Feraset nedir? anlayış, seziş, sezgi gibi anlamlar ifade ettiğini biliyoruz. İnsan için kullandığımızda ise Ferasetli insanı şöyle tarif edebiliriz:
Ferasetli insan olmak, görünüşten, içyüzünü fark edebilmektir. Feraset zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi demektir. Kapsamlı ileri görüşlülük sahibi olmaktır. İyi ve doğru olanı çabuk sezinleyebilmektir.
Bu açıklamalar çerçevesinde şimdi de günlük hayatta kullandığımız ve de duyduğumuz bu kelimeyle ilgili birkaç soru soralım ve de cevaplarını arayalım.
Ferasetle bakmak ne demek?
Ferasetle bakmak demek “düşünerek anlamak, bakmak, görmek ve fark etmektir.”
Feraset, hadiseler ve eşyaya iman nuruyla bakmak, perde arkasındaki gerçekleri görüp hissedebilmek; isabetli ve güçlü bir öngörüye sahip olmaktır.
Allah feraset versin ne demek?
Allah'ın, kalbine attığı bir nur ile kulun hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırmasına ve muhataplarının karakterlerini teşhis etmesine “ilâhî firâset” adı verilmiştir.
Müminin feraseti ne demek?
Peygamber Efendimiz ( s.a.v.) “Müminin ferasetinden sakının; çünkü o Allah'ın nuru ile bakar.” (Tirmizî, “Tefsîr”, 16) buyurmuştur.
O halde “feraset” nedir?
Feraset, “varlık veya olayların akıbetini ve perde arkasını görmek, bir görüşü doğru ve hızlı değerlendirmek, kararında isabet etmek” demektir.
Feraset nasıl kazanılır?
İlâhî zikir ve tefekkür ve motivasyonla; yâni zikir, şükür, riyâzet (nefsin isteklerini kırma-perhiz) ile kalbi ve duyguları çalıştırır, olgunlaştırır.
Bu sayede hem duygu hem de duyularımız şeffafiyet (mevcudatın iç yüzlerindeki şeffaflığı ve parlaklığı ifade eder), letâfet (güzellik, hoşluk yumuşaklık, incelik) kazanır.
Sufilere göre nefsin bayağı arzularına karşı koymak, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak, Hz. Peygamber’in sünnetini bir hayat tarzı olarak benimseyip ona göre yaşamak insanın ferâset sahibi olmasını sağlar.
Kelimenin ne anlam ifade ettiği ve tarihi süreç içerisinde hangi anlamlar için kullanıldığına dair yazdığımız bu kadar çerçeve bilgi yeter sanırım. Bu çerçevede bu kelimenin insan hayatındaki olumlu yansımalarını ve toplumun gelişimine katkısını biraz dikkat ettiğimizde anlayabiliriz.
Rabbimizin bizi yaratırken bütün canlılardan farklı bir donanımla ödüllendirmesi neticesinde insanoğlu sürekli gelişim ve değişim içerisinde olmuştur.
Akıl, hafıza, fikir, şuur, ibret, kıyaslama gibi melekelerle donatılmış insan yukarıda yazdığım gibi bütün yaşadıklarından, gördüklerinden, duyduklarından tecrübeler, dersler, uyarılar, daha ilerisi için boyut atlamalar ve benzeri çalışmaları yapabilmektedir.
Onun için insanoğlu bütün canlılardan açık ara farklı yaşamış ve biyolojik olmanın çok çok ötesine geçerek bu farkın altını kalın bir çizgiyle çizmiştir.
Ebû Hüreyre"den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Mümin, bir delikten iki kere sokulmaz.” (B6133 Buhârî, Edeb, 83; M7498 Müslim, Zühd, 63)
Ebû Saîd"den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Tökezlemeyen, halîm (akıllı) olmaz, tecrübe edinmeyen hakîm olmaz.” (T2033 Tirmizî, Birr, 86; EM565 Buhârî, el-Edebü"l-müfred , 199)
Bu iki Hadiste de Sevili Peygamberimizin anlattığı gibi hem tecrübe, hem dikkat konusunu akılla buluşturmuştur. Ayrıca her olayın insana kazandırdığı derslerin olduğunu, her tecrübe ettiği işlerden de bilgi bilgelik kazandığını belirtiyor.
Akıllı insan geleceği iyi analiz eder. Geleceğin analizinden elde ettiği sonuçları bu günkü yaşananlarla birleştirir. Geçmiş ve bugünün verilerini birleştirerek yarınlar hakkında öngörüde bulunur.
Bu ne falcılıktır ne de medyumluktur. Bu feraset sahibi insanların bilgece tavrıdır. Her bir insan kendisinde var olan bilgi, görgü ve tecrübenin farkına varıp onlardan yarınlara dair bilgiler ve önermeler çıkarması gerekir.
İnsanlık tarihinde insanın medeniyetini yükselttiği zamanlarda bu çalışmayı yaptığını ve çok katmanlı başlıklar halinde ilim üretmişlerdir.
Kaynaklarda hikemî ve tabii, riyâzî, ilâhî olmak üzere üç firâset türünden söz edilir. Hikemî ve tabii firâset anlayışı İslâm dünyasına İslâm öncesi kültürlerden geçmiştir. Aristo’nun İskender’e öğütlerinden bu melekeyi kullandığını görüyoruz.
Yani insanlığın miraslarından birisi olduğunu her coğrafyadaki farklı başlıklarda üretilmiş bilgi ve hikmet kaynaklarından görüyoruz.
Bugünün insanı olarak bizler bu bilge ve hikmetli tekniği kullanmamanın cezasını sürekli çekiyoruz. Dini hayatımızda geçmişte din başlığı altında yaşanmış ve bir yığın tecrübeler elde edilmişken hala birçok konuda hiç yaşanmamış ve ibret alınmamış gibi aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz.
Neticede sonuç hep aynı çıkıyor. Öyle de olmak zorunda. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur kuralı gereğidir bu döngü.
İster insani ister dini ister siyasi ister ekonomik alanda insanı ilgilendiren her konuda her yaşanan olaydan, her yaşanmışlıktan bir ders çıkarıp onu tecrübe bankamızdaki hesabımıza koymalıyız. Ne zaman benzer bir olayla karşılaştığımızda Rabbimizin kurallarındaki değişmezlik kuralı gereği aynı sonuçla buluşmama adına farklı metotlar kullanmalıyız.
İslam dünyasını son 200 yıldır çektikleri bu feraseti kaybetmelerinden dolayıdır. Artık bu zül durum sona ermeli. Bilgi ve tecrübe arşivimizi hızla açmalı ve bütün durumu bu kazanımlar çerçevesinde yeniden değerlendirmeliyiz.
Asrın idrakine yeniden kavuşmalıyız. Kaybettiklerimizi yeniden elde etme çalışmaları yapmalıyız. Ehliyetsiz, beceriksiz, hafızası zafiyete uğramış, sorumsuz, çıkarcı ve benzere handikap sahiplerini ve olayların akışını iyi okumalıyız ki şuursuz bir teslimiyetle sonu belli dehlizlerde yaşamaya mahkum olmayalım.
Sizlere ferasetli bir hayat, toplumumuza da feraseti bol insanların öncülüğünde bir hayat diliyorum. Rabbimizin bizlere bu konuda yardımını ikram etmesini dileyelim.
Hoş olunuz, Hoşça kalınız, ferasetle yaşayınız ve Allah’a emanet olunuz.
Amin üstadım kalemine gönlüne sağlık
Amin hocam kaleminize sağlık çok güzel yazmışsınız.