Sözün doğrusu, ‘Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste’. Mazlum yerine ‘millet’ de çok sırıtmadı hani. Sırıtmak bir yana cuk diye oturdu bence. Çünkü günümüzde millet gerçekten de mazlum. Tabi milletten kastımız tuzu kurular değil elbet. Açlık, yoksulluk sınırlarında yaşamaya çalışan, günü kurtardı mı ‘yarabbi çok şükür’ diyen ekseriyetten sözediyorum…
Evinden işine, işinden evine otobüsle giden, gelen her zamla biraz daha karanlığa gömülen, ev kirasını, elektrik-su faturalarını korka korka bekleyen, aile fertlerinden herhangi biri hastalanmasın diye gece gündüz dua eden kitleden bahsediyorum mazlum diye…
İşte bu mazlum kitlenin en fazla ezildiği, en fazla zulme uğradığı yer Antalya. Sanmıyorum ki hiçbir şehirde dar gelirli bu şehirdeki kadar ezilsin. Tatil cenneti, doğa harikası, turizm kenti Antalya’nın görünmeyen diğer yüzünde yaşıyor bu mazlumlar. Aslında herkesin gözü önündeler ama onları kimse görmüyor, duymuyor. Çarşıda, pazarda, ulaşımda her gün yaşadıkları işkenceye nedense herkes kör, sağır. Kenti yönetenler, yönetmeye talip olanlar sadece ve sadece seçim zamanları hatırlıyor bu kitleyi. Sandık koyulmaya yakın birden ‘en kıymetliler’ olsalar da, seçimden hemen bir gün sonra yeniden kaderlerine terkediliyorlar.
Örnekleyelim; Şu sıralar Antalya’da, iklimsel özellikleri nedeniyle sıcak günler yaşanıyor. Sıcaklıklar gün içerisinde zaman zaman 40 dereceyi de geçebiliyor. Ki, giderek daha da artacak. Bu sıcaklarda tuzu kurular klimalı araçlarında yolculuk ederken, Antalya’nın mazlumları ‘zarar ediyoruz’ gerekçesiyle klima daha çalıştırılmayan otobüslerde insanlık dışı bir şekilde yolculuk etmeye mecbur bırakılıyor. Yine aynı gerekçeyle seferdeki otobüs sayısını azaltan ulaşım baronları ve onlara bu fırsatı veren Büyükşehir belediye yönetimi yüzünden 40 derece sıcakta dakikalarca otobüs bekliyorlar. İsyanın, öfkenin haddi hesabı yok ama nafile.
Kimi kime şikayet edeceksin ?
Bu kentte yönetici mi var ?
Bu kentte belediye başkanı mı var ?
Bu kentte gerçekten milleti düşünen siyasetçi mi var ?..
Otobüsçü yakıta, girdilere gelen zamları bahane ederek, ‘Zarar ediyoruz’ deyip otobüsleri seferden çekiyor, haklı.
Fırıncı girdilerdeki artışı bahane ederek ekmeğe zam yapıyor, haklı.
Kasabı, manavı, pazarcısı, marketi keza girdi artışlarını öne sürerek günaşırı zam yapıyor, haklı.
Bir tek haksız var o da, mazlumlar…
Bu köşeden defalarca yazdım, ulaşım kamu hizmetidir, kar zarar GÖZETİLEMEZ. Bu işi belediye tamamen kendi olanaklarıyla yapmalıdır. Ama kime söylüyorum ki ? Bu kentin bir belediye başkanı yok. Fiilen var da, yok. Yazılana, çizilene, söylenene kör, sağır ve dilsiz. Sanki dünya bir günlük, sanki bu devran hep böyle sürecek. Sürmeyecek elbet. Bugün mazlum milletin sesine kulağını tıkayanlar, bunun karşılığını sandıkta elbette alacak.
Boşuna söylenmemiş; Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diye…