Dün biraz soluklanmak amacıyla oturduğum bir kahvehanede, hemen yan masada oturan iki kişinin yüksek sesli sohbetine kulak misafiri oldum. Konuşmalarından anladığım kadarıyla birisi halk otobüsü sahibi iki kişinin sohbetinin konusu da Antalya’daki şehir içi ulaşımdı. Belki biraz da bu yüzden konuşmaya odaklandım. Biri diğerine, “Abi sabah 1.5 saat otobüs bekledim. 50 derece sıcakta resmen durakta buhar olduk. Durakta yaşlısı var, kadını, çocuğu var, hepsi perişan oldu” mealinden yakınmalarda bulundu. Karşısındaki şahıs bunun üzerine, “60 otobüsü daha seferden çektik. Mazota 6 lira birden zam geldi. Ne yapalım kardeşim zaten zarar ediyoruz. Sefere çıkmaktansa evin önünde dursun arabam. Bana ne milletin çektiği sıkıntıdan. Benim mazotumu millet mi alıyor” diye yanıt verdi.
İşte Antalya şehir içi ulaşımın geldiği nokta bu. Bir yanda aylardır otobüs duraklarında çektikleri çileleri şu günlerde yaşadığımız kavurucu sıcaklarla üçe beşe katlanan on binlerce insan, diğer yanda, ‘mazota zam geldi, zarar ediyoruz’ diyerek kafasına göre hareket eden, seferden aracını çeken otobüsçü esnafı…
Artık saklanacak, inkar edilecek bir durum yok. Herkes her şeyi biliyor, görüyor, yaşıyor. Dünya kenti (!) Antalya, tarihinde görmediği bir ulaşım kaosu yaşıyor. Çeşitli milletlerden göçmenlerle, tatilcilerle nüfusu kat be kat artan Antalya’da mevcut otobüsler yetersiz kalıyor. ‘AU’ plaka verilmiş olan 360 halk otobüsünün 120’si bizzat (Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in dediğine göre) zaten sefere çıkmıyordu. Yukarıda bahsettiğim şahısın dedikleri de doğruysa 60’ı daha seferden çekildi. Yani şuan Antalya’da 180 halk otobüsü şehir içi ulaşımda görev yapıyor. Son alınan 60 otobüsle birlikte Büyükşehir Belediyesi’nin de 360 civarında otobüsü faaliyette. (ki, yine yetkililerin dediğine göre bunlar arasında da çalışmayan, arızalı olanlar var) Yani 500 civarında otobüs yaz aylarında 10 milyonu aşan nüfusa hizmet veriyor. Yeterli olur mu elbette olmaz. Yeterli olmasını da bir tarafa bıraktık, şu sıralar gölgede bile 40 derecenin üstüne çıkan, zaman zaman termometrelerin 50 dereceyi gösterdiği kentte insanlar tıka basa istif edildikleri ve çoğunun klima çalıştırmadığı otobüslerde çile çekiyor. Şoförler gergin, vatandaşlar gergin. Haliyle kavgasız gün geçmiyor.
Önceki gün Antalya Otobüsçüler Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Yasin Arslan, otobüslerde yaşanan ‘klima’ kavgalarıyla ilgili olarak, bütün şoförlere her gün klimaları açmaları konusunda uyarıda bulunduklarını söylemiş. Sonra da, "Bindiğimiz otobüslerimizin kapıları iki taraftan açıldığı zaman içeride bulunan soğuk hava dışarı çıkıyor. Kaldı ki bizim şoförlerimiz maaşla çalışıyor. Akaryakıtla ilgili bir sorunu yok. Neden şoförlerimiz klima açmasın? Vatandaşla neden karşı karşıya gelsin? Klimanın açık olduğuna da bazen inandıramıyor. Hava sıcaklığından dolayı klimalar yetersiz kalıyor" diye kendince bir açıklama getirmiş. Hani işin iç yüzünü bilmesek, camiayı tanımasak inanacağız…
Yahu Arslan başkan, klima çalışınca yakıt gideri fazla oluyor diye mal sahiplerinin şoförlere baskı yaptığını biz demiyoruz, bizzat şoförler söylüyor. Gelen her zammı bahane eden, ‘zarar ediyoruz’ gerekçesiyle her fırsatta kazan kaldıran sizin esnafınız değil mi ? Şimdi kime ne hikayesi anlatıyorsun. Ağzındaki baklayı çıkar diyeceğim ama zaten çıkardın. Yine zam peşindesiniz. Gerekçe dünden hazır zaten. Yolunu yapmışsınız. 17 TL’den filan söz ediyorsun. Yaşattığınız bu rezalete, verdiğiniz çağ dışı hizmete bir de utanmadan zam istiyorsunuz…
Tam ‘merak etme bugüne kadar sizi hiç incitmeyen Büyükşehir’in böyyük başkanı Muhittin Böcek, yine incitmez, istediğiniz zammı verir’ diyordum ki zam haberi önümüze düştü. Ulaşım ücretinin 9.60 TL’den 15 TL’ye artırıldığı haberi geldi. Tahmin ettiğim gibi Böcek başkan yine sizi üzmek, incitmek yerine vatandaşı üzmeyi tercih etti. Gerçi vatandaş kimin umurunda ki. Hem zaten istediğinizi vermeyip ne yapacaktı, üç gün sonra 40-50 arabayı daha çekerdiniz, yine kazan kaldırırdınız ve zammı koparırdınız…
Ayrıca, artık klimaları çalıştırmaya da gerek yok. Şunun şurasında sıcakların bitmesine ne kaldı. Birkaç hır gürden bir şey çıkmaz. Siz yine bildiğinizi yaparsınız. Devran sizin devranınız. Nasılsa ufukta bir seçim var. ‘Oy delileri’ne istediğinizi yaptırırsınız…
Şu sıralar ‘proje güzellemeleriyle’ seçmenin ağzına bir parmak bal atan Büyükşehir Belediye Başkanı Böcek’e de bir çift sözüm var. Sayın başkan, bizlerin aylardın bu köşelerden gündeme getirdiği ‘Toplu ulaşım kamu hizmetidir ve belediye tarafından yapılmalıdır’ gerçeğini geç de olsa son zamanlarda sık sık dillendirir oldunuz. Geç de olsa doğruyu farketmeniz sevindirici lakin eyleme dönüşmedikten sonra bu söylemlerin hiçbir anlamı yok. Görev sürenizin bitmesine çok az bir zaman kaldı. Hani ‘4 yıldır neyi bekliyordunuz’ da demiyorum ama kalan sürede bu söylediğinizi gerçekleştirebilecek misiniz ? Nedir size engel olan ? Niye yüz binlerce insanı bir avuç otobüsçüye mahkum ediyorsunuz. Bir diyet borcunuz mu var ? Korkuyor musunuz otobüsçülerden.
Kamuoyundan destek isterken neyi kastediyorsunuz ? İşte bütün kent arkanızda. Hadi sizi görelim, bugünden yarına alın bir karar, halk otobüsü çilesini bitirin. Bütün kent sizi ayakta alkışlasın. Yok ‘bunu yapamam’ derseniz o zaman bu insanların karşısına oy istemek için bir daha zinhar çıkmayın…