Köşemizin müdavimleri hatırlayacaktır. Buradan birçok kez ikamet ettiğim Kızılarık Mahallesi’nde şahit olduğumuz ‘bağımlı’ manzaralarından söz etmiş, mahalle sakinleri adına yetkililere bu kangren soruna el atmaları çağrısında bulunmuştuk. Çağrımıza ilk yanıt Antalya Emniyet Müdürü Orhan Çevik’ten geldi. Ardından da Narkotik Suçlarla Mücadeleden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Sertaç Neşe aradı. Her ikisiyle de uzun uzun görüştük. Yapılan çalışmaları, polisin bu çağın en önemli sorunuyla verdiği amansız mücadeleyi dinlerken bir kez daha anladık ki, bu sorunun çözümü sadece polisle, polisiye tedbirlerle olacak gibi değil…
Kolluk kuvvetleri gece-gündüz baskınlar yapıyor, zehir tacirlerinin kökünü kurutmak için canla başla çalışıyor ama bu illetin kökü bir türlü kazınamıyor. Çünkü bugün gelinen noktada madde bağımlılığıyla mücadele artık sadece polisin değil sosyoloji, psikoloji, farmakoloji ve hukuk gibi bir çok çalışma alanlarının da konusu. Halk sağlığı ile ilgili odalar, STK’lar ve tabi aileler de bu mücadelenin bir parçası olmak durumunda. Geride bıraktığımız Ramazan ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan bir iftar yemeğinde, zaman zaman yollarda uyuşturucudan bayılmış gençlere rastladığını söylemişti. İşin vehametini, geldiği boyutu düşünün…
Dünyanın en önemli ve öncelikli sorunu olan madde bağımlılığı ne yazık ki ülkemizde de kritik seviyelere ulaşmış durumda. Türkiye, aileler, gençler, herkes bu sorunla mücadelede ciddi adımlar bekliyor. Ancak bu konuda maalesef birçok eksiğimiz var. Eksik, yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi polisiye mücadeleden değil diğer unsurlardan kaynaklanıyor. Neticede polis üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Bu işin ticaretini yapanlara karşı amansız bir savaş veriliyor. Lakin mücadele sadece ticaret yapanlarla sınırlı kalıyor. Madde kullananlara karşı bir şey yapılamıyor. Niye, çünkü bağlayıcı bir yasa yok. Kullanıcıyı hapse atamıyorsunuz, zorla tedavi ettiremiyorsunuz. Mevcut yasa, kullanıcının denetimli serbestlikle salıverilmesini öngörüyor ki, bu da kamuoyunda, ‘Polis ön kapıdan alıyor, arka kapıdan salıyor’ görüntüsü ve algısına yolaçıyor. Yani mevcut yasalar, polisin elini kolunu bağlıyor. Dolayısıyla verilen cansiperane mücadele bir anlamda boşa gidiyor. Diğer kurum ve kuruluşların görevini yapmaması nedeniyle vatandaşın gözünde polis günah keçisi oluyor.
Dolayısıyla çağın en önemli sorununun çözümünde artık herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Başta siyasiler olmak üzere sivil toplum kuruluşları, belediyeler, halk sağlığı merkezleri vs. ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumluluğunun gereğini yerine getirmesi lazım. Örneğin, madde bağımlılığıyla mücadelede önemli bir yeri olan Yeşilay’ın çok daha aktif olması gerekiyor. Kamu spotları ve bilgilendirici faaliyetlerle toplumu bilinçlendirmesi, mücadelede etkin rol alması bekleniyor. Bu arada siyasetçilerin madde kullanımının önüne geçilebilmesi için caydırıcılığı artıracak yasal düzenlemeleri acilen yapmaları lazım. Bunun yanısıra, uyuşturucu illetine bulaşan gençlerin önemli bir bölümünün ‘sorunlu’ aile kaynaklı olduğu artık bilinen bir gerçek. Bu yüzden mücadelede ailelere de önemli görevler düşüyor.
Artık şunu herkesin kabul etmesi yazım; Madde bağımlılığı günümüz dünyasının baş belası. Geleceğimizin umudu olarak gördüğümüz çocuklarımızı, gençlerimizi tehdit eden en sinsi tehlike. Bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için herkesin elini taşın altına sokması şart. Aksi halde polisin, jandarmanın mücadelede ortaya koyduğu olağanüstü çaba, havanda su döğmekten öteye gitmeyecektir…
NOT: Konuya gösterdikleri hassasiyetten dolayı Antalya Emniyet Müdürü sayın Orhan Çevik’e, Emniyet Müdür Yardımcısı Sertaç Neşe’ye ve sahadaki çalışmaları bize yerinde gösteren, madde bağımlılarıyla mücadele için ekiplerle birlikte 7/24 sahada olan Narkotik Komiseri adaşım Yunus Çeltik’e bu kent sakinleri adına teşekkür ediyorum.