Bir korku filminin içinde yaşıyoruz sanki.
Başımızı ne yana çevirsek bir kaos, bir tartışma, kavga…
Daha dün otobüste şahit oldum. Yaşları 70’in üzerinde 3 kişi ve 50’li yaşlarda bir kadın iktidar-muhalefet kavgası yapıyor. Engel olmasak birbirlerini boğazlayacaklar…
Evde torun sevecek yaştaki koca koca adamlar birbirlerinin partisine, parti liderine ağıza alınmayacak küfürleri, hakaretleri sıralıyor.
Tüm otobüs şaşkınlık ve korku içinde olanları izliyor…
Çarşıda, pazarda, üç beş kişinin biraraya geldiği her yerde benzer manzaralara tanık oluyoruz.
14 Mayıs yaklaştıkça gerilimin dozajı da artıyor…
Çok seçim gördük, geçirdik. Siyasi rekabetin en üst seviyelerde yaşandığı…
Ancak hiçbirinde gerilim bu derece ‘ürkütücü’ olmamıştı. 1980 öncesi farklı bir konjonktürdü, onu saymıyorum lakin sonrasındaki seçimlerin hiçbirinde böylesine kutuplaşma, böylesine toplumsal çatışma görmedik. Abarttığımı düşünüyorsanız inanın abartmıyorum. Toplum şuan ikiye bölünmüş durumda. İktidar yanlıları ve muhalefetin yanında yer alanlar.
Sonuçta bir seçim yaşanacak ve seçim bir yarış. Tarafları olması normal ancak bu öyle bir taraftarlık değil. Taraflar birbirini düşman olarak görüyor. Kimse kimsenin düşüncesine tahammül edemiyor.
Farklı düşünen eş, dost, akraba, arkadaş birbirine düşman nazarlarla bakıyor.
Ve herkes ‘bir hesaplaşma’ peşinde…
Niye ? Çünkü parti liderleri böyle istiyor…
Kurt dumanlı havayı sever sonuçta. İktidar da, muhalefet de bu gerilimden nemalanma, oya dönüştürme peşinde. Radikal politikalarla, sert söylemlerle tarafları kızıştırdıkça kızıştırıyorlar…
Kazanmak uğruna yapılan bu hamleler çok ama çok tehlikeli. Örneklerini yakın coğrafyamızda çokça gördük. İşsizlik, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda Tunus'ta, Muhammed Buazizi adlı şahsın kendini yakmasıyla başlayan ‘Arap Baharı’nın domino etkisiyle Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da nasıl yayıldığını hepimiz biliyoruz. Yaratılan gerginlikle sanki bunun altyapısı hazırlanıyor. İktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte birilerinin değirmenine su taşınıyor…
Korkuyorum…
Bence sizler de korkmalısınız…
Çünkü gidişat hiç ama hiç iyi değil. 14 Mayıs’ta yapılacak olanın sadece bir seçim olduğunu kavramamız ve kardeşliğimizin, birlik ve beraberliğimizin her şeyden daha önemli olduğu gerçeğini hatırlamamız lazım. Siyasetçilerin de ‘kazanmak için her yol mübahtır’ anlayışından biran evvel vazgeçmeleri gerek. Aksi halde bu gidişle ellerinde ne yönetecekleri bir ülke, ne de bir millet kalmayacak…