Farkındasınız değil mi?
Toplumda gerginlik had safhada.
Kimseye bir şey denilmiyor. Bırakın bir şey demeyi kazara yan baksanız kavga çıkıyor.
Ne küçüğün büyüğe saygısı, ne büyüğün küçüğe sevgisi kalmış…
Dostluk, kardeşlik, dayanışma hak getire. Hepsi kağıt üzerinde kulağa hoş gelen kavramlar olarak kalmış. Dünyayı parmaklarında oynatan küresel ‘üst akıl’ ne yapıp edip bizi de ‘biz olmaktan’ çıkardı ne yazık ki…
Artık ‘biz’ yok, ‘ben’ var. Herkes kendi benliğinin peşinde hızla uçuruma yuvarlanıyor. Oldum olası nefret ettiğim bir söz vardır, ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ diye. İşte tam da böyle olduk. Herkes önce ben, sonra ben, sonra yine ben diyor.
Artık cephe savaşları bitti. Savaş şimdi böyle yapılıyor. Bir toplumu yok etmek istiyorsan önce dilini, sonra dinini yok etmen yeterli oluyor…
Dilimizin hali ortada. Konuştuğumuz dilde öz Türkçe kelimeleri mumla arıyoruz. İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça kökenli sayısız kelime yerleşmiş, öz dilimizin yerini almış farkında bile değiliz…
Keza dinimiz dersen aynı şekilde. Yıllardır dikte edilen ‘hikayedini’ni gerçek İslamiyet’in yerine koyduk. Hazreti Ömer’in (RA), “İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” demiş. Bugün geldiğimiz nokta tam da böyle. Yaşadığımız/yaşatılan dini gerçek din sanıyoruz. Eskiden çocuklar iyi-kötü aileden alırdı temel eğitimi. Şimdi oda yok. Anne-babada olmayan çocukta nasıl olsun ki ? Olmuyor da zaten. Bu yüzden kalkıp liseli gençler Kur’an’ı Kerim’i (haşa) top yerine koyuyor, tekmeliyor. Bu yüzden en basit kavgalarda dahi sinkaflı küfürler (haşa) dinden Allah’tan başlıyor. Ahlak, vicdan, namus, onur, haysiyet yerlerde sürünüyor. Arsızlığın, hırsızlığın, sahtekarlığın, dolandırıcılığın alkışlandığı bir toplum haline geldik. Tek derdimiz, ‘nasıl ve ne şekilde olursa olsun’ para kazanmak. Helal-haram kimsenin umurunda değil. İnsanların inançlarını sömüren ‘din tacirleri’ yüzünden bilhassa yeni nesil dinden soğumuş durumda. Yaşadıklarını din sanan ebeveynlerin de yapabileceği bir şey yok. Kendi dini hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı için yaşanan yanlışları çocuğuna da kendine de izah edemiyor. Abarttığımı düşünüyorsanız lütfen çevrenize alıcı gözle bir kez daha bakın. En yakınınızdan başlayın analiz etmeye. Hatta kendinizden..
Bizi biz yapan hiçbir değerimizi koruyamadığımız için ne şiddet bitiyor, ne ahlaksızlıklar. Sonra iki kişi biraraya geldik mi başlıyoruz yakınmaya, sızlanmaya. Pazardaki esnaftan dert yanıyoruz, kasaptan, manavdan, yıllardır oturan kiracısından yüzde 300 zam isteyen ev sahibinden kahırlanıyoruz. Bizleri yönetenlerden, siyasetçilerden dertleniyoruz. Ama hiçbirimiz dönüp kapımızın önüne bakmıyoruz. Toplumsal bir çöküş içerisindeyiz. Artık bunu kimse görmezden gelemez. Düzelmenin, ayağa kalkmanın tek yolu ise bizden geçiyor. Önce kendi kapımızın önünü süpüreceğiz. Kaybettiğimiz değerleri önce kendi ailemizde yeniden var edeceğiz. İmanlarımızı tazeleyecek, ahlaklı, vicdanlı, onur ve haysiyetli çocuklar yetiştireceğiz. İyileşme ancak o zaman sağlanacaktır. Hastalıklı zihniyetlerin yerine sağlıklı nesil yerleştiği zaman düzelme olacaktır.
Unutmayalım ki, toplumlar layık oldukları şekilde yönetilir…
Tüm tespitlerinize katılıyorum.. İnsanlarımız tanınmaz hale geldi.. Yozlaşma had safhada.. Siyasal iktidarlar da bundan besleniyor…. Ama unutmayalım ve umutsuzluğa da düşmeyelimYeni nesil farklı geliyor……