İnternet teknolojisinin insanlara sunduğu imkân yelpazesi o kadar büyüdü ki artık ortalama zekaların birçoğu bile kendi televizyon yayınını yapabiliyor. Devasa elektronik aletler birkaç yıla kadar geri dönüşüm malzemesi olacak.
Bir bilgisayar, hatta cep telefonu, belki bir kamera ve mikrofon, biraz dekor, biraz hava ve al sana yayın yapan bir medya kanalı.
Bu günleri bile arayacağımız ya da hatırlayamayacağımız günler çok yakın.
Artık büyük medya kanallarında tartışmalar ya da fikir aktarımları için bir sürü prosedüre gerek bile kalmadı. Kimseyi aracı koyarak yayına çıkmak gibi birtakım oyunlara kimse tenezzül etmemeye başladı.
Eskilerin bütün medya profesyonelleri şu anda kendi internet kanalları ile istediklerini istedikleri zaman daha özgür bir şekilde ifade ediyorlar.
Öyle şeyler duyuyoruz ki kısa süre önce böyle bir şeyleri hayal bile edemezdik. Bazı öngörülerimiz vardı ama bu tarzda ve bu seviyelerde bir yayıncılık ve içeriğini kimse hayal etmemişti.
Bütün matbuatın sorgulanabildiği bir sürece girdik. Şimdiye kadar tabu gibi görülen şahıslar, düşünceler, kurumlar artık ortalıkta sorgulanır olmaya başladı.
Bu tartışma ortamı sosyal hayatta dört ana gurupta toplanan bir yapı oluşturdu;
1-Tartışılan konuları savunanlar. Azınlık ve eğitimli bir kitleyi oluşturuyorlar. Her şeyin konuşulması gerektiği inancındalar. Aralarında bu durumu fırsat bilen art niyetliler de bulunmaktadır.
2-Tartışılan konuları ve tartışmayı reddedenler. Muhafazakâr bir kitleyi oluşturuyorlar. Eğitim seviyeleri ortalarda ve biraz da ortanın altındalar. İnandıkları, savundukları ve muhafaza ettikleri şeyler üzerine düşünme ve analiz etme isteğini hiçbir şekilde kabul etmezler.
3-Yaşananları merakla takip ederek bilmedikleri konular hakkında en kolay yoldan bilgi elde etme isteğinde olanlar. Bu gurup eğitimli ama çekingen bir kitleyi oluşturuyor.
4-Bu kitle olup biten hiçbir şeyle ilgilenmeyenlerdir. Sanki uzaydaymış ve tamamen başka gezegenlerde konuşulan bir konu gibi değerlendirenlerin oluşturduğu halk gurubudur. Eğitim seviyeleri en düşük kitleyi oluşturuyorlar. Bu kitlenin dini tamamen miras bir dindarlık olmanın yanında dinlediklerini ve durumu analize ve değerlendirmeye hatta münakaşaya bile gerek görmezler. Bu kitle günceli takip etmez. Sadece kısıtlı işlerle acil ihtiyaçlarını önceleyerek günlük hayatını yaşar.
Şimdiki manzara budur. Her gün kalktığımızda bizi bekleyen onlarca gündemle yaşamaya mecbur durumdayız. Bazı tartışmalar ve münazaralar gayet seviyeli ve ilmi bir içerikte devam ederken, bazıları ise gayet sığ, ilkesiz, dayatmacı, gergin ve benzeri bir takım olumsuz içerikte yayın yapmaktalar.
Ama bir gerçek var ki, sussak da tuhaf karşılasak da hoşlanmasak da kızsak da artık durdurulabilir ve engellenebilir bir süreç olmayacak bundan sonrası.
Bir çok konuda şimdiye kadar basılı ve sözlü yayınların yeniden gözden geçirilme mecburiyeti hasıl olmaya başladı. Arşivlerin daha kolay ulaşılabilir hale gelmesi, söylediğim gibi yayıncılığın çok kolaylaşması neticesinde şimdiye kadar hiç görülmemiş, duyulmamış ve yayınlanmamış bir sürü yeni kaynağın ortaya çıkması bazı ezberlerin yeniden gözden geçirilmesine, bazı ezberlerimizin ve bilgilerimizin kesinkes iptal edilmesi gerçeğini ortaya çıkardı.
Bu şartlar çerçevesinde devam eden hayat için her bilinçli insanın artık bazı ön çalışmalar yapma mecburiyeti vardır.
-İlim disiplini,
-Bilgi ahlakı,
-Bilgi edinme pratiği,
-Olanı biteni analiz etme kabiliyetini güçlendirme çalışması.
-Kaynak tarama, değerlendirme ve mukayese etme çalışmaları yapma.
Bu liste uzar gider. Temel amacım şudur. Hoşlanmadığımız ya da inandıklarımızın zıddı olan şeylere karşı sert ve kaba tepkilerin halk nazarında anlamının günden güne azaldığı ve azalacağı zamanları yaşıyoruz.
Kim neye inanıyorsa inandıklarıyla ilgili kaynak, delil ve ikna edici çalışmalar yapmak zorundadır. Aksi takdirde susan, kaçan, kabalaşan, sertleşen, argo dile sürüklenen kişiler arasına katılmak zorunda kalır ki bu yolun sonu çıkmaz sokaktır.
Bilhassa dinimiz ve onun 1400 yıllık müktesebatı üzerine yapılan bütün yanlı yansız programlara ve yazılara karşı zamanın en önemli tekniklerini kullanarak halkı ikna eden bir içerikte karşılık verilmeli.
Bilhassa hadis anabilim dalı yetkilileri ezbercilikten ve rivayetçilikten sıyrılıp analitik çalışmalar yapmalı. Hadis alanını ve müktesebatını her zaman diğer İslami anabilim dallarının hizmetine en sahih ve anlaşılabilir analizlerle hazır tutmalıdır.
Zaman artık eski zaman değil ve bundan sonrası daha da tufan olacaktır.
Sadece kapat çeneni diye tekfirci ve tehdit içerikli sloganik cümleler işe yaramıyor ve de yakın ve orta gelecekte de işe yaramayacaktır.
Savundukları şeyleri iyi tanıyıp içeriğine her türlü hâkim olmalıdırlar. Dini konularda konuşanlar iyi bilmeliler ki cehaletle, yetersiz ve kirli bilgilerle bu savunmalar yapılamaz.
Din, tarih ve siyaset konuları hakkında ileri geri muhabbetlerden kaçınmak gerekir. Kiminle ve neyi konuştuğumuza dikkat ederek içeriğini ve dozajını iyi belirlemek şarttır.
Aklı küçümsemeyin. Vahyi akıl olmasa anlayamayacağımızı bilmeliyiz. Akılsız mükellef bile değilken aklı kullanmadan konuşmak ve yaşamak neyin ifadesidir ki?
Her birimize kolay gelsin. Kolay olmayacağını bilerek bu temennimi söylüyorum. Bu vesile ile Hoş olabilmeyi, hoşça kalabilmeyi ve Allah’a emanet yaşama istek ve bilincimizi de unutmamayı tekrar hatırlatıyorum.