Bir aralar ‘’Nerede o eski Bayramların tadı’’ gibi cümleler kurardık. Son zamanlarda artık duyamaz olduk. Çünkü eskiyi hatırlamanın anlamını da yitirdik.
İyi mi kötü mü tartışmalarına girmeyeceğim. Çünkü bu gibi konular görecelidir. Kişiden kişiye değişir. Bu değişim de farklı anlamları hayatımıza yükler.
Bayramlardaki folklorik uygulamalar yeni nesiller açısından artık cazip değil. Büyük oranda anlamsız ve gereksiz bulunuyor. Sebebi ise hayatlarına daha başka etkili uygulamalar ve onların getirdiği algıların hükmetmesidir.
Çekirdek aileye indirgenmiş yapıların aileyi geniş anlamda düşünerek gerekeni yapabilmesi beklenemez. Bu yüzden kendilerine has hayatlar üretildi. Yeni alışkanlıklar icat edildi. Farklı davranış modelleri uygulanmaya başlandı.
Aynı zamanda daha çok tüketmek için daha fazla kazanmak ve de daha fazla çalışmak mecburi hale geldi. İstesek de bu akımın önünde duramıyoruz.
Hem ruhi hem de bedenen yorgunluklarımız arttı. Boş zaman buldukça kendimizle kalma lüksünün tadını çıkarmaya çalışıyoruz.
Hoş görü ve muhabbeti zaten terk ettik. İki kişi bir araya geldiğinde kendi mülklerinden, yaptıklarından, yapamadıklarından, siyasetten, spordan ve sair mişli mışlı konuşmalardan bahsetmekteler. Bu konuşmalar konuşana da dinleyene de iyi gelmemektedir. İbretli muhabbetlerden uzak, şifa olan sohbetlerin yakınında bile olamıyoruz artık.
Toplum birbirine tahammülü yük ve eza olarak algılamaya başladı. Bu anlayış insanların insanlardan kaçmak durumunda olduğunu anlatmaktadır. Bu durum yalnız, bencil, sabırsız ve kaba bir insan modelinin çoğalmasına vesile olmaya başladı.
O yüzden artık eski bayramların özlemine bile gerek yok. Mazallah gelecek olsalar toplum o bayramları kapıdan bacadan kovar, gitmezse de rezil eder.
Şimdiki tatsız bayramlarda öne çıkan şeyler dijital kutlama mesajları, tatiller, ruhsuz selamlaşmalar ve insanı iyi gelmeyen hissiz ilişkilerdir.
Madem eskiyi bıraktık, beğenmiyoruz, tat alamaz olduk. Peki ne yapmalıyız? Bayramları kaldıramayacağımıza göre, eskiye de dönemeyeceğimize göre, şimdiki bayramlardaki tatsız ve İçinde bayram olsun ama bu tuzsuzluk haline de bakarsak neler yapmamız gerektiği sorusu hemencecik karşımıza geliyor.
Ya ne istiyorsun der gibi bir nara sessizliği yarıp kulağımızı işkal etmektedir.
Bence her konuda olduğu gibi her şeyin özünden kopmadan yeni birtakım paradigmaları üretmemiz gerekmektedir. İçinde Bayram olsun ama bugün anlamı olan bir şey olsun. Yarına değer katacak bir şey olsun.
Hayatımızdaki milli ve manevi bütün değerler için aynı çalışmalar ve anlayış değişikliği şart oldu artık. Aksi taktirde hiçbir bayramı yaşamayı bırakın, kutlayacak insan sayısı da kalmayacaktır.
Kültürel değerlerimizin bu kadar hızla deforme olduğu bir zaman dilimini hiç yaşamadık. Tarihsel geçmişimizde de böyle bir zamana belgeye de rastlanmıyor. Söylenene göre ki buna ben de katılıyorum, insanlık son yüz yılda bin yıl birden yaşlandı. Yani son yüzyıldaki gelişmeler geçmiş bin yılın gelişmelerinden daha fazla oldu. Bunlar abartılı rakamlar değil. Bilakis gerçekle yüzleşmemizi sağlayan güçlü bir ifadedir.
Toplum önderleri halkın gerisinde kalmaya başladı. Bütün alanlarda halk otoriteden daha hızla hareket etmeye ve ilerlemeye başladı. Buna rağmen etkililer ve yetkililer muhafaza ettikleri değerlerin gerçeklerle ve günümüzle uyumlu olup olmadığına bakmadan hala muhafazakarlık yapıyorlar.
Bu hallerini de sakince yapmıyorlar, sesli, gürültülü, kaba, dayatmacı, ötekileştiren, damgalayan, dışlayan, nereden aldığı belli olmayan yetki kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışıyorlar. Bu durum kesinlikle sürdürülebilir değil. Hatta sürdürülmemelidir de.
Yeniden asrın idrakine göre milli ve manevi değerlerimizle ilgili cümleler kurmalıyız. Kurduğumuz cümleler halkın çoğunluğunu heyecanlandırmalı ve de cesaretlendirmelidir.
Anlatımlarımızı dayatmacılıktan uzak, düşünmeye sevk eden tarzda, akılların ilgisine sunularak yapmalıyız.
Umut veren, rahatlatan, şefkat içeren cümleler ve yaşamları örnek olarak göstermeliyiz ki değerlerimizi yarınlara da taşıyabilelim.
Kimse kimseyi suçlamamalı. Ne yapıyorsak ne haldeysek bunu azar azar her birimizin küçük gayretleriyle oldu. Olmaya da devam ediyor zaten. Doğru düzgün bu hayat akışına dair cümle kuranlarımız da yok artık.
Ben yine de Bayramlarınızı bayram tadında olabildiğince kutlamanızı, hissetmenizi ve de hissettirmenizi öneriyorum.
Bayramınız bayram tadında olsun,
Bayramınız Kutlu olsun.
Hoş olunuz, hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.