Neden bilmiyorum evimin anahtarları hep sağ cebimde oluyor, genelde sağ elimi kullandığım için, sağ elim çaprazlama yapıp sol cebime anahtarımı koyamayacağından ,elimin de işine geliyor anahtarları sağ cebime atmak...
Bazen anahtarımı sağ cebime attığım halde, cebimdeki başka şeylerden dolayı anahtarımı kaybetmiş hissine kapılıp, sokak kapısının önüne geldiğimde işte burdaymış ,yine kaybetmemişim diye sevindiğim gecelerden bir tanesindeydim yine...
Apartman kapısını açıp, asansöre bindim, asansör aynası ne kadar da tanıdık, florasan lambasının aydınlattığı aynanın karşısına geçip ,ışıktan beyaza dönen yüzümü seyrederek merhaba dedim kendime bir kez daha ,ve yukarıya çıktım...
Evin kapısının önüne geldim bu sefer, tam anahtarımı çıkarırken, içerisinde kimsenin olmadığını bile bile ,evimin kapı zilini çalmak geldi, bu çok garip bir istekti ,o an kapının kilidini açmadan,kapıdan bir ışık hüzmesi halinde geçip sonrasında eve girip, kendimi karşılamak istedim o gece, kendime hoşgeldin demek nasıl bir duygu olurdu acaba...
Hoşgeldin deyip kendime, eve geç geldiğim için kapıyı aralık bırakıp, kendime kapris yaparak yatağıma dönmek ve yine yatağımda kendimi beklemek...
Evet bunu hayal ettim...
Oysaki az önce arkadaşlarım ne kadar da güzel bahsetmişlerdi sürüp giden huzurlu hayatlarından , bir yaşına yaklaşan kızının resimlerini göstermişti , aynı bana benziyor değil mi diye sormuş, evet aynı sen deyince sevinmişti ve evde bekleyen karısının nasıl üzerine titrediğinden bahsetmişti uzunca...
Bir diğer arkadaşım bu sene çıkacakları tatili anlattı...
Bir diğeri iş yerinde aldığı terfiden ve eğer terfi ederse Yurtdışına çıkabileceğinden ve çocuklarının yabancı dil eğitimi konusunda yurtdışında yaşamanın iyi bir fırsat olabileceğinden...
Ne güzel hepsinin bir bekleyeni, hepsinin kendi içinde tanımladıkları, tanımlarken bir kez daha emin oldukları yaşamları vardı...
Bense başka hayaller peşindeydim, kimisine göre uçarı kimisine göre mantıksız, kimisine göre de tutarsız hayallerdi bunlar, geleceği garanti almak uğruna şu anı elden kaçırmamak için kurduğum, sadece şu anın keyfini ve tadını çıkarmak için kurulan isteklerdi bir çoğu...
Evet belki de çok daha rahat edeceklerdi ileride, bir evleri varken bir ev daha, bir yazlıkları varken bir yazlık daha alacaklardı, bir araba varken bir tane daha, sonra çocuğa araba, sonra çocuğa ev ve sonra da, sonrada sonrada...
Sonu gelmeyen sonradaların içerisinde yaşarken hayatın getirdiği başka sonraların peşinde koşmalar...
Sen naptın bugüne kadar dediler, baktım şöyle hakikaten ben ne yapmıştım...
Bir an hiç bir şey yapmadığımı düşündüm, içimden şurada iki dönüm yer aldım demek geldi birden ama yalan olurdu çünkü almamıştım, hayattaki tek dikili taşım babamın mezar alanına denk gelen alandan başka bir şey değildi...
Ancak geceleri gökyüzündeki yıldızları bilirdim mesela, haberleri yoktu çoban yıldızını ben satın almıştım...
Gün doğarken etrafı saran o muhteşem kızıllıkla şarkılar söylemek...
Hurma ağacına konan güvercinlerle de ağaçları paylaşırdım...
Denizde giderken arkamda bıraktığım köpükler de benimdi, hatta yırtık balıkçı ağlarına dolanan yosunlar, gökkuşağı ve meltem rüzgarı hepsi benimdi...
Galiba madde değildi sahip olmam gereken şey, bunun sürdürebilirliğine inanmıyordum, her neyim olursa olsun bir gün tekrar evrenin benden onu geri alacağını ve bir süreliğine sadece benimmiş gibi hissetmenin büyük bir kandırmaca olduğunu keşfetmiştim...
Bu bilgi beni hayatın bir hediye olduğuna ve hayatımın bundan sonraki zamanlarında neyin peşinde koşmam gerektiği konusunda bazı düşüncelere itti...
Toplumun genel geçer kavramları ve doğruları arasında sıkışan insanın, aslında doğmuş olduğu coğrafyada hayata bakışını çok fazla etkiliyordu...
Mesela Sibiryanın bir köyünde dünyaya gelmiş olsam ya da Tanzanyanın kocaman ovalarında acaba nasıl düşünürdüm?
bu yüzden dünyayı gezmek ve diğer coğrafyaların hayatı ve dünyayı nasıl algıladıklarını keşfetmek kendi düşünce yolculuğumda bana yeni kapılar ve yeni düşünce sistemleri açacak önemli bir eylemdi...
Başka Toplumların var olma duygusuna nasıl baktığını gördükçe kendi var olma duygum arasında yaşayacak olduğum çelişkiler insanın evrensel boyutunu keşfetme yolunda bana yeni fikirler verebilir ve varoluş amacımı daha samimi bir şekilde ortaya çıkarmama yardımcı olabilirdi...
Evin kapısını açtım, koltuğa bıraktım kendimi sonra...
Tavana baktım bir süre, sonra pencereleri açtım...Bir kez daha uzandım koltuğa...
Sonra uykuya dalmışım...Sabah uyandım tam zamanından biraz daha erken daha 20 dakika varmış desim bir daha uyudum...
Sonra bir rüya gördüm...
Tamtamlar çalınıyordu, koskoca bir ateş yakmışlar, etrafında Kızılderililerle oturuyoruz, geleneksel kıyafet giymeyen tek benim, sonra dedim ki bu törende benim ne işim var...
Sonra bir bakıyorum Kabile Şefi beni işaret ediyor...
Birden anahtarlarım aklıma geliyor...
Kotumun ceplerine bakıyorum yoklar...
Napıcam diyorum...
Nerede bu anahtarlar diyorum...
O sırada telefonun alarmı karışıyor tören müziğine...
Uyanıyorum...
Kapıya bakıyorum...
Kapıyı yine arkadan kitlemişim...