Turizm kenti Antalya’da şehiriçi ulaşım sorunu her geçen gün biraz daha büyüyor. Aslında buna sorun demek, vatandaşın yaşadıklarını anlatmaya yetmiyor. Bu resmen bir kabus…
Dar gelirli kesimin, işine, evine gidip gelmek için otobüsten başka seçeneği olmayan kitlelerin son yıllarda yaşadığı en büyük kabus…
Türk turizminin başkenti, şehiriçi ulaşım açısından tarihindeki en kötü günlerini yaşıyor. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası başlayan göç, Suriyeliler ve en son depremzedelerle birlikte adeta nüfus patlaması yaşanan kentte, ulaşımdaki araç sayısı ters oranda azalıyor. Şuan ulaşımda kaç araç var bilmiyorum. Devlet sırrı gibi, kime sorsanız bilmiyor zaten. Büyükşehir’in kendi sitesinde de buna ilişkin herhangi bir bilgi yok. Araç sayısını bilmesek de, 300’e yakın otobüsün ‘zarar ettikleri’ gerekçesiyle seferden çekildiğini biliyoruz. Büyükşehir’de Muhittin Böcek’in başkanlığıyla birlikte adeta krallıklarını ilan eden halk otobüsçüleri, kentte istedikleri gibi at koşturuyor. İsterlerse sefere çıkıyor, istemezlerse çıkmıyorlar. Eskiden duraklardan yolcu kapma yarışı yapan otobüsler, şimdilerde duraklardan yolcu almamak için yarışıyor. Şoförler burunlarından kıl aldırmıyor. Ne soru sorabiliyorsun, ne herhangi bir şeye itiraz edebiliyorsun. Hiçbir şey yapamasa da, “İstediğin yere şikayet et” deyip bildiğini okuyor. Niye, çünkü korkacağı bir otorite yok karşısında. Şoförler Büyükşehir’den çok mal sahibinden korkuyor. Mal sahibi ne derse o…
Geçenlerde bindiğim bir otobüste klima çalışmıyordu. Sıcak bunaltınca otobüsteki vatandaşlardan “Kaptan klimayı niye çalıştırmıyorsun” sesleri yükselmeye başladı. İsyan edenler artınca şoför, önce “Klima arızalı” dedi. Otobüstekiler, “Arızalıysa sefere çıkma” diye itiraz edince bu kez de, “Şikayet edin kardeşim ne yapayım. Mal sahibi çalıştırma diyor” dedi. Mesele bu işte. Büyükşehir’in gücü, bu ‘mal sahipleri’ne yetmiyor…
Daha önce birçok kez yazdım, ulaşımda faaliyet gösteren 300-500 otobüsçü siyasetçileri esir almış durumda. Seçim zamanları bir oy için bile takla üstüne takla atanlar, bu kitlenin oylarını alabilmek uğruna taviz üstüne taviz veriyor. Tabiri caizse seçim zamanı yakayı kaptırıyorlar görev süreleri de bu kitleye diyet ödemekle geçiyor. Aile efradıyla, hısım akrabasıyla toplasan 2-3 bin oy uğruna 2-3 milyon vatandaş sefil ediliyor anlayacağınız…
Hep söylüyorum, bir kere daha söyleyeceğim. Bu kişiler yıllardır ekmek yedikleri kaba tükürüyor. Yıllardır bindikleri dalı kesiyorlar. Yaptıkları işin bir ‘kamu görevi’ olduğunun hala farkında değiller. Adamlar hala, “Araba benim, canım ne isterse onu yaparım. Klimayı istersem çalıştırır, istemezsem çalıştırmam” modunda. Ve otorite (!) bu tavrı bildiği, gördüğü halde sesini çıkaramıyor…
Anadolu’da Ali kıran baş kesen diye bir deyim vardır. Çok zorba, bıçkın, acımasız külhanbeyleri ve serseriler için kullanılır. Bizim otobüsçüler işte tam da böyle. 30 yıla yakındır bu kentte yaşıyorum, Büyükşehir Belediyesi’ni hiç bu kadar acz içinde görmedim. Şöyle masaya yumruğu vurup da, “Siz ne yapıyorsunuz. Aklınızı başınıza alın. İşinizi hakkıyla yapın” diyebilecek bir babayiğit yok maalesef. Hele bundan sonra hiç olmaz. Malum seçimlere şunun şurasında ne kaldı. Koltuk peşinde koşanlar yine ‘oy’ uğruna bu külhanbeylerinin kapısını aşındırmaya başlarlar. Onlar da bunun farkında ya, şu sıralar işi iyice saldılar. Allah şu sıcaklarda duraklarda çile çeken vatandaşın yardımcısı olsun…