceza almamış olsun.
Ne yaparsınız?
Yüzde 80’e yakın bir oranda vereceğiniz cevap bir karşılık vermeye dayalı olacaktır. En basit verdiğimiz bir örnekle bile toplumlardaki adalet işleyişinin önemine dikkat çekebiliyor ve adalet arayışına girmenin suçlar zincirine yol açacağını anlayabiliyoruz.
Bizzat kendi ülkemizde karşılığını almamış suçlara karışan insanları görüyoruz. Para aklama, taciz, cinayet, hakaret ve dolandırıcılık gibi çeşitli suçların sık sık işlendiği bir dönemden geçiyoruz. Yine aynı şekilde bu tarz sicilleri olan insanların tam anlamıyla bir karşılık almadığını da…
Sosyal medya platformlarında önü arkası kesilmeyen birçok haber ve paylaşımda denk geldiğimiz kendi adaletini kendi sağlamaya çalışan insanlar artık bu sisteme güvenmediği için kendileri de suç işlemeyi göze alıyor. Şimdi yazımızın başına dönersek adalet hangi biçimde olursa olsun, hangi etik anlayışına göre uygulanırsa uygulansın, ilk önce ‘hak’ kavramına tabi olmalı ve tecelli etmelidir. Suçu suçla kapatan, adalet işlemiyor diye suç işlemekten korkmayan, bu tarz kaos ortamlarından faydalanan ve yaptıkları tüm usulsüzlüğe rağmen aramızda dolaşanlardan kurtulmamız için adalete ihtiyaç vardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Adalet mülkün temelidir.”
Sağlıcakla kalın.