Türkiye’nin yeni dünyadaki en büyük sıkıntılarından birisi başıboş, kimsesi veya ailelerinden koparılmış çocuklarıdır. Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde birçok örneğine rastlayabileceğiniz şehirlerin sözde tehlikeli semtlerinin kaynağı da tam olarak budur.
Uyuşturucu, hırsızlık, tehdit ve çeteleşmek adına ailesiyle sevgi temeli kuramamış, doğuştan kimsesiz veya kaçırılmış birçok çocuğun sokaklarda refahı tehdit ettiğini bilmeyeniniz yoktur. Burada asıl sorunun bu çocuklarda veya gençlerde değil, onları ceplerini doldurmak ve çeşitli sektörlerde hakimiyet kurmak için kullanan ellerde olduğunu anlamalıyız.
Sadece Türkiye özelinde olmayan bu konuyu dünya genelinde ele almak gerekse de biz şimdilik kendi ülkemizde ve belli başlı yerel bölgede ele alalım. Örneğin günümüz İstanbul’unda adı çıkmış birçok mahalle mevcut. Gazi, Tarlabaşı, Esenyurt gibi önde gelenler dışında saymakla bitmez.
Peki bu bölgelerde ne oluyor?
Çeşitli gruplar tarafından mahalledeki esnaflar ve bölgedeki hakimiyet adına çeteler kuruluyor. Bunların bazıları hırsızlık, gasp, haraç kesmek gibi gayeler edinirken bazıları da uyuşturucu veya çeşitli bağımlılık yapan maddelerin ticaretini yapıyorlar. Bu gibi çetelerin sözde liderleri de mahalleyi korumaktan sorumlu olduklarını iddia etmelerine rağmen başta örneğini verdiğimiz çocukları maşa olarak kullanıyorlar.
Şimdilerde suç işleme yaşının 10-15 yaşlara kadar düştüğünü hatta istisna olarak daha da düşük olduğunu görüyoruz. Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti de buna bir örnektir.
Nüfus artışının düşüşünden dolayı birçok çağrıda bulunan yetkililerin önce bu sorunlarla ilgilenmesi gerektiğini söylemek çok yanlış olmaz. Böylesi ciddi tehditlerin olduğu bir ülke ikliminde insanların yeni bir canı dünyaya getirmekte tereddüt edeceğini anlamak çok zor olmamalı.
Sadece İstanbul üzerinden konuşmamıza rağmen önde gelen birçok şehirde de bu tarz olayların yaşandığını dile getirmek şart. Örneğin illegal hayatları anlatan dizileriyle meşhur Adana’nın bu tarz suçlara ve çetelere ev sahipliği yaptığını sosyal medya kullanan veya haber izleyen herkes bilir. Suç yaşının düşmesiyle birlikte sokakların daha güvensiz bir hal aldığı açıkça gözler önünde duruyor.
Hepsinin yanında kendi kentimiz Antalya’da bulunan Zeytinköy’den de bahsetmezsek olmaz, Antalya halkı tarafından birçok kulaktan dolma tehlike dedikoduları yayılan, zaman zaman polisin giremediği iddia edilen, bağımlılık yapıcı maddelerin ve çeşitli illegal işlerin döndüğü anlatılan o semt. Kentsel dönüşümle beraber bu yapıyı biraz da olsa bozdular fakat yine de bazı şeylerin değişmediği söylenebilir.
Ek olarak Geçtiğimiz günlerde paylaşılan bir kurye kamerasında İstanbul’da 8-9 yaşlarında olduğu tahmin edilen çocukların ellerinde satır ve sallama gibi saldırgan kesici aletler olduğu görünmüştü.
Peki bu durumların önüne geçmek için adımlar atılmazsa ne olur?
Sokaklar giderek kontrolden çıkarak vatandaşları ve esnafları zan altında bırakır. Bugün Mattia’nın başına gelen yarın sizin başınıza gelir. Bunların hepsi kaçınılmaz gerçeklerdir.
Devletin ve yetkililerin bu ücra köşelerde dönen illegal durumlara acilen el atması gerekiyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin bu kirli yollara çeşitli tekniklerle alet edilmesi hatta zorunda bırakılması başlı başına bir güvenlik sorunudur. Bu konu hem ülkemizde hem de dünyada çok önem arz eden bir tehlikedir. Daha aydınlık bir gelecek için, karanlık sokaklara ışık tutmalıyız.