Yıllarca çalıştıktan sonra epeyce para biriktirmenin huzuru içerisinde yine açtı gözlerini bu sabah, dolapta kaç gündür bekleyen ve atmaya bir türlü kıyamadığı peyniri ve ekmek dolabında kaç gündür biriktirip sakladığı peksimetlerle yine o sabah kahvaltıya oturdu...
Kendi elleriyle yaptığı turşulardan azıcık çıkardı masaya, öyle ya turşuya da para vermiyordu, içinde garip bir haz duydu bunun için, küflenmiş peynirden bir lokma alıp peksimetten bir parça daha koparıp ağzında oluşan karışıma salatalık turşusunu da ekledi...
Fakir bir mahallede oturup ta herşeye sahip olmak ona sunulmuş lütuflardan en büyüğüydü sanki, mahalleli ne zaman bir tadilat yapacak olsa ya da bir şey onaracağı zaman ondan bir şeyler isterdi...
İsteyeni önce tepeden aşağı süzer, ödünç vereceği malzemeyle ilgili uzunca bir bilgi verir, daha sonra ne zaman getireceğini sorar, ekseriyetle bu alet matkap olduğu için özellikle matkap uçlarını bozmamalarını tembih ederdi...
Matkabı onun için o kadar değerliydi ki, günün de ve saatinde geri getirilmeyen matkabın artık matkap olmayacağını, matkabın artık kendi içindeki matkap olma varlığını yitireceğini düşünürdü, hatta matkabını ödünç verdiği gecelerde kabuslar görür, terleyerek uyanır, matkabımmm diyerek yataktan fırlar, ödünç verdiğini hatırlayınca derin bir oh çekerdi...
Bir gün matkaba çok ihtiyacı olan bir mahalleli ondan yine matkabını ödünç istemiş, o da matkabını aynı seramoninin ardından ödünç vermişti...
Mahalleli üç gün sonra matkabı geri getirecekti, ve matkapla sadece duvarlara küçük delikler açıp montaj yapacağını söylemişti...
Matkabını seven adam, matkabını iki eliyle bir sunu töreni şeklinde komşusuna verdi...
Adam matkabı eline aldığında adeta kutsal bir tören sonrasında kendisine takdim edilen bir ödül gibi matkabı ellerine aldı ve arkasını dönmeden ve dizlerinin üzerinde hafif eğilerek Matkabını seven adamın evinden çıktı...
Matkabını seven adam komşusunun az önce çıktığı kapıya bir süre daldı,kim bilir kaçıncı komşusuna kaçıncı matkap verişiydi bu...
Matkabı alan adam sevinçle evine ulaştı, onu bekleyen arkadaşlar aldın mı, gerçekten verdi mi şeklinde sevinç nidaları atıyorlar, matkabı aldıklarına hala inanamıyorlardı...
Hemen tadilata başladılar...
Matkabını seven adam matkabını ödünç verdiği ilk gün içinde bir huzursuzluk yaşardı, matkabını emanet ettiği ilk gün mutlaka matkabının doğru kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek için akşam olduğu zaman sessizce evinden çıkar, matkabını ödünç verdiği evin civarlarında dolaşır ve matkabının doğru kullanılıp kullanılmadığını kontrol ederdi...
Gece karanlığından yararlanıp ve farkedilmemek için siyah elbiselerini giyer, sessizce eve yaklaşır ve pencereden matkabıyla ne yaptıklarını gözetlerdi...
Sessizce eve yaklaştı, evden matkap sesleri geliyordu, evet çalışmaya başlamışlardı, sessizce pencereye yaklaştı, matkabını ödünç ettiği adamdan farklı bir adamın elinde gördü...
O an yıkılmıştı, adam matkabı kullanmayı bilmiyor, sert hareketlerle matkabını hoyratça duvara saplayıp çıkarıyordu...
Hemen evin kapısına koştu ve kapıyı yumruklamaya başladı, kapıyı matkabını ödünç ettiği gerçek kişi açtı...
Matkabım nerede siz matkabıma napıyorsunuz, matkabıma nasıl böyle davranırsınız, onu ben size bu şekilde duvarı delin diye vermedim diye bağırmaya başladı...
Ortalık buz kesmişti, garip bir hüzün ve kasvet ortalığı kapladı, sessizce matkabının yanına gitti...
Adamın elinden ver şunu bana şapşal herif diye bağırdı...
Matkabı ona, oda matkabına hüzünlü hüzünlü bakıyordu, özenle sakladığı matkap ucu duvara açılması gereken delikten daha küçük olduğu için buna dayanamamış ve eğrilmişti, matkap haddinden daha fazla ısındığı için artık çalışamaz hale gelmişti...
Matkabımm, canım matkabım naptılar sana diye ağlamaya başladı...
Sonra dizlerinin üzerine çökerek...
Alçaklar...Matkabıma bunu nasıl yaparsınız, bunu nasıl yaparsınız diye ağlamaya başladı...
Mahalleli evin önüne toplandı...
Matkabını kucağına aldı ve evin kapısına yöneldi, mahalleli kapının önüne birikmişti,ne oldu, size nasıl yardım edelim diye yardım etmeye çalıştı..
Çekilin yolumdan, bırakın beni diyerek onları azarladı...
Ertesi gün asil bir törenle matkabı gömdüler, kimler yoktu ki...
Tören bitti...
Matkabı gömdükleri yerde yalnız kalmak istedi...
Birden yağmur başladı, ıslanmaya aldırış etmedi..
Yağmurun sesine feryatları karışıyordu... Mahalleli uzaklaştı...
Haykırışları hala kulaklarda çınlıyordu...
‘Nasıl yaptılar bunu sana...
Sana bunu nasıl yaptılar...’
Son...