BİREYSEL VE TOPLUMSAL ŞİDDETİN SONUÇLARI
Şiddeti insan psikolojisi açısından değerlendirdiğimizde geniş bir alan karşımıza çıkıyor. İnsanın hayat yolculuğuna başladığı şartların tamamında kendisine yer bulabilmektedir.
Bir Uzman Psikoloğun tarifiyle:
Şiddet, bir imdat çığlığıdır yönünü bulamamış bir ruhun çıkış yolu olarak seçtiği.
Şiddet, “ben varım” demenin bir yoludur, bunun için bir başka yol bulamamışların başvurduğu.
Şiddet, bir yas tutma biçimidir, kendini kaybetmiş bir ruhun kendi kaybına duyduğu.
Şiddet, bir öç alma biçimidir, kişinin kendi sahip olamadıklarına sahip olanlardan aldığı.
Şiddet, güçsüzlerin gücüdür, sonuçları kendini de başkalarını da inciten.
Şiddet, göz ardı edilenlerin isyanıdır.
Şiddet, çoğunlukla iletişim kanallarıyla arası iyi olmayanların kullandığı bir davranış şekli.
Şiddete meyilli insan nasıl anlaşılır?
Kendilerini överek veya başkalarını aşağılayarak güçlü hissederler. Her ne yapıyorsanız, her ne yiyor, her ne giyiyorsanız, her kimle birlikte oluyorsanız, bu, onlar için sorun olur. Onların onaylamadığı her seçiminizde sizi aşağılarlar, size lakap takarlar, kalp kırarlar. Sürekli kendinizi kötü hissettirirler.
Şiddete meyilli insan nasıl anlaşılır?
Kendilerini överek veya başkalarını aşağılayarak güçlü hissederler. Her ne yapıyorsanız, her ne yiyor, her ne giyiyorsanız, her kimle birlikte oluyorsanız, bu, onlar için sorun olur. Onların onaylamadığı her seçiminizde sizi aşağılarlar, size lakap takarlar, kalp kırarlar. Sürekli kendinizi kötü hissettirirler.
Bu tip insanlar sevgi, merhamet, ahlak, insanlık, dini duygular ve benzeri insanın ruh ve bedenine iyi gelen hiçbir şeyle ilgilenmezler. O yüzden insana kötü gelen şeyleri bir davranış şekline dönüştürmüşlerdir.
Son zamanlarda ülkemizde ve toplumsal hayata baktığımızda insanların gün be gün şiddete meyillerinin arttığını görüyoruz. En ufak bir problemde konuşarak çözüm üretmek yerine ilk seçenek olarak fiziki ve ruhsal şiddete baş vurduğunu görüyoruz.
İnsanımız milli kültürün ürünü olan ahlakiliği ve dinimizin oluşturduğu ahlakilik ilkelerinden hızla uzaklaşıyor. Dinimizin binlerce ayetlerden oluşan ahlakilik ilkelerinden, Sevgili Peygamberimizin örnek davranış ve sözlerinden gün be gün uzaklaşıldığına şahit oluyoruz.
Kavgaların rutin bir hale geldiğini anlamak zor değil. Silahlı şiddet ise tam anlamıyla kişisel bir çözüm metodu gibi bir algıya dönüşmüş şiddet meyillileri tarafından.
Aile içinde bile iletişim dili olarak şiddetin çoğaldığını görüyoruz.
Temel nedenin insanın günden güne hızla maddeci ve menfaatçi bir hayat tarzına yönelmesi neticesinde ortaya çıkan yeni hayat tarzı olduğunu görüyoruz. Bu hayat tarzının en önemli özelliği sevgisizlik ve menfaatçi olma tarzıdır.
Sevgi yoksa, menfaat ön plandaysa, hedefe ulaşmak için her yolun mübah olduğu ilkesi gereği şiddet sıradanlaşmaktadır.
İşin kötü taraflarından birisi de dindar bir hayat yaşadığını iddia edenlerin hayatında da şiddet çoğalmaktadır.
Gazete ve televizyon haberleri de toplumun bu arızalı hallerini normalmiş gibi defalarca göstermesi bu hastalığın çoğalarak toplumu istila etmesine yardımcı olmaktadır.
İlk ilacı çocuklarımıza hem sözlü hem de görsel olarak sevgiyi ve sevmeyi öğretmeliyiz.
İkinci olarak ailede ve eğitim kurumlarında konuşabilme yeteneğini teori ve pratik olarak ön plana çıkaran çalışmalar yapılmalıdır.
Şiddetin sahibi hem toplumda hem de idari mekanizmada caydırıcı yaptırımlarla karşılaşmalı ve bu yaptırımların tavizsiz uygulanmasıdır.
Televizyon dizi ve filimler ilgili yetkili organlar tarafından denetlenmeli ve şiddet içeren içeriklere kesinlikle izin verilmemelidir. Aynı zamanda şiddetten uzak içerikli filim ve diziler de teşvik edilmelidir.
Artık hiçbir şey azar azar olmuyor. Ani ve çok hızlı ataklarla topluma ve insan belleğine giriveriyor.
Yazacak çok şey var ama sayfamızda o kadar yer yok.
Bu vesile ile sevgi ve merhamet toplumu olma yolunda acil tedbirlerin alınmasını diler hoş olmanızı, hoşça kalmanızı ve Allah’a emanet olmanızı dilerim.