Sevgili dostlar, yaklaşık 27 yıldır Antalya’da yaşıyor ve aidiyet duygusu içerisinde ekmek yediğim, doyduğum bu kente elimden geldiğince katkı koymaya çalışıyorum. Bugün affınıza sığınarak sizlere doğduğum kentten, Erzurum’dan, dadaşlar diyarının bir türlü yenemediği makus talihinden söz edeceğim…
Doğu Anadolu Bölgesi’nin gerek yüzölçümü, gerek nüfusu bakımından en büyük şehridir Erzurum. Kazım Karabekir Paşa’nın dediği gibi Doğu’nun Paris’idir Erzurum. Doğasıyla, iklimiyle, insan yapısıyla hemen her açıdan diğer Doğu illerinden oldukça farklıdır, iklimi sert, yiğidi mert Erzurum. Hitit ve Urartular'dan Osmanlı'ya kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden olan Dadaş diyarı, tarihi boyunca hep devletin yanında yeralmış, hep dik durmuş bir şehirdir. Hiçbir isyanı, ihaneti bünyesinde barındırmayan kadim kent, yakın tarihte de PKK terörüne karşı ilk kentsel ayaklanmayı gerçekleştirerek bu özelliğini devam ettirmiştir.
Ne var ki, devletine, milletine bu derece bağlılık gösteren Erzurum insanı, tarih boyunca hep itilip kakılmış, layık olduğu muameleyi asla görememiştir. Basit bir örnekle anlatayım: Erzurumlu için ‘devlet’ kutsaldır. Devleti temsil eden herkes kutsaldır. Mesela, halk otobüsünde 80 yaşındaki bir amcatorunu yaşındaki üniformalı polise, sırf o üniformaya olan saygısından dolayı kalkıp yer verir. Ama ne yazık ki polisin vatandaşa en hoyrat davrandığı yerdir Erzurum...
Yaşadığım yıllardan bilirim, her siyasetçinin Erzurum halkına ilk lafzı, ilk sözü, “Erzurum’u makus talihinden kurtaracağız” olmuştur. Lakin o makus talih bir değişmemiş/değiştirilememiştir…
Uzun yıllar sonra geçenlerde birkaç günlüğüne gittim doğduğum kente. Gelişmiş diyemiyorum ancak değişmiş. Tüm ülkede olduğu gibi orada da binalaşma almış başını yürümüş. O eski, hatırladığım orta büyüklükteki Anadolu kentinin yerini, beton bloklardan, sitelerden oluşan büyük bir kent almış. Yollar yapılmış, hastaneler yenilenmiş fakat o makus talihi değiştirecek hiç ama hiçbir şey yapılmamış. İş yok, istihdam alanı yok. Bir zamanlar en büyük geçim kaynağı olan hayvancılık yerlerde sürünüyor. Köylerin çoğu boşalmış. Erzurum’lu son 30-40 yıldır olduğu gibi yine fırsatını bulduğu an Batı’ya göç ediyor. Üstelik mevcut iktidara 20 yıldır en büyük desteği veren kentlerin başında gelmesine rağmen…
Erzurum insanı ne yazık ki, verdiğinin karşılığını hiçbir dönem alamamıştır…
Şimdi bunları niye yazıyorum ona geleyim. Malumunuz, Erzurum Antalya arası yaklaşık 1240 kilometre. Bu iki kent arasında gidip gelmek isterseniz otobüsle yaklaşık 20 saati göze almanız gerekiyor. Zaten başka bir seçeneğiniz de yok çünkü Antalya-Erzurum arası direkt uçak seferi bulunmuyor. Aktarmalı olarak gidilebiliyor ki, onun da otobüsten pek farkı kalmıyor. Çünkü Ankara-Bursa veya İstanbul aktarmalı uçak seferleri de neredeyse 9 saati buluyor…
Antalya’da yaklaşık 50 bin Erzurumlu yaşıyor. Buna rağmen Van’a, Güneydoğu’daki birçok kente direkt sefer koyan havayolu şirketleri nedense Erzurum’u es geçiyor. Anlaşılan o ki, makus talihi bu konuda da Erzurumlu’nun yakasını bırakmıyor.
Yakın zamanda 4 ayrı derneği tek çatı altında toplayan, Nihat Öztürk başkanlığındaki Antalya Erzurumlular Derneği, bu talihsizliği değiştirmek adına bir takım girişimlerde bulundular. Vali Ersin Yazıcı’dan, ilgili bakanlıklardan söz aldıkları da söyleniyor lakin henüz olumlu bir gelişme yok. Buradan başta sayın Vali Yazıcı olmak üzere, ilgili/yetkili makamlara Erzurumlular adına bir kez daha sesleniyorum. Lütfen tarihi boyunca devletine sadakat göstermiş, her fedakarlığın altına imza atmış bu kadim kentin insanlarını daha fazla mağdur etmeyin. Dadaşları daha fazla üzmeyin ve direkt uçak seferlerini başlatın…